Grania üstelik oyun oynamayacağı konusunda güvence de vermişti.
Genç kız bann kapısında belirdiğinde içini çoktandır duymadı-ğı bir hafiflik ve neşe kapladı. Onun da oyun oynamaya niyeti yoktu. "Çok güzel görünüyorsun" dedi. "Benim için süslenmene teşekkür ederim. Çok değer verdiğim bir davranış."
- Sana değer, dedi Grania sadelikle.
Tanışalı uzun süre olmuş iki kişi gibi birbirlerinin sözünü keserek, gülerek, birinin anlattığını diğeri can kulağıyla dinleyerek birlikte içki içtiler.
- Bu akşam yapabileceğimiz pek çok şey var, dedi Tony O'Brien. Otellerden birinde New Orleans gecesi var. Bilirsin ya Kreol yemekleri ve caz müziği ya da dün akşam sözünü ettiğimiz o film... İstersen evde sana yemek hazırlarım. Ne kadar usta bir aşçı olduğumu gösteririm sana.
Grania güldü. "Bana Çin yemekleri yapacağmı, Won Ton ve Pekin ördeği hazırlayacağını mı söylemek istiyorsun? Yakında bir Çin lokantası olduğunu söylediğini unutmadım."
- Hayır, gelirsen yemeği ben yapacağım. Gelmene ne kadar önem verdiğimi belirtmek için. Çok iyi bile olsa sana Çin lokantasının A veya B mönüsünü yedirtmeyeceğime söz veriyorum. Tony O'Brien uzun bir süreden beri bu kadar açık yüreklilikle ko-nuşmamıştı.
- Memnuniyetle seninle eve gelirim, Tony. Grania bu sözleri sadelikle ve hiç oyun oynamadan söylemişti.
Aidan'm uykusu çok düzensizdi. Bir uyuyor, bir uyanıyordu. Sabaha karşı berrak bir kafayla uyandı. Şu ana kadar yaşlı bir müdürün sözlerinden başka bir şey duymamıştı... Dünyanın gidişatından habersiz, kafası karışık bir adamın sözleri... Henüz oylama yapılmamıştı, şimdiden karamsarlığa kapılmasına, birinden özür dilemesine, işini terk etmesine, planlar yapmasına gerek yoktu. Bunları tüm açıklığıyla görebildiği için bugünün çok çok daha iyi bir gün olacağı kesindi.
Bay Walsh'a gidecek, ona kısaca ve açıkça birkaç gün önceki sözlerinin bir dayanağı olup olmadığını soracaktı. Yoksa sadece bir varsayım mıydı ? Oy verme yetkisi olmadığına göre belki de üyelerin müzakerelerini dinleyemeyebilirdi de. Aidan, "Kısaca konuşacağım. Genelde en büyük eksikliğim konulan fazla uzatmam" diye düşündü. Ünlü ozan Horatius ne demişti ? Tüm konularla ilgili tek bir sözü vardı Horatius'un "Brevis esse aboro obs-curusfio" dememiş miydi. "Doğru" diye düşündü, "az konuşmaya gayret ettikçe söylediklerim anlamlannı yitiriyor." Mutfakta, ıslık çaldığını duyan Brigid ile Nell birbirlerine bakarak omuz silktiler. İyi ıslık çalan biri değildi, ama ıslık çalma hevesine kapı-lalı o kadar uzun zaman geçmişti ki... Saat sekizi biraz geçince telefon çaldı.
- Bilin bakalım, kim? dedi Brigid, bir eliyle ekmeğe uzanırken.
- Son derece güvenilir bir kızım var. Aslında ikiniz de öylesiniz, dedi Nell, telefona doğru giderken.
"Kızlarından birinin diğerinin 'tam bir erkek' diye tanımladığı bir adamın evinde kalmasının ne kadar güven verici olduğu tartışılır" diye düşündü Aidan. "Daha bir hafta öncesine kadar kararsız kaldığı, içtenliğinden şüphe duyduğu bir adamla..." Aidan bu düşüncelerini dile getirmedi. Telefonda konuşan Nell'e bakmakla yetindi.
- Peki, tamam, iyi. Bankaya uygun giysilerin var mı yoksa eve uğrayacak mısın? Ha, yanma bir de hırka mı almıştın? Bu iyi işte. Peki tatlım. Akşama görüşürüz.
- Sesi nasıldı? diye sordu Aidan.
- Hemen tuhaf davranmaya başlama, Aidan!.. İkimiz de içkili araba kullanan biriyle eve geleceğine Fîona'da kalmasının daha doğru olacağmı düşünmüyor muyuz ?