Orman. 6.

125 18 4
                                    

BÖLÜM PARÇASI: Tina Dico - Drifting

"Kâbuslar birer küle dönüşürken. Asil ve masum bir yüzün yerini kaskatı kesilmiş bir ifade alması nadir bir durum değildi aslında. Deliye çevirebilecek derece de korkunç kâbusları geri de bırakmak kolay olmamıştı.

Saklama gereği duyduğun sırlar bir anda bir yabancı öğrenirse ne olur? Eminim ki kimse sırrının açığa çıkmasını istemez. Ki bu sır hayatını olumsuz yönde etkileyebilecek kadar güçlü ise. Sanki yaşanılabilir bir gezegen de yaşıyormuşuz gibi konuştum değil mi? Siz takmayın benim bu dediklerimi kafanıza. Arada oluyor böyle şeyler.

Dünya tersine döndüğünde hepiniz nasibinizi acılardan almış olacaksınız buna emin olun. Buna bende dahil olacağım elbet, tabi daha ne kadar acı nasibim de varsa.

***

İki haftadan fazla günü geri de bırakmış, neredeyse bütün kötü düşüncelerden arınmıştım. İyiydim sanırım. Evet gerçekten iyi olduğumu hissediyordum. Artık eskisi kadar ölme isteğiyle dolup taşımıyordum. Kendime zarar vermeye çalışmıyordum. Eskisi kadar kafamı şişirmiyordu yaşanılanlar. Ağlamıyordum her saniye geçmişimin kara günlerine. Düğüm düğüm olmuyordu boğazım. Sanırım unutmaya çalışmamdan kaynaklanıyordu bunlar. Bilincimin artık benimle oyunlar oynamasına izin vermiyordum. İnadına savaşıyordum. Kendimi her ne kadar yenemesem de. Kendimi yendiğim de dünya bana artık bir cam fanus gibi değil de, yaşanılabilir bir gezegen haline gelebilir. Saklanmayacağım duvarların ardına. Özgürlüğümü de alıp gideceğim. Bunu düşünmek, başarmanın yarısı olabilir. Başarmak uzun sürecek.

Artık kendimi anlatabildiğim, derdimi tasamı dinleyen bir arkadaşım var. Ne zaman duvarlar üstüme üstüme geliyor gibi hissettiğim de ona gidiyorum. Yabancı... Adının Yiğit olduğunu öğrendiğim kişiyle henüz on yedi gündür tanışıyoruz. Takma adının Kartal olduğunu öğrendiğimden bu yana tam bir kız avcısı olduğunu fark ettim. Yan odasında ki kızlar yüz vermeyince hemşirelere sarmaya başlıyor. Sanırım boşuna Kartal dememişler, pençesine takılan kızı alıp götürüyor. Beni o kızlarla bir tutmadığını fark ettim. On yedi gündür bana karşı en ufak bir yanlışı olmadı.
Ona o gün başıma gelenleri anlatamadım. Biraz zaman istedim. Kendimi toparladığım da mutlaka bir gün ona kapılarımı aralayacağım. Çoğunlukla suskun kaldım onun yanında. Ben sustukça o kendinden bahsetti bu süre boyunca. Kartal üç çocuklu varlıklı bir ailenin çocuğu olduğunu öğrendim. Şu zengin züppe dediklerimizden. Bana hiçte zengin züppeymiş gibi gelmedi ama. Kardeşleri tıp okurken o kardeşlerinin aksine okumayı reddetmiş. Okul'un IQ seviyesini düşürdüğüne inanıyor.
"  Zeki çocukların fazla üretken beynini kısırlaştırıp kendi isteklerine göre değiştiriyorlar ve bu çocuklar ilerde ya benim gibi ota b*ka sarıyor yada senin gibi aklını yitiriyor " diyor. Bu yüzden ailesiyle arası açılmış." Ben okuyarak beynimi yıpratacağıma, hayata at gözlüklerinden bakacağıma gidip hayatın gerçeklerini öğrenmek istiyorum. " diyince kapının önüne koymuşlar bunu. Bu da gitmiş gerçek hayatı görmüş işte. Hikayenin sonu bu tımarhane de bittiğine göre gerçekten gerçek hayatı görmüş. Bazı konular da haklı olduğunu göz ardı edemiyorum tabi, orası ayrı. Bazı öğretmenler öğrencilerin hayatını karartabiliyor bazen. 

Çakır Karan... Onu o tek kişilik hücreden iyi olduğunu belirten raporlar hazırlayıp çıkardılar sonunda. Daha iyi hissediyor sanırım. Bende o fare deliği kadar küçük ve karanlık odadan çıksam, bende iyi hissederim. Onu daha sık ziyaret ediyorum. Günümün yarısı onun yanında geçiyor. Her gelişim de uyanık buluyorum onu. Ya boş boş tavanı izliyor, ya da gökyüzünü. Bazen de duvara monte edilmiş saate bakıyor her dakika başı. Bir yere yetişmesi gerekiyormuşta gidemiyormuş gibi davranıyor. Uyku uyumuyor. Neden uyumadığını sorduğum da gözlerime kısa bir süre bakıp daha sonra göz temasından kaçınıyor. Nedeninin kâbuslar olduğunu anlamam uzun sürmedi. Uyuyamamanın nasıl bir duygu olduğunu kimse benden daha iyi bilemezdi. Ona uyku hapı vermesi için Zeynep hanımla konuşmaya gittiğim de bunun mümkün olmadığını, onu daha kötü yapacağını söyledi. Çakır'ın bazı değerleri düşükmüş ve ilaçlar onu gereğinden fazla uyutabilirmiş. Ne kötü ama.. Bir ara beni istemiyormuş gibi davrandı. Bu beni çok kırsa da onu ziyaret etmeye devam ettim. Sanki ben ona gitmesem bana küsecek, darılacak gibi hissediyorum. Aslında kendimi kandırıyordum. Ben onsuz kalamıyorum. Nefes alışverişi bile huzur dolu olur mu bir varlığın? Onun yanında kendimi daha iyi hissediyorum. Geçmişimi düşünmememi sağlayan gözleri, çatık kaşlarının altında bana bakınca kendimi mutlu hissettiyor. Sarı saçlarının özensiz, dağılmış halleri bile müthiş bu adamın. Ona git gide daha çok bağlandığımın farkındayım. Kendime engel olamıyorum. Çoğu kez uyumaya yakın onunda olduğu hayaller kurmaya başladım bile. Çakır'ın olduğu her hayal o kadar güzel ki. Hiç birinin gerçekleşmeyeceğini bildiğim halde kurmaktan alıkoyamıyorum kendimi.

ORMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin