1. Bölüm ~ (kaçış)

387 33 175
                                    

Multimedya; Bade & Savaş (temsili)

Şarkı; Sezen Aksu - Küçüğüm

Bade'den.... (9 yıl önce)

Dolaptan çıkardığım kırmızı fırfırlı elbiseyi, özenle eski ranzanın üstüne attım. Bu aldığım ilk hediyeydi, Savaştan. Kendi biriktirdiği harçlıklarla almıştı.

Henüz 10 yaşındaydım. Ailem trafik kazasına kurban gitti. Diğer akrabalarım varlıklı oldukları hâlde hiçbiri sahip çıkmadı bana. 7 senedir çocuk yetiştirme yurdunda kalıyorum. Güvendiğim tek arkadaşım ise Savaş'tı. Bugün onunla yurttan kaçıp ailemizin kabrine gidecektik. Evet yanlış duymadınız, kaçacağız. Okula gitmek dışında başka bir aktiviteye izin yoktu. Henüz reşit olmadığımız için devletin himayesi altındaydık. Gerçi reşit olduktan sonraki hayatımızın nasıl olacağı da merak konusuydu.

Duvardaki kıytırık saate gözüm kaydığında 07:24 olduğunu gördüm. Sabah kahvaltısı 9'da olduğuna göre daha vaktimiz var demektir.

Alelacele kırmızı elbisemi giyinip külotlu çorap yerine, dizlerime kadar uzanan kurdeleli beyaz çoraplarımı giydim ve elbisemle aynı renkte olan eskimiş kırmızı babetlerimi ayaklarıma geçirip bantlarını bağladım. Saçlarımı da hızlıca tarayıp salık bıraktım. Uçları bukle duruyordu. Vee işte her şey tamamdı. Sıra geldi Savaş'ı uyandırmaya.

Odadan çıkıp sessiz olmaya özen göstererek sinsi bir şekilde koridorun öbür ucundaki erkeklerin kaldığı yatakhane'ye girdim ve Savaş'ın yatağına doğru ilerledim. Tepesinde öylece dikilip seyretmeye başladım. Mışıl mışıl uyuyordu ve kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordu. Koyu kahverengi saçları terden yüzüne yapışmış, kiraz pembesi dudakları hafif aralıklı, huzurlu nefesler alıp veriyordu. Bir an bu ambiyansı hiç bozmayıp nedensizce izlemek istedim ama yakalanma riski çok yüksekti. Etrafa baktım ve telaşa kapılıp omzunu hafifçe dürttüm.

"Savaş." Diye fısıldadım.

Huzursuzca kirpikleri titredi.

"Savaş uyansana."

Huysuzca homurdandı.

"Uyan be!"

Birden sıçrayıp dehşetle açılmış, açık kahverengi gözlerini bana dikti.

"Bade!?"

Hiç düşünmeden cevap verdim;

"Efendim?"

"Sen salak mısın?"

Yüzümü buruşturdum.

"Yoo, niye?"

"Kızım niye öküz gibi bağırıyorsun?!" Diye tısladı dişlerinin arasından.

"Sende öküz gibi uyuyorsun." Deyip göz devirdim.

Etraftaki yatalaklara baktım, bizi dinleyen veya fark eden var mı diye. Herkes horul horul uyuyordu. Tekrar Savaş'a dönüp;

"Haydi kalk, bugün mezarlığa gidecektik." Dedim.

Savaş'ın birden gözleri pörtledi.

"Doğru ya! unutmuşum. Hadi geç olmadan çıkalım." Duraksadı. "Pardon, kaçalım." Dedi sırıtarak.

Yataktan seri bir şekilde kalkıp dizlerinin tarafı yırtık pırtık olan kaprisini ve gözleriyle uyumlu olan açık kahverengi tişörtünü üzerine geçirdi. Son olarak ta eskimiş mavi konverslerini ayaklarına geçirdi. Onu seyrettiğimi fark edip gülümseyince, anında kızarıp önüme döndüm. Yanıma gelip temkinli gözlerini etrafa dikti. "Elbise yakışmış." Dedi, beklemediğim bir anda. Ardından elini uzattı bana. Hiç düşünmeden tuttum güven dolu elini. Kapıyı yavaşça açıp loş koridora çıktık. Uzun koridorda yavaşça yürüyüp merdivenleri temkinli bir şekilde inmeye başladık. Mümkün olduğunca sessiz olmaya özen gösteriyorduk. Önümüzdeki kocaman kırmızı demir kapıya doğru ilerlemeye başladık. Acil çıkış kapısıydı bu, yurdun arka bahçesine çıkıyordu. Savaş hiç düşünmeden açtı uzun kollu kapıyı ve tam dışarıya adım atacakken arkamızdan bir ses duyduk;

CADDE GÜZELİ Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin