Yanaklarının birinde olan bu hafif utangaç gülücükle benimle orta yolda buluştu, öpücüğünü dudaklarıma yerleştirdi. Bir kere. İki kere. Ve üçüncü seferde, cesaretimi toparlayarak ve boynunun arkasını biraz çekiştirerek dudaklarımı... bilirsiniz... işin içine biraz dil katmak için araladım. Ânın içindeydim ve doğru düzgün düşünemiyordum, o yüzden bunun iğrenç falan olduğunu düşünebileceği aklıma gelmemişti ve biraz geri çekilip kaşlarını çattığında kendimi garip ve utangaç hissettim.
"Üzgünüm. İğrenç miydi?"diye sordum, yer yarılsaydı da içine girseydim. Kafasını hafifçe iki yana salladı ve bir anlığına bana baktı.
"Bunu, sen dişlerini fırçaladıktan sonra tekrar denemek isterim."
Aman Tanrım. Çok utanç vericiydi. Eğer o herhangi başka bir erkek olsaydı, büyük olasılıkla ona vururdum. Herhangi bir yere. Yüz. Kol. Bacak arası. Ama o Chanyeol'du ve her şey hakkında oldukça dürüsttü ve bunu durdurabilecek bir filtresi yoktu, o yüzden benim tek tepkim, bir sonraki seferde dişlerimi fırçalayacağım konusunda ona güvence vermek adına gülüp geri çekilmek oldu.Ardından beni tekrar hazırlıksız yakaladı.
"Annem, büyükannemler bize geldiğinde kullansınlar diye, misafir banyosunda fazladan diş fırçası bulunduruyor."Koridorun sonuna yeterince hızlı gidemezdim. Annesiyle babası hâlâ alt kattaydılar ve daha önce yukarı, odaya gelmeleri için hiçbir nedenleri olmamıştı, yani Bayan Park'ın gelip beni tazelenirken yakalaması konusunda endişeli değildim. Hesaba katmadığım şey, Chanyeol'un kapı önünden beni izlemeye gelmesiydi.
"Doğru fırçalayıp fırçalamadığımı kontrol mü ediyorsun?" diye şaka yaptım ve ardından ben ağzımı çalkalarken beni oldukça dikkatli bir şekilde izlediğinde, gerçekten de amacının bu olduğunu fark ettim. Sanki dişçilerin kullandığı çubuklu beyaz aynaya ihtiyacım varmış gibi hissetmiştim, böylece dolgularımı sayabilirdi. Gülümsedim ve dişlerimi gösterdim.
"Tamamen temiz.Şimdi beni öpecek misin?"Sadece öylece baktı ve sorduğum için kendimi salak gibi hissettim ama o küçük alanda duruyor olmak gittikçe klostrofobik oluyordu. Banyonun içine doğru bir adım attı, bu da benim lavaboya doğru bir adım geri gitmeme neden oldu. Onu içeri ben çağırmıştım, o yüzden beni neden bu kadar şaşırttığından emin değildim. Sanırım sadece bana doğru geliş tarzıyla ilgiliydi. Ellerini iki yanında tutmasına ya da kotumun kemer tokalarma tutunmasına alışkındım, fakat bu sefer yanaklarımı avuçlarında sert ve sıkı bir şekilde tutarken beni tekrar öpmeye yeltendi. Ellerimin saçlarını avuçlamasında hiçbir sorun yoktu, çünkü normalden daha sert dokunursam hoşuna gideceğini biliyordum. Dilim bir darbe daha attı ve onun gizli dokunuşları, nasıl oluyorsa evrende bir yerlerde şalterleri açmıştı; çünkü gerçekten de ânı yaşamaya başlamıştı.
Tüm vücudum tepki verdi, dudakları atağa geçtiğinde can havliyle kendime açı verdim ve bu tatlı işkence tekrar, tekrar ve tekrar devam etti. Sonra olanlar oldu. Artık elleri yüzümde değildi. Kalçamdaydılar ve beni sertçe elliyordu, geriye çekilmek zorundaydım ve kesinlikle "ov," dediğime eminim, çünkü yanlış bir şey yaptığını düşünüp hızlıca benden uzaklaşıp duvara yaslandı.
"Canını mı yaktım?"
Başımı iki yana salladım ve ardından bir kere başımla onayladım.
"Biraz fazla sertti."
Ağzım neredeyse morarmış gibi geliyordu ve hafiften kan tadı aldım. "Ama önemli değil." Bunu tekrar denemeye korkmasını engellemek için ona güvence vermek istedim."Gel buraya," diye işaret ettim ve bir adım ileri attı, bu sayede arkasından kapıyı kapatabilmiştim.
"Tahrik oldun mu? Ben oldum."
Buna ciddi ciddi güldüm, çünkü gerçekten patavatsızdı ve bazen gülmekten başka seçeneğim kalmıyordu.
"Evet."
Onu kendime doğru çektim ve sağ elini sol elime alarak, daha güvende hissetmesi için sıktım.
"Oldukça."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
azure
FanfictionHerkes Park Chanyeol'un özel olduğunu düşünüyordu. Byun Baekhyun ise büyüleyici olduğunu.