Bölüm 3

1.9K 84 2
                                    

1 ay sonra


          Kayıt işlemleri sırasında birkaç kez kampüse gidip gelmiş, yolu öğrenmiştim. Keşfedildiğim zaman okulun ara dönemiydi ve yeni dönemin başlamasına 1 ay vardı. Ve sonunda bugün dersler başlıyordu. Okula gitmek için hazırlandım. Çantamı omzuma alıp evden çıktım.

          Okul şehrin dışında dikenli tel örgülerle çevrili, etrafta askeri bölge levhalarının bulunduğu bir alandaydı. Böylece kimse izinsiz girmeye çalışmıyordu. Ayrıca hologramlarla kampüsün olduğu yer boş bir alan olarak gösteriliyordu. Kapıdaki bekçilerden sonra ileride yer altından bir girişten geçerek kampüsün içine geçiliyordu. Ayrıca yer altında otopark da vardı. Akademi şehre çok uzak olduğundan öğrenciler genellikle kendi arabalarıyla geliyorlardı. Benim gibi arabası olmayanlar için de en yakından geçen otobüsün son durağından belli saatlerde servisler kalkıyordu. Servise binmek için okuldan verilen kimlik kartları gerekiyordu. Böylece yabancı birinin kampüse girme ihtimali önleniyordu.

          Otobüsle son durağa gelmem bir saatten fazla sürmüştü. Evim çok uzaktaydı. Daha yakın bir yere taşınmanın iyi bir fikir olacağını düşündüm. Ayrıca ev sahibimle de aramız çok kötüydü. Para biriktirmeye başlamalıydım. Kafamda bu düşüncelerle servise doğru yürüyordum. O sırada uzun kahverengi saçlı bir kız önümden geçip servise bindi. Ben de arkasından gelip servisteki tek boş yer olan kızın hemen yanındaki koltuğa oturdum ve :
- Merhaba, dedim.
Kız da başını bana doğru çevirip:
- Merhaba, dedi ve ekledi.
- Sen de yeni gelenlerden misin?
Evet anlamında başımı salladım. Tokalaşmak için elini uzatıp
- Ben Merve, dedi. Ben de iki ay önce geldim.
- Ben de Kamer, dedim tokalaşırken.
Yolda giderken bana ilk keşfedildiğinde hastane odasında gözlerini açınca nasıl doktora saldırıp kaçmaya çalıştığını anlattı. Yol boyunca konuştuk.

----------

Merve'yle birlikte sınıfa gelip orta sıralardan birine oturduk. Dersin başlamasına 1-2 dakika kalmıştı. Önümüzdeki sırada oturan kız arkasını dönüp bizi biraz inceledikten sonra:
- Selam. Ada ben, dedi.
- Ben Kamer,dedim. Sonra Merve'yi göstererek ekledim.
- Bu da Merve.
Merve de elini hafifçe kaldırarak selam verdi:
- Merhaba.

          O sırada kapı açıldı ve otuzlu yaşlarda siyah saçlı bir adam içeri girip gözleriyle sınıfı süzdükten sonra ilerledi. Üzerinde krem rengi bir pantolonla beyaz lacivert kareli bir gömlek vardı. Kıyafetlerinin renkleri uyumlu olduğu halde gömleğinin bir ucunun pantolonunun içinde diğer ucunun dışarıda olması rastgele giyinmiş gibi umursamaz bir hava veriyordu. Kolunun altında ince bir netbook vardı. Bilgisayarı kürsüye bırakıp tekrar sınıfa döndü. Gelenin hoca olduğu fark edilince konuşmalar azaldı ve biraz sonra da sessizlik tamamen sağlanmıştı. Adam yüzünde sert bir ifadeyle hepimizi tek tek inceledikten sonra yine aynı ifadeyle konuşmaya başladı.
- İsmim Barış. Bu yıl sizin eğitiminizle ben ilgileneceğim. Yapacağınız iş çok ciddi. En ufak bir sorumsuzluğunuz masum insanların hayatına mal olabilir. Sizin de bu bilinçte olmanızı ve ona göre davranmanızı istiyorum. Eğer macera arayışındaysanız, buraya gelme sebebiniz buysa beni hiç uğraştırmadan akademiyi bırakın gidin, cümlesinin sonunda sol eliyle kapıyı işaret edip bir kaç saniye bekledi.

          Kimse çıkmayınca konuşmaya devam etti.
- Bugün bu kapıdan çıkmayarak bana bir söz vermiş oldunuz. En ufak bir ciddiyetsizliğe tahammülüm yok. Bundan sonra yaptığınız her yanlış hareketin beraberinde getirdiği sonuçlara da katlanacaksınız.
Konuşmadan sonra tüylerim diken diken olmuştu. Gerçekten bu işi daha ciddiye almalıydım. Hem Barış hocadan korktuğum için hem de benim yüzümden kimsenin canının yanmaması için. Sınıftaki diğerlerinin de yüzünde çok ciddi ve düşünceli bir ifade vardı. Sanırım Barış hoca amacına ulaşmıştı.

