Yürümesi ince bir çizgiydi. Yani, hızlıca hayır deyip her gece yaptığı şeyleri yapmak üzere eve dönmesine neden olacak bir şekilde ona sorabilirdim. Veya gelmesini söyleyebilirdim ki bunun da onu zorluyormuşum gibi hissettirme riski vardı. Ertesi sabah arabayı evlerine çektiğimde tam bir enkaz gibiydim. Bu, telefonda sormak isteyeceğim türden bir şey değildi. Sorduğum zaman yüzümü görmesi gerektiğinden falan değil. Onun yüzünü görebilmem önemliydi. Bayan Park beni hemen ön kapıdan içeri aldı, her sabah yaptığım gibi onunla selamlaştım. Ancak yukarıdaki sanat odasına çıkmak yerine, ders sonrası kek satışı buluşması davetini onun aracılığıyla söylemeye karar verdim. Başta şoke olmuş ve nerdeyse biraz endişelenmiş gibi gözüktü.
"Hoşuna gitmeyebilir Baekhyun. Çıkmak zorunda kalabilirsiniz, hazırlıklı ol. Çabucak."
Ne demek istediğini anladığımdan kesinlikle emindim.
"Biliyorum. Sadece Özel Eğitim Sınıfı'ndan ve okul sonrası çizimlerinden başka şeyler yapabilmesini istiyorum. Arkadaş bulmak istediğini siz söylediniz..."İfadesi yumuşayarak normalden biraz daha yakınıma geldi. Saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdıktan sonra gözlerime bakarken avuç içini çeneme doğru kaydırmadan önce parmak uçlarının yanağımdaki hissinin ne kadar nazik olduğunu hatırlıyorum.
"Teşekkür ederim," diye mırıldandım. "Ama, Baekhyun? Onun için bunların yeni olduğunu hatırla. Ve senden daha küçük olduğunu." Yanaklarımdaki aptal kırmızılığı saklayamadan konuştum,
"Benim için de yeni. Ve inanın bana, Chanyeol sadece yaşça benden küçük."
Güldü ve her şeye balıklama dalmamdan memnun gözüktü.Çalışma odasına gittiğimde gergin gözükmemek için kendimi zorladım ve terli yumruklarımı sıkıp cesaretimi topladım. Chanyeol çalışma masasında kitaplarını topluyordu. Açık kapıyı yavaşça tıklatınca çantasını kapatmadan önce bana gülümsedi. Kulağıma gelen kalp atışlarımın sesi çok yüksekti.
"Chanyeol?"
Sesim titriyordu ve bundan nefret ediyordum ama devam ettim.
"Jongdae, bugün okuldan sonraki kek satışı için bir şeyler hazırlamaya senin de gelip gelemeyeceğini sordu. Annen tamam dedi."
Bana sadece bakıyordu.
"Benimle birlikte gelir misin?"
Kafasını salladı. İstediğine karar vermişti. Bu benim için yeterliydi.Okulda zaman geçmek bilmedi ve son ders zili çalmasaydı ölebilirdim, çünkü olayların nasıl ilerleyebileceğini düşünüp duruyordum. Kafamda milyonlarca senaryo oluşturmuştum: İyi ve kötü.
Ancak Jongdae'yi tanıyordum ve Chanyeol'a iyi davranmayacağına dair içimde en ufak bir şüphe yoktu. Dolabımın orada onları tanıştırdığımda Chanyeol her zamankinden daha gergin gözüküyordu ve Ev Ekonomisi sınıfına geçene kadar elini yakalayıp parmaklarımızı birbirine dolama isteğimle savaşmak zorunda kaldım. El ele tutuşmaktan hoşlanıp hoşlanmayacağını bile bilmiyordum. Ne düşündüğünü bilmeyişimle hüsrana uğramıştım. Sınıfa doğru yürürken çok sessizdi ve birden tüm gözler üzerimizdeymiş gibi hissettim. Geri alıyorum. İlgileri tamamen bizdeydi.Jongdae koştu ve beni kucaklamak için kendisine çekti. Ve sonra bir adım geri atıp Chanyeol'a baktı, kendisine has bir şekilde gülümsedi.
"Yapabilmene sevindim,'' dedi.
"Neyi yapabilmeme sevindin?" Chanyeol alnını çatıp bir açıklama yapması için baktı, ancak o kafasını sallayıp kahkaha attı.
"Bu kap kekleri yaparken bize yardım etmek için gelmene sevindim," diyerek söylediğini düzeltti. Önceki gece boyunca ona verdiğim ufak bilgileri dinlediği için çok gururluydum. Birkaç insanın tatlıları üzerinde çalıştığı masada bizi yalnız bıraktı. Bazıları dekorla, bazıları ellerindekileri renkli plastik paketlere sarmakla uğraşıyordu. Diğerleri kutulama ve etiketleme yapıyordu ve Chanyeol'un en çok hangisini yaparken rahat edebileceğini merak ettim."Kap kekleri şekerle kaplamaya yardım etmek ister misin?" Olabildiğince sessizce sordum.
"Hayır," dedi, çünkü çok yapış yapışmış.
"Eldivene ne dersin?"
"Plastik ve lateks ellerimi terletiyor ve çok rahatsızlar."
Genel sakin duruşundan,sinir krizi geçirmeye geçmek üzereydi. Üstünden eğilip içinde yenebilen rengârenk simlerin olduğu kabı aldım.
"Bunu tut," diye fısıldayıp plastik kutuyu parmaklarıyla kavrayışını izledim.
"Oldu mu?"
Gözleri bir anlığına benimkiyle buluştu. "Evet."
"Güzel. O zaman, ben kap keklerin üzerine şekerleri döküp sana yollarım, sen de üstlerine parıltıları dökersin. Ama sadece birazcık. Bunun gibi." Elim onun elinin üstünde, nasıl yapılacağını gösterdim ve yavaşça geri çekilirken kalbim neredeyse atmayı bırakıyordu. Ama dayandı ve ben de her şeyi hızlıca öğrendiğini bilerek devam ettim ki öğrenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
azure
FanfictionHerkes Park Chanyeol'un özel olduğunu düşünüyordu. Byun Baekhyun ise büyüleyici olduğunu.