O zaman anladım. Hepsi bu kadardı. Eğer gerçekten birlikte olduysak bundan sonra Chanyeol'la olmamın hiçbir yolu yoktu. Yolda ve kaldırımda tökezleye tökezleye yürürken ilişkimizin ne kadar fiziksel temasa ve kazınılmaz yakınlığa bağlı olduğu gerçeği üzerime tonlarca kiremit gibi çökmüştü. Okula birlikte gitmeyi planlamıştık, böylece sorun yaşamayacaktık. Biz plan yapmıştık.
Düşünmek için zamana ihtiyacım vardı. Kafamı toparlamak için. Ayrı ayrı annelerimizin bana seslenip beni çağırdıklarını duyabiliyordum. Adımlarımı takip eden sesin Jongdae'nin adımları olduğunu biliyordum.
Ama onlar caddenin karşısında beni takip etmesini istediğim kişiler değillerdi.
Chanyeol'u istiyordum.
Ve o andan itibaren artık benim değildi. Birkaç hafta sonra başka bir ülkede olacaktı. Kesindi, bunu hayatındaki her şeyden daha çok istiyordu.
Belki ilişikimiz ona güven vermişti. Resim yapmak ve stajyerlik için İngiltere'ye gidecekti. Her zaman onun için ailesinin hayalini kurduğu o mükemmel hayatı yaşayacaktı. Rutinleri değişse de iyi olacaktı, çünkü işin içinde tutkuları vardı. Onun ilk aşkı vardı.
Ve ben hiç kimseydim.
Yarım yamalak özlemini çekeceği bir oğlan.
Bazı anlarda, basıp gitmem bencilce geliyor. Ancak göz yaşlarımdan ileriyi göremiyordum. Jongdae arabasını durdurana kadar yürüdüm ve beni kendi evine götürmesini istedim. Eşyalarımı topladım, bizimkilere bir not bıraktım ve hafta sonunun geri kalanında Jongdae'lerde kalmaya gittim.
Jongdae köpürdü. Bayan Park'dan nefret etti. Bana herkesten ayrı söylemeliydi, böylece doğru düzgün cevap verebilirdim. Annesinin hatasıydı. Ama ben biliyordum. Tabii ki beni ilişkisi olan bir erkek gibi görebilirdi ama iş ona geldiğinde gurur duyulası bir anne olmuştu. Ve diğer taraftan birebir konuşursak ne cevap vereceğim konusunda hiç bir fikrim yoktu.
Gerçi gerçekler acımı azaltmadı.
Sonunda bu fırsat için Chanyeol'u tebrik eden bir e-posta gönderdim. Onunla konuşmak için kendimi toparlamamın hiçbir yolu yoktu. Bana bir şeylerin ters gittiğine dair ipucu verebileceğini düşünmek çok acı vericiydi, ancak tam olarak değil... Ve konuşmamızın sonucunda, bensiz mutlu bir hayat sürmesine izin vererek yalan söyleyen ben olurdum. Cevap veremeyecek kadar bencildim, çünkü söyleyeceklerine katlanamazdım.
Ailem benimle konuşmayı denedi ama bir kere olsun beni yalnız bırakmalarını istedim. Ve sanırım buna alışık değillerdi, bu yüzden istediğim gibi yaptılar. Annemin bağırmasıyla sonuçlanan birçok telefon araması geldi. Sert bir şekilde konuştuğu kişinin Bayan Park olduğunu tahmin ediyordum. Ama çok fazla aldırış etmedim.
Chanyeol'la ilişkiye, ona bağımlı olmak için girmemiştim. Kendimi onun hayatına çok fazla dahil etmenin tüm varlığımın etrafında şekillenmesiyle sonuçlanacağını düşünmemiştim.
İlk aşkın da öyle, sanırım.
Herkes endişeliydi. Ama ben endişeli değildim. Umursamıyordum. Eğer duvarların için kaybolabilseydim, bunu yapardım.
Doğum günümden birkaç hafta önce annem beni aile hekimimize götürdü. Psikolojik olarak herhangi bir sorunum olmadığını düşünsem de itiraz etmedim. On dokuz yaşıma basmak üzereydim ve bunu sevgilime kutlamak yerine ağzımın içine bir spatula sokulmuştu. Doktorum gerçekten havalıydı, benimle oturup neler olduğunu sordu. Ve olanları olabildiğince az detaylı anlattığımda anlayışla baktı.
Bana Valium veya ona benzer bir şey verecek kadar anlayışlı bir bakış değildi...
Eve vardığımda dışarıda Bayan Park'ın arabasını gördüm, içim parçalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
azure
FanfictionHerkes Park Chanyeol'un özel olduğunu düşünüyordu. Byun Baekhyun ise büyüleyici olduğunu.