Bölüm 26

856 64 3
                                    

Bütün gece muhabbet edip Esra'yı gaza getirdikten sonra günün ilk ışıklarıyla uyuduk. Öğlen uyandıktan sonra evlerimize dağıldık. Dönüşte markete uğrayıp daha önce telefonuma not aldığım evin eksiklerini aldım.

Marketten çıktıktan iki dakika sonra bu kadar şeyi tek seferde taşımamın mümkün olmayacağını fark ettiğimde artık karar değiştirmek için çok geçti. Ağır ağır yürümeye çalıştım. Bu şekilde yolun çok uzun süreceğini ve daha çok yorulacağımı fark edince bu kez hızlı hızlı yürümeye çalıştım. Ama çok yorulunca poşetleri yere koyup dinlenmeye ve yeni bir fikir bulmaya karar verdim. Ellerimdeki, kırmızı çizgi şeklindeki izlere bakarken yanımdan birinin bana seslendiğini duydum.

- İzin verirseniz size yardımcı olabilir miyim, diye sordu.

Şaşkın bir ifadeyle bana yardım etmek için neredeyse yalvaran adama döndüm. Ellili yaşlarının başında gibi görünüyordu. Kahverengi saçlarının arasında göze çarpan beyazların aksine çok dinç görünüyordu. Yine de poşetlerimi taşımasına müsaade etmem doğru olmazdı.

- Teşekkür ederim. Zahmet etmeyin, dedim.

- Poşetleri paylaşırsak ikimize de zahmet olmamış olur, dedi.

Mantıklı bir düşünceydi ama yine de yaşça benden bu kadar büyük birinden yardım almayı kendime yakıştıramıyordum. Kafamda seçenekleri tartmam uzun sürünce adam beni beklemeyip poşetlerden birkaçını eline aldı. Daha fazla ısrar etmeyip geri kalan poşetleri yerden aldım. Eve doğru yürürken:

- Teşekkürler. Sanırım biraz abartmışım, dedim poşetlerimi taşıyan adama.

Adam gülümseyip:

- Rica ederim. Hepimiz farkında olmadan kaldıramayacağımız yükler yüklenebiliyoruz, dedi.

Ben de gülümsedim. Apartmanın önüne gelmeden biraz önce durdum. Tanımadığım birinin evimi öğrenmemesini tercih ederdim.

- Bundan sonrasını ben hallederim. Tekrar teşekkür ederim.

Adam gülümsedi.

- İyi günler, dedikten sonra arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.

Bir süre adamı izleyip yeterince uzaklaşmasını bekledim. Hiç arkasını dönmeden, elleri cebinde, sakin adımlarla ilerledi. Sapığa benzer bir hali yoktu. Güvende olduğumdan emin olunca poşetleri sürükleyerek apartmana girdim.

***

- Sakin ol, tamam mı Esra? Rezil falan olmadın. Utanacak bir şey de yok.

- Nasıl utanacak bir şey yok Ada? Resmen bizim aradığımızı anladı. Bunun üzerine akşam takılalım mı dediğimde ne düşünecek? Tabi ki onu sevdiğimi söyleyeceğimi. Söyleyemezsem de daha beter rezil olurum. Ya söylersem de aslında hoşlandığı ben değilsem? Ya hala Pınar'ı seviyorsa?

- Esra, derin bir nefes al. Sonra ver, bir daha al ve akşama kadar buna devam et. Arada da sakın hiçbir şey düşünme tamam mı? Düşünmek yok. Ali'yle konuşana kadar düşünmeyi yasaklıyorum. Çünkü düşündükçe saçmalıyorsun.

- Kamer'e katılıyorum. Şimdi biz daha fazla geç kalmadan derse gidelim yoksa Barış hoca bizi kesecek.

***

Merve ve Ada'yla öğle yemeğini yedikten sonra dersimizin olduğu binaya doğru yürüyorduk. O sırada Pınar'ın bahçede bankta yalnız başına oturduğunu fark ettim. Hem selam vermek hem de bir umut kafamdaki sorulara cevap bulmak için yanına gitmeye karar verdim.

Gece BekçileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin