10-Bölüm ~ [Hakikât]

41 3 2
                                    

Multimedya; Bade Kavak

Şarkı; Dedüblüman - Gamzedeyim deva bulmam

Bade'den....

Arkamdaki sesleri umursamadan koşuyordum. Nereye gittiğimi dâhi bilmiyordum, sadece koşuyordum. Ayağımdaki topukluları çıkarmış, yalın ayak hızla koşuyordum. Bordo elbisemin etekleri rüzgârın etkisiyle uçuşuyordu. Sert rüzgâr yüzümü yakıyordu. Elbisemin eteğini ayak bağı olmasın diye tutup dizlerimin üstüne kadar kaldırdım ve adımlarımı daha da hızlandırdım. Salık saçlarım koşmanın etkisiyle flama gibi uçuşuyordu. Gecenin karanlığında kaybolmak istiyordum. Rüzgâr nereye savurursa oraya savrulacaktım.

Hükmettiğim Caddeleri hızla aşıp otobana çıktım. Ne ara buraya kadar gelmiştim, anlayamamıştım. Büyük ihtimalle izimi kaybetmişlerdi, ben de kendimi.

Ben kimdim?

Ailem kimdi?

Ve neredeydi?

Ben bir evlatlık olduğuma göre ailem...

Ailem ölmüş müydü!?

Kahretsin! Neden hiçbir şeyi hatırlayamıyordum ki?

Baldırlarım yanmaya başlamıştı. Umursamadım ve koşmaya devam ettim. Artık dayanamadım ve acı bir çığlık atıp asfalta kapaklandım. Sanırım dizlerim soyulmuştu, ayak tabanlarım ve ellerim de öyle. Saçlarım yüzüme dökülmüş, hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Verdiğim hızlı nefeslerin etkisiyle yüzüme dökülen saçlarım ritimle uçuşuyordu. Çıldırmış haldeydim. Birkaç saniye aynen bu pozisyonda bekledikten sonra birden zemine sırt üstü attım kendimi. Araba geçse umrumda dâhi olmayacaktı. Bakışlarımı, mavinin en koyu tonuna bürünen gökyüzüne çevirdim. Saat gece bilmem kaçtı.

Tüm evreni aydınlatmaya yetecek kadar parlayan yıldızlar, neden bir türlü aydınlatamıyordu gökyüzünü?

Tüm nemi yutan soğuk zemin, neden bir türlü serinletemiyordu yanan vücudumu?

Gözlerimi kısarak baktım yıldızlara ve sağ elimi uzattım, sanki tutacakmışım gibi. Parmaklarımın arasında parlayan yıldızlara hayranlıkla baktım. Birkaç saniye böyle bekledikten sonra elimi indirip gözlerimi isteğim dışında yumdum. Yorgundum... Hem bedenen, hem de ruhen, hem de zihnen.

Uzaktan insan sesleri gelmeye başlamıştı. Kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım. Beni bulmalarını istemiyordum. Zor da olsa sendeleyerek kalktım ayağa. Ellerimle, gözlerimdeki makyajı umursamadan sertçe ovdum, ki zaten ağlamaktan akmıştı hepsi. Mayışık bir şekilde yürümeye başladım. İlk iki adımımı sarsak atmıştım. Mümkün olduğunca hızlı yürümeye özen göstermeliydim. Kafamı soluma çevirdiğimde sedir ağaçlarının yoğun olduğu ormanlık alanını gördüm. Ay ışığı dışında hiçbir ışık yoktu. Fazlasıyla ürpertici görünüyordu. Başka çarem olmadığı için oraya doğru ilerlemeye başladım. İzimi kaybettirmek istiyordum.

Etrafta cırcır böcekleri, baykuş ve kurumuş yaprak dolu zemine bastığımda çıkan sesler dışında hiçbir ses yoktu. Bir an kendimi korku filmindeymişim gibi hissettim. Sanki ağaçların arkasından biri fırlayacakmış gibiydi. Etrafıma korku dolu bakışlar atıp ilerlemeye devam ettim. Zaten yaralı olan ayağıma bir de sivri dalın batmasıyla acı bir çığlık attım.

"Bade?!"

Üzerime el feneri ışığı değer değmez yere, kurumuş yaprakların arasına attım kendimi. Ağzımı sıkı sıkı kapatıp çığlık atma isteğimi yuttum. Şuan yaralı bir ceylandan farkım yoktu.

CADDE GÜZELİ Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin