- Konumuz, nasıl olduğunu bilmesek de senin kanına da gölge kanı karışmış olması.Duyduklarımı idrak etmekte zorlandığımı fark etmiş olmalı ki durdu. Yutkundum.
- Benim de iblise dönüşeceğimi mi düşünüyorsunuz?
- Açıkçası bu daha önce yaşadığımız bir durum değil. Yani kanına gölge kanı karışıp hayatta kalan başka birini tanımıyorum. Durumunun bir süredir stabil olmasına bakarak bunun olmayacağını düşünüyoruz ama bunun sende bir takım değişikliklere sebep olduğu ortada.
- Nasıl yani?
Soruma Batu cevap verdi.
- Gölgelerle ve iblislerle iletişim kurabildiğini düşünüyoruz. Başın ağrıdığı gece tam o esnada evinin yakınında bir iblis belirmişti. Ertesi gün seni akademinin laboratuvarlarında incelenmek üzere tutulan iblislerin olduğu binaya götürdüm ve ağrının tekrarladığını söyledin.
O duyduğum çığlık sesleri iblislerin düşünceleri miydi yani?
- Bu alışık olmadığın bir şey olduğu için ilk aşamada senin için rahatsız edici oluyor ama zamanla alışacağını tahmin ediyorum, dedi Çetin.
- Seni kulübemde değil burada karşılamamın sebebi bu. İçeride birkaç iblis var da, diye ekledi.
Ciddi olup olmadığını anlayamamıştım ama üzerinde durmadım. Batu:
- İkinci simülasyon sınavı aslında gerçek iblislerle yapılıyor. Öğrencilerin panik yapmasını önlemek için onlara simülasyon olduğu söyleniyor. Ama senin bilmen gerektiğini düşünüyorum. Bir iblisin yakınında olmaya alışmak için iki haftan var. Akademide benden başka durumunu bilen sadece Hakan var. Eğer fark edilirse, dedi.
Cümlesini tamamlamadı ama tahmin etmek zor değildi. Batu ilk uyandığımda beni öldürmeleri gerekebileceğinden söz ediyordu ve müdürün tereddüt dahi etmeyeceğinden.
- Ne yapmam gerekiyor, diye sordum.
- Bu günlük bir deneme yapalım. Yavaş yavaş eve yaklaşmanı istiyorum. Ağrın başladığında kendini biraz zorlamayı dene. Seslere odaklanmaya çalış, dedi Çetin.
Tamam anlamında başımı salladım. Göz ucuyla Batu'ya baktım. Göz göze geldik. Hemen bakışlarımı önüme çevirdim. Yürümeye başladım. Batu da yanımda yürüyordu. Biraz ilerleyince ağrı başladı. Yürümeye devam ettim. Ağrı şiddetlendi. Dayanılmaz hale gelmeden durdum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Odaklanmaya çalıştım. Kafamın içinde davullar çalıyor gibiydi. Beynim zonkluyordu. Kendimi biraz daha zorladım ama ağrı giderek dayanılmaz hale geliyordu. Geriye doğru bir adım attım. Kendimi fazla zorladığım için olmalı, ağrıda azalma olmadı. Bir adım daha geri giderken yalpaladım. Batu kolunu omzuma sararak beni tutup arabaya doğru götürdü. Kulübeden uzaklaştığım halde baş ağrım devam ediyordu. Batu:
- İyi misin, diye sordu.
- Başım çok ağrıyor, dedim.
Çetin:
- Biraz dinlenip tekrar denersin, dedi.
- Bugünlük bu kadar yeter. Yarın devam eder, dedi Batu Çetin'e.
- Sorun değil. Tekrar denemek istiyorum, dedim.
Ağrının tamamen geçmesini bekleyip tekrar ama daha temkinli adımlarla ilerlemeye başladım. Bir şeyler hissetmeye başlar başlamaz durdum. Odaklanmaya çalıştım.
Batu:
- Kendini çok zorlama, dedi.
Bir adım daha ilerledim. Çığlık sesi olduğunu düşündüğüm sesleri duyabiliyordum ama muhtemelen uzakta olduğum için bu kez fısıltıyı andırıyorlardı. Bir adım daha ilerledim. Sonra bir adım daha... Neredeyse az önce geldiğim yere kadar yürümüştüm ama başım ağrımıyordu. Sadece anlam veremediğim sesler duyuyordum. Biraz daha ilerlemeye karar verdim. Kulübenin yaklaşık 50 metre yakınına geldiğim halde çok kötü durumda değildim. Bir anda zihnimde ani bir ağrıyla birlikte bir görüntü belirdi. Ama çok kısa süreli olduğu için ne olduğunu anlayamamıştım. Biraz bekleyince tekrarladı. Gördüğüm, metalik duvarları olan bir odaydı. Uyanıkken rüya görmüş gibi hissediyordum. Kulübeye biraz daha yaklaştım. Gözlerim açık olduğu halde sadece zihnimdeki görüntüyü görebiliyordum. Metal duvarları olan boş bir odadaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Bekçileri
Aventura- Hanım efendi, dediğiniz yerde ceset bulamadık. Yanlış görmüş olabilir misiniz? Bana inanmıyorlardı. Sinirlenmeye başlamıştım. İki cesedin de bulunmaması biraz garipti, kabul ediyordum ama yanlış görmediğimden de emindim. - Bakın. Gördüğümden emin...