Mario'nun ikinci oğlu, o uslanmaz genç New York'a gitmişti. Gelen haberlere göre orada.
Oysa Signora'nm gidecek bir ülkesi kalmamıştı, buradan ayrılmak istemiyordu. Elli yaşlarındaydı, oysa geldiğinde daha otuz yaşında yoktu. Annunziata'da ölmek istiyordu. Bir gün bu kilisenin çanının kendi cenazesinde de çalmasını istiyordu. Bu iş için şimdiden para biriktirmiş, ufak, oymalı tahta bir kutuya saklamıştı bile...
Gideceği imaları ne kadar bariz de olsa, fikir vermek isteyenler ne kadar hevesli de olsa aldırmadı.
Gabriella evine gelinceye dek...
Gabriella, simsiyah giysilerle piazza'yı geçti. Matemi yüz hatlarına yerleşmiş, onu iyice yaşlandırmıştı. Bugüne dek Signora'nm evine hiç ayak basmamıştı. Gelmesini bekleyen biri varmış gibi kapıyı vurdu. Signora konuğunu rahat ettirmeye çalışarak telaşla meyve suyu, su ve teneke kutudan büsküvi ikram etti. Sonra yerine oturup beklemeye koyuldu.
Gabriella iki küçük odayı gezdi. Yatağın üstünde duran şehir adlan işlenmiş yorganı elledi.
- Harika bir yorgan, Signora, dedi.
- Çok naziksiniz, Signora Gabriella. Uzun bir sessizlik oldu.
Sonra Gabriella, "Memleketinize geri dönecek misiniz ?" diye sordu.
Signora sadece, "Geri dönecek kimsem yok ki..." dedi.
- Ama burada da kimseniz yok, kalmak isteyeceğiniz kimse yok. Artık kalmadı. Gabriella da Signora kadar açık sözlüydü.
Signora başıyla onayladı. "İrlanda'da hiç kimsem yok, Signora Gabriella. Buraya geldiğimde genç bir kızdım. Şimdi ise orta yaşlı, yaşlanmakta olan bir kadınım... Kalmayı düşünüyordum." Göz göze geldiler.
- Bu köyde hiç arkadaşınız yok, buna hayat denmez, Signora.
- İrlanda'da bu kadarı da yok.
- İrlanda'da kendinize yeni bir hayat kurabilirsiniz. Orada kalan arkadaşlarınız, aileniz sizi görmekten mutlu olurlar. Geri dönmeniz onları sevindirir.
- Benim gitmemi mi istiyorsunuz, Signora Gabriella? Soru çok açıktı. Bilmek istiyordu.
- Hep "Ben ölürsem gider" diyordu. Geriye, insanlarınızın araşma döneceğinizi, beni de insanlarımın arasında matemimle baş başa bırakacağınızı söylerdi.
Signora şaşkınlıkla yüzüne bakıyordu. Mario benim adıma, bana sormadan bu kadma nasıl söz verirdi ? "Benim razı olduğumu söyledi mi?"
- Aynen böyle olur, diyordu. Ve eğer ben, Gabriella ondan önce ölürsem, sizinle evlenmeyeceğini de söylüyordu. "Evlenirsem skandal olur, senin adını kirletirim" diyordu. Herkesin benimle değil, sizinle evlenmek istediğini düşüneceğini sanıyordu.
- Bu sözleri sizi mutlu ediyor muydu ?
- Hayır, Signora. Bu sözler beni mutlu etmiyordu. Ne Mario'nun ölümünü ne de kendi ölümümü düşünmek istiyordum. Belki onurumu korumama yardım ediyordu, o kadar. Sizden korkmamam gerektiğini anlamama yarıyordu. Burada kalarak geleneklere karşı gelmeyeceğinizi, ölen adamın ailesiyle birlikte yas tutmaya kalkmayacağınızı anlamıştım o kadar...