Böylelikle aptal gibi davranmamı engellediniz. Aidan bu sözlerden sonra dimdik odadan çıktı.
Eve geldiğinde Nell'i siyah elbisesini giymiş sarı eşarbını takmış olarak buldu. Lokantanın üniformasıydı bu. Yılgın bir sesle, "Pazartesileri çalışmazdın..." dedi.
- Yardıma gerek duydular. Ben de "Neden olmasın, televizyonda da bir şey yok" dedim. Sonra yüzündeki ifadeyi görmüş olmalı ki... Buzdolabında güzel bir bonfile var, cumartesiden kalan biraz da patates... soğanla kızartırsan enfes olur... tamam mı? diye ekledi.
- Tamam. "Nell evde kalsaydı yine de ona bir şey söylemeyecektim" dedi kendi kendine. "Belki de Nell'in gitmesi daha iyi oldu" diye düşündü. "Kızlar evde mi ?" diye sordu.
- Grania banyoya el koydu. Önemli bir randevusu var herhalde.
- Bildiğimiz biri mi? Bunu neden sorduğunu kendisi de bilmiyordu. Karısını sinirlendirmişti.
- Nasıl bildiğimiz biri olabilir?
- Ufakken bütün arkadaşlarım tanıyorduk, hatırlıyor musun? diye sordu Aidan.
- Evet. Sabaha kadar ağlayıp kusarak bizi nasıl uyutmadıkları-
nı da hatırlıyorum. Neyse ben gidiyorum.
- Peki. Kendine iyi bak. Sesi buz gibiydi.
- Sen iyi misin, Aidan ?
- Bunun sence bir önemi var mı?
- O nasıl cevap öyle? Doğru dürüst cevap almayacaksam ne diye soru soruyorum.
- Ciddiyim. Önemi var mı?
- Kendine acımaya devam edersen, yok. Hepimiz yorgunuz, Aidan. Herkesin hayatı zor. Neden tek sorunlu olarak kendini görüyorsun, anlamıyorum.
- Senin ne sorunun var? Hiç bana anlattığın yok ki.
- Otobüsün kalkmasına üç dakika kala sorunlarımdan söz edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun! Çıkıp gitmişti.
Kendine bir fincan kahve yapıp mutfaktaki masanın basma oturdu. İçeri Brigid girdi. Koyu renk saçlı, onun gibi çilliydi, neyse ki yapısı onunki kadar dört köşe değildi. Ablası ise daha çok Nell'e benziyordu, annesi gibi güzel bir sarışındı.
- Baba, banyoda bir saat kalması haksızlık. Beş buçukta eve geldi altıda banyoya girdi. Saat neredeyse yedi olacak. Ne olur çıkmasını söyle, Baba. Banyoyu bana bırakmasını söyle...
Yavaşça, "Hayır" dedi.
- Hayır, ne demek? dedi Brigid. Sesi şaşkındı.
Başka zaman olsa ne derdi ? Kimseyi gücendirmeyecek, ortalığı karıştırmayacak bir şeyler bulur, alt katta da bir duş olduğunu söylerdi herhalde. Oysa bu akşam ailesini yatıştıracak gücü yoktu. "İsterlerse kavga etsinler" diye düşünüyordu, "durdurmak için hiç çaba gösteremeyeceğim."
- Koskocaman kadınlar oldunuz. Banyo sorununu aranızda halledin, diyerek elinde kahve fincanı yemek odasma girdi, kapıyı kapattı.
Bir süre kımıldamadan oturup etrafa baktı. Bu oda sanki yaşadıkları hayatın tüm yanlışlarını simgeliyordu. İç karartıcı bu kapkara masanın etrafında bir kez bile keyifli bir aile yemeği yememişlerdi. Arkadaşları veya akrabaları bu siyah, yüksek arkalıklı sandalyeleri masanın etrafına çekerek hararetli tartışmalar yapmamışlardı hiç.
ile Brigid eve arkadaşlarıyla geldiklerinde ya doğru yukarıya, odalarına giderler ya da mutfakta Nell'le oturup kıkır kıkır gülerlerdi. Aidan'a da oturma odasında oturup televizyonda istemediği programları izlemek düşerdi. Kendine ait bir yerin, huzur duyduğu bir odasının olması daha iyi değil miydi?