- Sen olmazsan kimi seçerler? Soran Grania'ydı.
- Bu sorunun yanıtını bilseydim gazetede astroloji fallarını ben yazardım. Belki dışardan birini ya da içerden hiç aklımıza gelmeyen bir başkasını... Neşeli, oyunu kurallarına göre oynayan dürüst bir oyuncu pozundaydı. İşi en çok kim hak ediyorsa o olacaktı. Bu kadar basitti.
Nell, "Yine de seni ezip geçeceklerini sanmıyorsun, değil mi?" diye sordu.
Sesinde nefretini uyandıran bir şey vardı. "Bunu da elinden kaçırdığını söylersen, inanmam" der gibiydi. Küçük gören, can acı-tıcı o "ezip geçmek" deyimi ne kadar kinciydi. Üstelik çoktan onu ezip geçtiklerini bilemez, tahmin edemezdi.
Aidan kendinden emin bir ifade takınmaya gayret etti. "Ezip geçmek mi? Beni mi? Asla!" dedi.
- Sana da böylesi yakışır, Baba, dedi Grania. Sonra banyoya gitmek için yukarı çıktı. Venedik'in o muhteşem görüntülerine bakmadığı, sadece aynada kendi yüzünü, o akşam dışarı çıkacağı için güzel görünmesine çaba sarfettiği yüzünü gördüğü banyoya...
Altıncı buluşmalarıydı. Grania evli olmadığından artık emindi. Bunu anlayabilmek için yeterince soru sormuştu. Yemekten sonra kahve içmeye evine davet ettiği her seferinde "Hayır" demişti. Bu akşam her şey değişebilirdi. Ondan gerçekten hoşlanıyordu. Her konuda o kadar bilgiliydi ki yaşıtlanmn çoğundan çok daha ilginç geliyordu Grania'ya. Olduğundan yirmi yaş genç görünmeye meraklı orta yaşlı erkeklerden ne kadar farklıydı.
Bir sorun vardı. Tony babasının okulunda çalışıyordu. Tanıştıklarında babası olduğunu söylemeden Aidan Dunne adında birini tanıyıp tanımadığım sormuştu. Babası olduğunu söylerse yaşa önem veriyor gibi görünmekten, aralarındaki kuşak farkının altını çizmekten çekinmişti. Aynca etrafta soyadı Dunne olan o kadar insan vardı ki... Tony'nin bir bağlantı kurması kolay değildi. İlişkilerinin ne yönde gelişeceği belli olmadan babasına da Tony'den söz etmenin gereği yoktu. Henüz yoktu. Tabiî gerçek aşkı bulduklannı arılarlarsa iş değişirdi. O zaman babasıyla aynı yerde çalışmasının önemi kalmazdı. Grania aynada komik bir surat yaptı, "Müdürün kızı olursam bana daha da çok önem vermek zorunda kalacak" diye düşündü.
Tony barda oturmuş sigarasından derin bir nefes alıyordu. Müdür olduğunda azaltmak zorunda kalacağı şeylerden biri de sigaraydı. O zaman okulda sigara içmesi söz konusu olamazdı. Öğlenleri de daha az bira içmek zorunda olacaktı. Bunlan kimse açıkça henüz söylemediyse de dokunduranlar olmuştu. Sertçe do-kunduranlar. Yapacağı fedakârlık bu kadarla kalacaktı. "Güzel bir işin karşılığı olarak fazla sayılmaz" diye düşündü. Sosyal hayatıyla ilgili soruşturma yapacak değillerdi elbette. "Hâlâ Kutsal Katolik İrlanda'da yaşıyor olsak da 1990'larda olduğumuzu unutmayalım" diyordu içinden.
İnanılmaz bir rastlantı sonucu gerçekten beğendiği bir kızla tanışmıştı. "Bu kızla ilişkim belki birkaç haftadan fazla sürer" diye düşünüyordu. Bankada çalışan, canlı, hayat dolu, Grania adında bir kızdı... Zekiydi, ama sert ve soğuk değildi. Hayata bakışı sıcak ve cömert olan biri. "Böylelerine rastlamak zordur" diye düşünüyor, "Genellikle güzel de olmazlar" diyordu. Tek sorun kızın yirmi bir yaşında olmasıydı. Onun yaşının yansı. Ama hep öyle kalacak değildi ya... Tony altmış yaşında olduğunda kız otuz beş olacaktı. Yani yetmişin yarısı. Demek oluyor ki zaman geçtikçe aralan kapanacaktı...
Onunla evine gitmeyi reddetmişti. Bunu açıkça söylemişti. Cinsellikten korktuğu için değil, sadece Tony'yle birlikte olmaya henüz hazır değildi, o kadar. Gerçekten birlikte olmak istiyorlarsa birbirlerine saygılı davranmalı, hiçbir şey için ısrar etmemelilerdi. Kızın söylediklerim doğru bulmuş, boyun eğmişti. Başkası olsa bu yanıtı meydan okuma gibi algılardı, ama karşısındaki Grania olunca iş değişiyordu. Onu beklemeye razıydı. Grania üstelik oyun oynamayacağı konusunda güvence de vermişti.