Bölüm parçamız. ( Damien Rice - Back To Her Man. )
☆
" Hoşça kal'ların üzerine en çok yakışan tek varlık mavi göz, seni önemsiyorum. "
☆☆☆
Kafamı yatağın kenarına dayayıp beynimin düşünmekten eriyip bitişini izledim. Ayaklarım da ki çoraplara baktım anlamsız bir yüz ifadesiyle. Derin bir iç çekip ciğerlerim de ki havayı geri bıraktım huzursuzca. Tekrar bir kâbusla uyanmanın verdiği yetkiyle titriyordum. Gördüğüm siluet tıpkı yağlı boyayla çizilmiş bir tablo, gözlerimin önünde süzülüp hayattan kopuyormuş gibi bir girdaba takılıp vücuduma dolanıyordu. Bağıramıyor, haraket edemiyordum. Sonra vücuduma deli gücü enjekte edilmiş gibi hayal gücümle gittiğime inandığım ORMAN da ağaçlara tırmanıyordum. ORMAN yine tüm intiharlık marifetlerini ellerime bırakıp tuttuğum dallarını kırıyordu. Beni istemiyor oluşuna rağmen her kırıldan dalda bir diğerine geçiş yapıp tutunuyordum. Düşündükçe korku bedenimi daha çok esir alıyordu. Baş ucumda ki pet bardakta ki suyu kafama dikip içtim. Dudaklarımdan elbisemin içine göğüslerime doğru bir damla düştü. O damla ordan yol boyu mideme kaydı. Bunu umursamayarak terden ıslanmış saçlarıma dokundum. Çok iğrenç bir görüntüm olduğu kesindi. Korkudan ruh gibi olabilmeyi de başarmışımdır. Gözlerime takılan gece lambasının yanında duvara monte edilmiş saate baktım. Saat gecenin üçüydü. Artık kâbus gördüğüm saatleri biliyorum. Nedense uyandığım da baktığım ilk yer saat oluyor. Hep iki ile üç arası değişiyor. Gözlerimi saatten ayırıp ayağıma az sonra geçireceğim terliklere baktım. Hayatımın büyük bir kısmını kaplayan siyahın en iğrenç tonundaydı. Başımı onaylamaz bir şekilde iki yana salladım. Terlikleri giyip koridora çıkmak için kapıya yöneldim. Elimi kapının koluna attığım da beynimde şimşekler çarpıyor gibi hissettim ve bedenim beni geri itti. Gözlerim karardığında başımı ellerimle kavrayıp kendimi ayakta tutmaya çalıştım fakat ne olduğunu anlamadan kendimi yerde tavana bakarken buldum. Başım feci halde dönüyor, midem bulanıyordu. Yerden kalkmaya çalışırken tekrar gözlerim karardı. Başımı yere koyup göz kararmamın geçmesini bekledim. O sırada aldığım derin nefesler gırtlağımı acıtıyordu. Boğazımda ki kuruluk az önce hiç su içmemişim etkisini yaratıyordu. Su içme arzusu belirdi vücudum da. Ağzım da ki çöle benzettiğim kuruluk vücudumu kavurma derecesine getirmişti sanki. Kalbim sanki boğazım da çarpıyordu. O kadar hızlı ve korkunç çarpıyordu ki bir an beni öldürecek şeyin kalbim olabileceğini düşündüm. Yaklaşık beş dakika yerde debelenerek kalktım. Kapı koluna elimi atıp tamamen ayağa kalkıp başımı kapıya dayadım ellerimi kapı kolundan ayırmadan. Biraz iyi hissettiğimi fark edince kapıyı açıp çıktım. Bana neler olduğunu kavramaya çalışırken koridorun sonuna gelmiştim bile. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bile kestiremiyordum. Son zamanlar da kâbuslarım git gide daha çok kötüleşmeye tam gaz devam ediyordu. Bir gece bile teğet geçmiyordu beni. Ama on dakika önce olan olay neydi? Neden baş dönmesi oluşmuştu ki bende. Peki ya kalbimin ritimleri... Kalbim neden o kadar hızlı, ve aralıksız çarpıyordu? Boğazım da ki ölüme susamışım gibi hissettiren kuruluk neydi peki?
Ahh... Kafayı yiyorum sanırım. Yada bana olanlar aklımın eremeyeceği kadar korkunç şeyler. Beynim ve vücudum kaldıramıyor gördüğüm şeyleri. Kalbim hâlâ deli gibi çarpıyordu merdivenlerden inerken. Üst katta hiç bir görevli bulunmazken aşağıda en az beş görevli vardı. Eğer odada ölseydim kimsenin ruhu duymayacaktı anlaşılan. Bunu neden düşündüğümü de anlamış değildim şuan için. Kafamda ki soru işaretlerinin büyüklüğüne nazaran bu düşündüğüm küçük detay pekte önemli bir kavram taşımıyor gibiydi. Ama yine de düşünmemeyi göz ardı edememiştim. Gözlerimi önümde ki basamaklardan ayırmadan inmeye çalıştım. Basamaklar bitince karşım da bana bakan beş çift göz vardı. Onlara bakmamaya özen gösterip koridorun ucuna kadar yürüdüm. Hepsi ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibiydi ama ben hiç birini umurmadan koridorun sonunda ki kapıdan çıktım. Beni engellemeye çalışmadılar. Bunu neden yapmadıklarını anlamış değildim. Sanki beni görmemeyi tercih etmişlerdi o an.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN
Novela JuvenilBulutlar beyazdır, Seni kötülüğümle kirletemem. ⛾ Mavi gözlerinde ki hüznün sebebini merak etsem de susma gereği duydum. Yine söylemeyecekti biliyorum. Acılarını saklamakta ustaydı " ORMAN bugün çatıya çıkalım mı? " dedim çekinerek. Gözlerinin üzer...