Hikâyeyi okumaya başladığınız tarihi buraya bırakın :)
☆
Her gün aynı saatte uyanmamın vardır elbet bir sebebi. Teşekkür edeceğim pek kimse olmasa da teşekkürler boş insanlar ordusu. Sabahlarımın olmasını engellediğiniz için değil, beni her şeyden soğutup uyanmamamı sağladığınız için. Yılmadan, yıkılmadan yürüdüğümüz yolların kilometlerini sayacak olursak, muhtemelen dünyanın diğer ucuna kadar saymış oluruz ve sayılması güç olur, ki ben yorulurum zaten. Hanginiz bu yolda benim aksime yorulmadan ilerlediniz?. Ben yoruldum... hatta yaşamayı elimin tersiyle itip ölümle sevgili olacak kadar yoruldum. Hadi şimdi kaldırın beni yıkıldığım yerden. İyileştirin yorulan benliğimi. İçimdeki anlamsız, günden güne büyüyen burukluğu yok edin. Aslında her şey benim suçum. Size kendimi tamamen bırakmamalıydım. Bir kukla bile ipinden tutulup oynatılıyor, ben ise size bedenimi teslim ettim. Aynı anda hislerimi, duygularımı da sizin ellerinizde oyuncak ettim. İnat edip tırnaklarımı geçirmeliydim hayatın perdesine. Asılı kalsam bile hayatta kalacağımı bilseydim. Hani bazı uçurumlar vardır ya, kendini boşluğun en güzel alanlarına bırakmak için. İnanın bana o uçurumun boşluğu var içimde. Bir kadının dudaklarında soğuyan sigaradan hiç farkı yok benim bu yaşantıdan soğumamın. İyice acıya dönüştü içimde ki umutlar. Alıp verdiğim her nefese bir parça acı da ekliyorum. Umut eklemeyi ne çok isterdim. Yalandan da olsa biraz umut yaratıp kendimi kandırabilseydim. İsterdim tükenmez bir kalemle kaderimi baştan yazmayı. Güzel çiçekler çizip renkli keçeli kalemlerle süsleseydim kaderimin kenarlarını. Bir de... güçlü olmayı. Sanırım bazı şeyleri çok istememeli. Ne kadar çok istersen o kadar imkansızın oluyor. Sızın oluyor. Bütün inanışların birer birer yok oluyor. Tıpkı yıldızlar gibi. Birbirlerine çarpma sonucu paramparça.
Dünya; insanların hapsi, karantinası. İnsanlar zararlı. İnsanlar vahşi ve yaratıklardan hiç bir farkı yok. Sizce biz neyiz. Her şeyi yok eden virüsler mi ?.
***
Onu orada gördükten sonra aklıma takılan binlerce soruyla başbaşa kalmıştım odam da. Öncelikle elleri neden bağlıydı? O zararlı birimiydi o yüzden mi elleri bağlıydı? Hiç öyle birine benzemiyordu hatta bilinci gayette yerinde gibiydi. Nerden vardım bu sonuca bilmiyorum ama öyleydi sanki. Onlar nasıl gözlerdi öyle. Sanki gökyüzünün bir parçası alınmış onun gözlerine özenle yerleştirilmişti. Sarı uzun saçları vardı. Sarışın bir adam nasıl bu çekici oluyordu. Yüzünün o kadar masum bir ifadesi vardı ki, suç işlemiş bir çocuğun yüzü gibi. Aynı zamanda bir katilin yüzü vardı. Görünmeyen derinlerde. Her hücresinde bir ceset varmışta saklıyormuş gibi. Fiziği... ne fiziği bulut aptallaşma. Sanane adamın gözlerinden, saçından, fiziğinden, boyundan, posundan! Ama bir türlü çıkmıyordu kafamdan. Sanki bir çiviyle kafama çakılmıştı silüeti. Elleri yara bere içindeydi. Nasıl bir sorunu vardı da bu haldeydi. Acaba hastalığı neydi? Aman bulut. Sonuçta ikiniz de akıl hastanesindesiniz. Dedi kafamda ki ses. Son zamanlar da insanların sesinden çok onun sesini duyuyorum. Onca şeyi kafam da evirip çevirirken sadece tavana bakıyordum. Tavana dikili gözlerimi kapıya çeviren tıklatmadan sonra içeri gelen hemşireydi. Bir bardak su ile gelip zorla da olsa içirecekti bana o ilacı. Yine başaracağını bildiğim için itiraz etmeden başımı yastıktan kaldırıp verilen ilacı zar zor içtim. Hemşire odadan çıkarken tekrar yatağa sırt üstü attım kendimi. Canım bir hayli sıkılmıştı. Baş ucumda duran defteri kaptığım gibi pencere kenarına geçtim. Sanırım bu kez defteri karalamak yerine bir kaç şey yazacaktım. Yazacak o kadar çok şeyim yoktu ama zihnimde askıda duran şeyi yazacaktım. Ve onları satırlara dökmeye korkarmışcasına aldım elime defterin kenarına iliştirdiğim kalemi.
Uzunca bir süreden sonra ilk kez yazıyorum. Bitmek bilmeyen tedaviler, ilaçlar olduğu sürece de pek yazamayacağım sanırım. Merhaba küçük, siyah ciltli ama sevimli defter. Sana bugün bir şeyler anlatmaya çekinsem de anlatmaktan yana olduğumu anlamış olmalısın. Aylarca burda olduğum halde tek bir şeyi düşünme vaktim olmamıştı, bugün hariç. Buraya her gün gelen hastalar vardı ama ilk kez gelişlerine şahit oldum. İnsanların yorduğu bir kaç güzel varlığın arasında bir genç vardı. Elleri bağlıydı ve başında elektro şok cihazıyla bekleyen birileri vardı. Önce sessizce etrafına baktı ve sonra... bana bakan gözlerinde bir gökyüzü gördüm. Evet buna kesinlikle eminim ki bir gökyüzü gördüm. O kadar güzeldi ki... erkek güzeli. Sonra hemen yanından uzaklaştırıldım görevliler tarafından. Beni kurtar dercesine baktı ardımdan. Onu kurtarmalı mıyım siyah ciltli sevimli defter?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN
Genç KurguBulutlar beyazdır, Seni kötülüğümle kirletemem. ⛾ Mavi gözlerinde ki hüznün sebebini merak etsem de susma gereği duydum. Yine söylemeyecekti biliyorum. Acılarını saklamakta ustaydı " ORMAN bugün çatıya çıkalım mı? " dedim çekinerek. Gözlerinin üzer...