8.Bölüm

3.9K 523 111
                                    

Herhangi bir ilişki başladığında gerçekten pembe bulutların üstünde çok çok mutlu olunur, değil mi? Demek istediğim, Tanrı aşkına ben bir ergenim. Ve o da öyle. Yani, işin içinde hormonlar ve yetişkinlerin, en azından bizim anlayabileceğimiz bir dilde asla gerçekten söylemediği her türden çılgın şeyler var. Bir saniye içerisinde, kendimden geçecek kadar mutludan oldukça güvensize dönebiliyordum. Chanyeol'la oldukça huzurludan, bir daha herhangi bir şeyi doğru yapıp yapmayacağımı sorgulamaya gidebiliyordum. Sakin kafalı olmak, bırakın iç güdülerimi, daha düşüncelerimi zar zor kontrol edebiliyorken gerçekten zordu.

Genç erkekler, salaklar. Bunu diyordum, çünkü ben de bir genç erkektim. Ve öyle değilmişiz gibi davransak da, hepimizin birbirimizle bir rekabet içinde olduğumuzu biliyordum. Gerçekten de öyleyiz.
Tanrı'nın her lanet günü okula, erkekleri, diri memeli, yuvarlak popolu sarışınların kaptığını bilerek gittim. En yakın arkadaşımın onlardan biri olduğunun farkındaydım. Ve sıska ama sıradan bir tip,ortalama bir erkek olduğumunda farkındaydım: Kahverengi saç, kahverengi göz.

Ama Chanyeol benimle konuştuğunda veya bana baktığında, gerçekten özel hissediyordum. Hayatımda hiç hissetmediğim kadar güzel hissediyordum. Okuldaki diğer sürtüklerin de bunu göreceğini düşünmüştüm. Sürekli el ele tutuştuğumuz, okula birlikte gelip beraber ayrıldığımız, derse beraber
yürüyüp öğle yemeğini beraber yediğimiz için Chanyeol'la benim, yani... bizim sevgili olduğumuzu bileceklerini varsaymıştım. Anlaşılan yanılmıştım. Açık konuşmak gerekirse, ne Chanyeol'un ne de benim, bizim erkek arkadaş olduğumuzu söylememiş olduğumuz gerçeği, insanların aksi yönde düşünmesine neden olmuştu.

Öpüşmüş falan değildik ve sanırım birçok kişi... yani kızlar... bizi bir çeşit arkadaş falan olarak görüyordu.
El ele tutuşan arkadaşlar mı?
Chanyeol'un da diyeceği gibi;
"Keyfin bilir."

Hepimizi hazırlıksız yakalayacak ufak tefek şeylere daha iyi bir uyum sağlamıştı. Arada sırada yaptığı
küçük yorumlarla, muhabbete katılarak biz masadakileri hazırlıksız yakalama konusunda aşama kaydetmişti. Kendiliğinden. Kızlar birden bizimle öğle yemeklerinde konuşmaya çalışır olmuşlardı ama Chanyeol'un tepkileri veya sessizliğine pek anlam
veremiyorlardı. Quinn'in kahkahası durmadı ve Luhan bok yemiş yüzündeki gülümsemesiyle oturuyordu, çünkü onlardan biri her geldiğinde, saldırmaya hazır bir kaplan gibi olduğumu söylemişti. Minah genellikle araya girip kızların kulakları sağır olana kadar konuşuyordu ve onlarda eninde sonunda ortamı terk etmek için bahaneler uyduruyorlardı. Her neyse.

Kızların Tercihi Dansı duyurusunu gördükten sonra okuldaki tüm kızlar birden daha zeki ya da onun gibi bir hale geldiler, çünkü yarısı erkeklere teklif etme konusunda ağlıyor, diğer yarısı da liste yapıyordu. Bunlar erkek arkadaşları olmayanlardı tabii. Neler döndüğüne gerçekten dikkat etmemiştim, ilk duyduğum söylentiye göre birkaç haftadır herkes açıkça Chanyeol'a dans teklif edeceğime dair asılsız dedikodu seansları yapıyorlardı.

Üç kızdan daha fazlası Chanyeol'a sorma niyetlerini dile getirmişti. Şimdi, siz onunla yalnız başıma çok miktarda vakit geçirdiğimi hatırlamalısınız. Ailesiyle birlikte de. Ayrıca nasıl kızdığım öğrendiğimi de. Bu yüzden, onlara göre kesinlikle avantajlıydım. Diğer kızlar dans teklifi ettiklerinde sanki onların başarısız oluşunu görmek istiyormuşum gibiydi. Ama diğer taraftan, sormalarından memnuniyet duymak istemiyordum.
Ufak bir panik atak yaşadım, çünkü dans ortamının çok sesli olmasından endişeliydim. Çok kalabalık olduğundan, çok fazla uyarıcı içerdiğinden.

Bu kadar şeye rağmen gitmek, denemeye değer miydi? O gün sınıftan çıkarkenki bir bakışı kafamdaki tüm soruları cevapladı. Tabii ki de değerdi. Kili Bill'deki deli karı gibi, kızların her yerden yanaştıklarını görebiliyordum ve görünüşe göre onu ilk kapan olmak için zamana karşı bir yarıştaydılar. Hem de benim önümde.
"Chanyeol?"
Hafifçe elinin üstünden yakaladım ve onu arkası dolaba gelecek şekilde döndürerek dikkatini sadece benim üzerime vermesini sağladım.
"Sana bir soru sormak istiyorum." Kafasını salladı.
"Gelecek hafta beni dansa götür."
Kafasını eğip kaşlarını çattı.
"Baekhyun, bu bir soru cümesi değil. Soruda rica edilir ve soru işaretiyle biter. Az önce söylediğin bir ifadeydi."
"Gelecek hafta beni dansa götürür  müsün?"

azureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin