⛾Sonu görünmeyen bir koridorun tam ortasında duruyordum. Genişliği yeteri kadar dardı. Burada ne yaptğımı sorgulamama izin vermiyordu zihnim. Beynim uyuşuktu sanki.
Koridordan çıkacak bir yol arıyordu gözlerim. Ne bir kapı nede bir pencere. Uzun koridor da ilerlemeye başladım burdan çıkma umuduyla. Sarkık avizeler de patlamış ampulerden cızırtı sesleri geliyordu. Soğuk bir rüzgar esti ardımdan çığlık çığlığa. İçimi ürpertse de umursamamaya çalıştım.
Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Sanki biri benim peşimden geliyormuş hissine kapıldım. Tüylerim diken diken olurken adımlarımı daha da hızlandırıp koşmaya başladım. Ardım da bana eşlik eden gölgeme başka bir gölge karışıyordu. Daha hızlı olmaları için bacaklarımı zorladım. Sanki bacaklarım git gide uyuşuyordu. Bir şeylerden kaçıyordum ama neyden? Sonsuz koridor bir an değişip karanlık küçük bir kutuya dönüştü. Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Bir an da karardı kutunun içi hiç bir şey göremiyordum. Küçücük kutu da yanlız olmadığımı bas bas bağırıyordu zihnim. Sesim çıkmıyordu korkudan. Dilimi yutmuşta olabilirdim. Zemine oturdum. Hemen yanım da bir şey kıbırdayınca nefes almayı kestim. Karanlıktı ve şuan yanımda olan şeyin ne olduğunu tahmin bile edemiyordum. Ellerime sıvı bir şey bulaştı. Bunun ne olduğunu bilmiyordum. Ellerim duvarlarda bir şeyler aramaya başladığın da odada bir inilti yankılandı. Korkudan daha çok yere çöktüm. Gözlerim bir şeyleri görme umuduyla kocaman açılmıştı. Keskin bir hırıltı yükseldi ve ben ne olduğunu anlamadan bir bağırtı koptu. Kulaklarımı sıkıca kapatmış tiz bağırtının bitmesi umuduyla bekliyordum. Bağırtı kesildiğin de bir şey beni zeminden koparırcasına çektiğin de bir bağırtı da benden koptu. O şey beni hızla bir yere fırlattı ve bedenim sert bir yere çarptı ve bir tülbent gibi yere düştü. Acıyla bağırdım. Ne olduğunu kestiremediğim şey tekrar zeminden temasımı kopardığın da bağırdım
" Dur!"
Hızla duvara çarptı tekar bedenim ve duvar yıkılarak üstüme döküldü. Acıyla bağırırken üzerimde ki ağır yıkıntı birer yaprağa dönüştü. Etrafıma baktığım da kutudan eser yoktu. Üzerimde ki yaprakları temizlerken ellerime lanetli bir sıvı bulaşmıştı. KAN. Bunun nasıl bulaştığını anlayamaya çalışırken üzerim de ki elbisenin de kana bulandığını fark ettim. Damla damla dökülüyordu. Başımı yukarı kaldırdğım kanla kaplı bir beden belirdi. Boynunda bir ip vardı ve ipi tutan sanki bulutlardı.
Bağırarak olduğum yerden kalkıp kaçmaya çalıştım. Ben kaçarken o şey hareketlendi ve koşmaya başladı peşimden. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Saklanabileceğim bir yer arıyordu gözlerim. Burası ağaçlarla kaplıydı. Nereye sığınacağımı bilmiyordum. Bacaklarım onun bana yaklaştığını görmemle daha da hızlandı. Kendimi bir yerlere takılmadan koşmam için kontrol ediyordum adeta. Gözlerimi saklanmak için bir yerlerde gezdirirken yanımda bir çocuğun koştuğunu fark ettim. Bir erkekti. Çok korkmuş ayakları yerde ki bitkilere takıla takıla koşuyordu. Beni fark etmemişti ve ikimiz de aynı hiza da koşuyorduk. Bir çocuga bir de önüne bakıyordum. Nereye koştuğumu bilmeden ilerliyordum. Nefessiz kalmıştım koşarken. Çocuğa baktığım da bacakları kana bulanmıştı
" Bu tarafa gel!" diye bağırdım beni duyabileceği bir şekilde. Ama çocuk sesimi duymamıştı sanırım
" Bu tarafa gel çocuk!" diye tekrarladım. Başını bana bakmak için çevirdiğin de sert bir şekilde yere çakıldı. Kendimi frenleyip çocuğu yerden kaldırdım. Ağzı burnu kan içinde kalmıştı. Onu sırtıma alıp tekar koşmaya istedim ama olmuyordu. Olduğum yerde çivilenmiştim sanki. Kulaklarıma bir bebeğin çığlıkları doldu. Cızırtılı sallanan bir bebek beşiğinin sesi de hemen bebeğe eşlik etti. Kalbim yerinden fırlayacak derece de çarparken gökten bir melek düştü. Paranparça oldu bedeni. Kanatları koptu vücudundan. Gökyüzü onun ardından yas tutarmışcasına şimşekleri çaktı ve birer gözyaşına benzeyen yağmur damlalarını döktü. Beyaz melek çamura bulandı lanetlenmiş gibi. Hemen ardından bir karga çığlık attı ölümünü ilan eden bir tonla.
Soluduğum oksijen yanmış mazot kokusuna dönüşürken, gözlerim buğulanıyordu git gide. Karnım da müthiş bir acı hissettim. Daha sonra acı durdu ve bedenim ılık bir suya dalmış hissi verdi.
Karnıma baktığım da bir bıçak ve bıçağı tutan küçük eller. Şaşkındım...
Karnımdan akan uğursuz sıvı çocuğun ellerine bulaştı. Çocuğun yüzünde ufakta olsa bir duygu belirtisi görünmüyordu. Gözleri gözlerimi bulunca geri çekilmek istedim. Bir çift mavi göz görmeyi ummuyordum. Bıçağı tutan elleri gevşerken gözlerime bakmaya devam ediyordu. Acı bir inilti koptu dudaklarımın arasından. Acı çekmemden zevk almışcasına dudakları gerildi, alaycı bir gülüş belirdi yüzünde.
Bunu neden yapmıştı? Ben onu kurtarmak isterken o bana zarar vermişti. Canım yanıyordu. Kulaklarım uğulduruyordu. Ölüm uykusuna hazırlık yapıyordu bedenim sanki. Üzerimde bir ağırlık vardı. Ölümün koynuna girmeyi bekliyordu kanla kaplı bedenim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN
Novela JuvenilBulutlar beyazdır, Seni kötülüğümle kirletemem. ⛾ Mavi gözlerinde ki hüznün sebebini merak etsem de susma gereği duydum. Yine söylemeyecekti biliyorum. Acılarını saklamakta ustaydı " ORMAN bugün çatıya çıkalım mı? " dedim çekinerek. Gözlerinin üzer...