--------------------

          Barış hoca bu konuşmadan sonra bilgisayarını açıp sinevizyona bağladı. Tahtanın önündeki perdeyi açarak görüntüyü yansıttı. İblisler hakkında bir slayt vardı ekranda. Bir kaç ay önce böyle bir şey görsem şaka olduğunu düşünürdüm. Tekrar bize dönerek açıklamaya başladı.
- Buraya ilk geldiğinizde hepinize belli açıklamalar yapıldı zaten. Ben durumla ilgili açıklama yapmayı atlayıp iblisler hakkında bilmeniz gereken diğer şeylerden bahsedeceğim. İblisler sadece geceleri ortaya çıkıyorlar. Her ne kadar emin olmasak da güneşin onlara zarar verdiğini tahmin ediyoruz. Slaytın devamında bir kaç fotoğraf var. Ama gece çekildikleri için pek anlaşılır değiller. Bu yüzden bilgisayardan yaptığımız modellemelerle daha net bir görüntü oluşturmaya çalıştık.

          Slaytı devam ettirdi. Uzun bir liste vardı. Devam etti.
- İblislerin farklı çeşitleri var ve her çeşidin farklı zayıflıkları var. Ateş, elektrik ve ya bazı metaller gibi. Bunları bilmek bize çok önemli bir avantaj sağlıyor,dedikten sonra farklı iblis resimleri gösterdi.
Çok garip şekilli yaratıklardı ve normal bir insanın iki katı büyüklüğündeydiler. Birden o gece gördüğüm manzara aklıma geldi. Gördüğüm şeyin insan olduğunu düşünmüştüm. Şekli konusunda yanılmış olsam bile bu kadar büyük olsa bunu fark ederdim.
- Hepsi bu kadar büyük mü diye, sordum.
          Barış hoca tek kaşını kaldırıp şaşırmış bir şekilde bana baktı. Bir an duraksadıktan sonra:
- Daha küçük olabilir ama yine de dikkatiniz çekebilecek kadar büyükler, kafasını tahtaya çevirip devam etti. Ayrıca daha büyükleri de var. Fakat onlarla karşılaştığımızda fotoğraf çekmekle uğraşacak kadar vaktimiz olmuyor.
          O an acaba gördüğüm şey bir iblis vakıası değildi ve ben tesadüfen mi buradayım diye düşündüm. Ama ilk günden bu kadar ilgi çekmenin yeterli olduğuna kanaat edip başka bir soru sormadan sustum.

--------------------

         Öğlen arasında Merve ve Ada ile birlikte yemekhaneye gittik. Yemekhanede 4 kişilik ve 8 kişilik beyaz masalar vardı. Buraya girerken de bize verilen kartları okutarak turnikelerden geçiyorduk. Biz yemeklerimizi almaya giderken Esra da arkadaşlarıyla yemekhaneden çıkıyordu. Beni görünce el salladı. Ben de ona salladım. Merve meraklı gözlerle bana bakıp eliyle "nereden tanışıyorsunuz" der gibi bir işaret yaptı.
- İlk gün bana okulu gezdirmişti, dedim.
Ada yüzünü buruşturarak:
- Beni de Batu diye bir çocuk gezdirdi ama bu kadar suratsız olunur yani, diye sitem etti.
Esra'nın beni arkadaşlarıyla tanıştırışını hatırladım. Muhtemelen bahsettiği Batu oydu. Tarife birebir uyuyordu. Güldüm.

--------------------

Beş ay sonra

          Dolabın önünde durmuş askılıktaki kıyafetleri tek tek kendime çevirerek ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. Bu hafta sonu sınıftakilerle sinemaya gitmeye karar vermiştik. Okul başlayalı beş ay olmuştu. Okul zamanı derslerimiz çok yoğundu. İblisler hakkında öğrendiğimiz şeylerin yanında onlarla savaşırken kullanacağımız aletlerle ilgili de dersler görüyorduk. Sınıftaki derslerimiz haricinde fiziksel aktivitelere de başlamıştık. Daha sonra öğreneceğimiz dövüş sporlarına hazırlık yapıyorduk. Sınavların başlamasına iki hafta olduğundan dersler biraz hafiflemişti. Hepimiz için çok yorucu bir dönemin sonunda ve sınav maratonundan önce bu sinema fikri hoşuma gitmişti.
Dolaptan açık renk kot bir gömlek ve siyah dar paça pantolon çıkardım. Giyindikten sonra saçlarımı başımın üstünde dağınık bir şekilde topladım. Gömleğimin önünü pantolonumun içine sıkıştırdım. Çantamı alıp çıktım.

--------------------

          Buluşacağımız yere geldiğimde tanıdık kimse göremeyince Ada'yı aradım. Muhtemelen hala hazırlanmakla meşguldü. Açmayınca Merve'yi aradım.
- Alo, Merve? Neredesin?
- AVMnin kapısındayım. Sen geldin mi?
- Evet ama kimse gelmemiş daha galiba.
- Tamam, ben geliyorum iki dakikaya.

İlk günden beri Ada ve Merve'yle ayrılmaz bir üçlü olmuştuk. Ada çok dışa dönük ve duygularını yoğun yaşayan bir kızdı. Merve ise daha aklı başında ve ağırbaşlıydı. Çok farklı olmalarına rağmen iyi anlaşıyorlardı. Ben ise nasıl biri olduğumdan emin değildim ama ikisini de çok seviyordum. Düşüncelere daldığım bir kaç saniyenin ardından bir erkek sesiyle kendime geldim.
- Selam.

~~~~~~~~~~

Multimedyada Barış hoca

Gece BekçileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin