"Orman. 3.

233 30 18
                                    

Acı...

Ne garip bir duygudur acı. Kelimelerle anlatmaya çalışsan onu tarif edecek cümleler kuramazsın. 1 ile 10 arası değerlendirme yapılırsa acıma 11 puan vereceğim kesindi. Çünkü yüksek derece de acı çekiyordum. Bütün iliklerine dolup seni nakavt eden acıyla yaşamak zorunda kalmakta cabası.

İnsanlar yoruyor! Ruhunu esir alıp işkenceler uyguluyor. Kalbine atılan binlerce yumruk sonucu darmadağın olan et parçacıkları kalıyor. Gözlerine kandan ipler gibi görünen damarlar yerleşiyor. Bedenin soğuyor iyice. Sesin kısılıyor konuşmak istediğinde. Dile getirmek istediğin şeyler kalıyor sesinin bir kenarında. Susuyorsun! Beyninde ki hücreler verilen komutlara uymayıp bedenini öldürüyor. Nefeslerin bile daha karmaşık, bozuk. Saçların... düşüncelerinden de karışık oluyor. Uyumayı reddediyor zihnin. Beslenmeyi unutuyor miden. Kırılıyor saçların tıpkı bir cam parçası gibi. Daha sonra parmaklarını kırmak istiyor ben gibi varlıklar. Acısını acıyla dindirmek gibi bir şey. Çok acır, fazla acır ama yine de acır. Bir nebze yok edilmiyor bu acı. Biraz bile karşı konulamıyor bu yaşanmışlıkları düşünmeye. Esir olan tüm benliğini kendine haps eden düşünceleri kovmak zordur. Yaşanmışlıklar ne midir? Herkesin yaşadığı bir şeyler vardır. Belki abartılarak anlatılır bazı ucuz yaşamışlıklar. Bazıları da o kadar ağır ve kaliteli yaşanmışlıklar ki anlatacak cümleler gırtlağın da yumru gibi kalır ve ağzından çıkan tek bir sözle susmak istersin " Boşver. " Sahiden Boşver demek yetiyor mu? Yetmiyor değil mi? Evet yetmiyor. Ağzın sussa da içinde ki sen konuşur, bağırır, delirir. Evet delirir! Sonuçta hepimizi delirtmedi mi bu İNSANLAR.

Demem o ki, bir çoğumuzun zihnine çakılmış kötü bir geçmişi var. En büyük sorun ise, o geçmiş geleceğe engel oluyor. Çünkü düşündükçe düşünüyorsun o berbat şeyleri. Ya bir Baba tokadı, Ya bir anne terliği. Durun! Bu yaşanmışlık değil. Bunda bir terslik var. Bunlar sadece terbiye amaçlı kullanılan şiddetler. Asıl yaşanmışlık seni intihar etmeye zorlayan şeylerdir. Yaşanmışlıklar berbat insanlar sonucu oluşan kötü anılardır. Tıpkı bir fotoğraf albümü gibi. O albüme baktıkça her şey zihinde canlanıp suni bir ölüm gerçekleşir. Kısa bir sürede olsa nefes kesilir ve beden ölür. Küçük bir travma gibi görünsede, aslında çok büyük sorunlardır bunlar.

Üzgünüm... bekletilerimizin altında bir yaşam sürüyoruz. Gök delenler kadar yüksek bir mertebede olmasak bile yaşıyoruz. Ahmak cümlelerle sürdürdüğümüz bu yaşamı kağıda sarıp denize atmadık diye bu yer yüzünde ki unutulmuş kara parçasın da hayata tutunmaya çalışıyoruz. Yada siz tutunmayı tam bıraktığınız vakit birileri çıka gelir ve sizi hayatta tutmaya çalıştığını sanıp sizi ölümün koynuna atar. Kısaca bir Akıl Hastanesine yatırır. Ben yaşama isteğimi çok geçmeden balonlarla bağlayıp gökyüzüne uçurdum. O yaşama isteğim, isteklerim, mutluluklarım birer bulut oldular. Ta ki gökyüzü onları reddedip ORMAN'a yağmur şeklinde yağdırana dek. ORMAN da hayat buluyor benliğim.

Boş bir odada olduğumu farketmem kısa sürdü. Gözlerimi kapatıp sakince nefes almaya çalıştım. Sakinliğimi ne kadar nefes alış verişimle düzene sokabilirdim ki? Elimle alnıma vurdum sertçe.

" O krizden sonra onu buraya mı getirirler aptal bulut! " diye kendi kendime konuştum. Odadan görevlilere yakalanma korkumu umursamadan çıkıp hızla Zeynep hanımın odasına girdim. Kapıyı o kadar sert açmıştım ki, arkasında ki duvara çarptığın da çıkan çatırdama sesinden de anladım, kırıldı.

" Zeynep hanım Çakır nerede?! "

" Sakin ol bulut. "

" Onu nereye götürdünüz? "

" Otur şuraya. Sakin olmazsan sana yardımcı olamam. " masanın yanında geçip korkuyla bana baktı

" Size bir soru sordum. Lütfen cevabını verin sonra yine sakin ol dersiniz bana. " nefeslerimin düzenini korumaya çalışarak ona baktım yalvarırcasına. Yerini söylemezse ona saldıracağımı belirten kafamın zonklaması arttı. Nefesimi yuttum kendime hâkim olmak adına. Sahi ne kadar hakim olabilirdim kendime?

ORMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin