Bir adım uzağımda duruyordu ve yemin ederim neredeyse bayılıyordum.
Bir tür halüsinasyon gibiydi ama kafamda haberlerde gösterdikleri o garip yaşlandırma tekniklerine benzer bir şey yapmış ve yaratıcılığımı devreye sokmuş, böylece onu daha uzun,daha çekici yapmış olmalıydım. Çünkü tam ergen fantezilerimdeki gibiydi.
Gerçek olmasının dışında.Ona sadece bir saniyeliğine gözümü diktim; gürültüyle nefes verip alarm saatinin sesini bekledim ama çalmadı.
"Chanyeol?" Soru soruyormuşum gibi duyulmuş olmalıydı, çünkü adı ağzımdan çıkarken İngiliz aksanında konuşuyormuşum gibi olmuştu. Yani... evet, soru olmalıydı.
Gözlerini bana doğru çevirip başıyla selamladıktan sonra elindeki kâğıtlarıyla uğraşmaya döndü.
"Merhaba." Bir anlığına düşünürken omuzları gergindi ve çenesi neredeyse göğsüne değiyordu. Ve birdenbire ortaya çıktığı gibi bir eliyle sıkıca sırt çantasını, diğeriyle birkaç parça kâğıdı tutarak dönüp yürüdü.
Onu daha önce de sapık gibi takip ettiğim için genlerimle savaşmama gerek yoktu. Böylece yön değiştirip önceden gerçekten dikkat etmediğim bir odaya girene kadar birkaç insan arkasından onu takip ettim. İçeride çoktan sessizleşmiş, sıralarına oturmuş kendi aralarında konuşan birkaç öğrenci vardı.
Şey, arka köşede boş bir sıra bulmadan önce bir anlığına oyalanıyor gibi gözüken Chanyeol hariç.
Ona kapıdan, benimle koridorda buluşması için el sallayacak cesareti bulmadan önce arkamdan gelen yavaş adımları duydum ve son sınıf futbol oyuncularından birinin köşeyi döndüğünü görerek o bana çarpmadan önce tam zamanında durdum. Neredeyse beyaz denecek kadar sarı saçları vardı ve büyük gözleri attığı gevşek kahkahalarda kısılıyordu.
"Affedersin." Güldü ve birazcık kızararak odaya girip birkaç arkadaşına selam verdi.Kafam karışmıştı. Neden futbol tanrısı Luhan, Chanyeol'le aynı sınıftaydı? Luhan'ın onun gibi olabileceğini anlamamıştım. Tabii şimdi olayın o olmadığını biliyorum. Şimdi disleksik olduğunu ve normal sınıflarda öğrenirken niçin zorlandığını biliyorum.
Onun yanında oturup vızıldayan, cılız, kahverengi saçlı kızı tanıyorum. Minah, DEHP'si* var.
(DEHP: Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu)Ama o gün zil çalıp,öğretmenleri kapıya doğru yürüyerek gururla sınıfın ismini gösteren kapıyı kapatana kadar odanın ismini hiç bilmiyordum: Özel Eğitim.
Şoke olmuştum demek, erkekler memelere dokunmayı sever demek kadar hafife almak olurdu içinde bulunduğum durum. Yetersiz bir ifade.
Hepsi normal gözüküyordu.
Chanyeol'un annesinin, neden onu sadece özel bir sınıfta olabilmesi için okula gönderdiğini merak ettiğimi hatırlıyorum. Ona evde eğitim vermişti, değil mi? Bu durum, bu konu hakkında ne kadar az şey bildiğimi açıklıyordu, ne kadar ben odaklı olduğumu ve sadece iyi biri gibi görünmek için iyi şeyler yaptığımı anlatıyordu. Ancak eğer hâlâ bunları düşünüyorsam içten içe yargılamaya ve eleştirmeye devam ediyor olmalıydım. Çünkü o sınıftaki çocukların hepsi basmakalıp tipler değildi.Bazıları sadece günde iki kez gidiyordu. Bazıları tüm gün.
Bazılarıysa, sonradan öğrendiğim üzere kendi seçimleriyle gidiyordu.Lisenin son senesine başladığımda düşüncelerimin değişmesi gerçekten harikaydı.
İlk derste, Jongdae'nin çoktan öğretmeni umursamayıp Cosmo okumaya başladığını, çünkü onun kendisine Seventeen dergisinden daha uygun olduğunu iddia ettiğini hatırlıyorum. Ne söyleyebilirdim ki? En yakın arkadaşım biraz... fazla gelişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
azure
FanfictionHerkes Park Chanyeol'un özel olduğunu düşünüyordu. Byun Baekhyun ise büyüleyici olduğunu.