5.Bölüm

4.3K 565 116
                                    

Okuldan sonra Jongdae'yi tam anlamıyla ekip, son ders bitimine dek Chanyeol'u bekledim. Eğer beni gördüğüne şaşırdıysa da hiç belli etmedi. Onun yerine, sanki yıllardır okulun koridorlarında yürüyormuşuz gibi yan tarafımdaki yerini aldı.

"Eve kadar bırakmamı ister misin?"
diye sordum, tekrar avuç içlerim terlerken. Başını hafifçe iki yana salladı. "Üç otuz beşte annemi beklemek üzere dışarıda olmalıyım."
Olabildiğince büyük gülümsedim.
"O zaman ben de seninle bekleyeceğim."

Başıyla onayladı. Aldığım tek karşılık buydu ama önemli değildi.
En azından bir şeydi.

Dürüst olmam gerekirse,oğluna ilk yanaşmamdan sonra Bayan Park ile tekrar yüzleşeceğim için çok gergindim. Onun, daha çok birinci sınıftaki araba sürücüleri için ayrılan bölgeye girmesini beklerken onunla konuşabileceğim şeyleri düşündüm. Mesela, "Chanyeol birdenbire neden okula geldin ki?" diyebilirdim.

Ama onun yerine tırstım. "Yarın okul çıkışı meşgül müsün?" Aniden cevap verdi. "Evet."

Bakın, lisede erkek olmak yeterince zordu. Ama "oğlanın" görevi olan birilerine takılmak isteyip istemediğini sormak ve fazlası, kafamı içeriye doğru patlama isteği yapıyordu. Ve bunun olmasını istemezdik.

Tam o anda annesi durmadan önce aracını yavaşça kenara çekti. Gerçekten oğlunun yanında durup durmadığımu görmek için yolcu tarafının penceresini açıp güneş gözlüğünü burun köprüsüne indirdi, gözlerini kısarak baktı.

"Byun Baekhyun." Adımı söyleyiş tarzı burnumu buruşturmama neden oldu. Ben merhaba deyince başını arkaya atıp kızılımsı saçlarını havalandırarak güldü.
"Senin on altı yaşına gelebileceğini düşünmemiştim... Hele son yılına gelebileceğini..."
Tuş, Bayan Park. Bir puan sizindir.

Chanyeol yolcu koltuğuna oturup görüş alanımı kapatınca camın öbür tarafına geçtim. Genişçe gülümseyip gözlüğünü kafasının üzerine kaldırdı. Bense eğilmiş, ikisinin de duyabileceği şekilde konuşmaya çalışıyordum.

"İzin verirseniz yarın sabah Chanyeol'u okula götürmek istiyorum. Eve de getiririm, eğer sizin için sorun olmazsa tabii."

İncil üzerine yemin ederim ki kalp krizi geçiriyormuş gibi gözleri büyüdü.

"Gerçekten mi?"

"Evet, gerçekten. Birlikte dersimin falan da var, bu yüzden birlikte gelebileceğimizi düşündüm. Ve dolabı benimkinin yanında, onu okula bırakıp alma sıkıntınız da olmaz."

Uzanıp beni tuttu ve bir anlığına gözlerinin dolduğunu düşündüm.
"Kesinlikle."

"Harika." Sonunda,en sonunda tekrar nefes alabiliyordum. Bu sefer Chanyeol'a göz kulak olacaktım, diğer seferlerde olduğu gibi değildi.

"Yarın üniversitede dersi var. Onu alabilir misin?" Çok umutlu görünüyordu.

"Tabii. Acaba... içeri girebilecek miyim?" Adıma gizlice izlemek mi, yoksa denetlemek mi dendiğini hatırlamıyordum ama hiçbiri kulağa iyi gelmiyordu, o yüzden zorlamadım.

Sesi acayip kısıldı. "Bu onu alıştırmak için bir sosyelleşme dersi. Bilirsin, bunu kendi kendine yapmak istedi. Okula gelip gelemeyeceğini sordu ama burada olmak zorunda değil." Gözleri gerçekten parlıyordu.
"Sadece arkadaş edinmek istiyor."

"Endişelenmeyin Bayan Park. Çoktan bir tane edindi," diye temin ettim onu ve Chanyeol'a veda etmek için eğildim. Birkaç kez kafasını eğdi ve beni binlerce soruyla bırakarak gitti.

Okula başladığı ilk gün olanları, yıllardır ertelediğim şeyi artık öğrenmek için ihtiyaç duyduğum kanıtmış gibi hissediyordum.

Arabayı hemen eve doğru sürüp Google'dan Asperger sendromuna baktım.

azureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin