Ben liseye başlayana kadar İstanbul'da annemle yaşamıştım. Ama kazandığım lise evime çok uzaktı ve okulumun bulunduğu semt bizim şartlarımız için pahalı olduğundan taşınmamız da mümkün değildi. O yüzden yurtta kalmaya başlamıştım. Aynı dönemlerde annem de işini kaybetti. İşsiz ve özellikle de yalnız bir kadın olarak İstanbul'da yaşamak çok zordu. Onunla konuşup memlekete akrabaların yanına gitmesinin daha iyi olacağına ikna ettim. Orada bir işe girip kazandığı paradan bana harçlık yolluyordu. Ben üniversitedeyken de bu böyle devam etti. Ben de bir kaç part-time işte çalışıp bütçeye destek olmaya başladım. Üniversite bitince de İstanbul'dan ayrılmak istemedim. Zaten kendi paramı kazanmaya ve kendi ayaklarım üzerinde durmaya başlamıştım.
- Hayırdır anne? Hangi rüzgar attı seni buralara?
İçerideki üçlü koltuğa geçmiştik. Yol yorgunluğuyla koltuğa yığılmıştı. Ben de hemen yanında sol ayağımı altıma alıp ona doğru oturuyordum.
- Haftaya Nevin'in kızının düğünü var burada. Ona gelmek istiyordum. Ben de bir hafta erken gelip kızımı göreyim dedim. Hem yeni evini de merak etmiştim.
- Ee? Beğendin mi peki?
- Kutu gibi bir şey. O kadar parayı verdiğine değmez kızım.
- Ama anne terasımı görmüyor musun? Kocaman.
- Terasta mı yaşayacaksın Kamer? Allah aşkına.
- Aaa, süper fikir! Zaten hep sipariş veriyorum. Aşağı sepet salar alırım oradan onları. Yatağımı da balkona attım mı tamamdır. Niye düşünemedim ki ben bunu, deyip güldüm.
- İyi tamam. Öyle yap. İşe giderken de aynı sepetle indirelim seni hatta. Kolaylık olur.
Gülüşüm kahkahaya dönüşmüştü. Benim güldüğümü görünce annemin de dudaklarının kenarları neşeyle kıvrıldı.--------------------
- Tamam anne. Anladım... Tamam, dikkat ederim... Sert olacak ama ham olmayacak biliyorum... Onu da unutmam... Anne, anladım. Hadi görüşürüz.
Annemin uzun ve bol açıklamalı alışveriş listesini dinledikten sonra telefonu kapattım.
- Ne diyor annen, dedi gülerek Merve.
Ada, Merve ve ben servisten inmiş yürüyorduk.
- Eve giderken almam gerekenleri sayıyor. Bu hafta buzdolabım ömründe görmediği kadar kavanozu bir arada gördü. Yemek yapıp kavanozlara koyuyor. Acil durumlarda yiyecekmişim diye. Ama böyle giderse her gün yesem bir senede bitiremeyeceğim o yemekleri. Savaş çıkarsa diye hazırlık yapıyor herhalde.
Güldük.
Merve:
- Annen ne zamana kadar burada, diye sordu.
- Cumartesi düğün varmış, onun için gelmiş. Pazar günü de gider muhtemelen.
- Desene son iki gününüz. Keyfini çıkar, dedi Ada gülümseyerek.
- Öyle yapacağım. Hadi görüşürüz. Biraz acele edeyim ben, deyip el salladım. Onlar birlikte otobüs durağına gidiyorlardı. Ben de hızla metrobüse yürüdüm.--------------------
Annem salondaki ikili koltuğa uzanmış eliyle alnını ovuşturarak baş ağrısını azaltmaya çalışıyordu. Düğünden geldiğinden beri başı ağrıyordu. Ben de rahatsız etmemek için hiç bir şey söylemeden, sessizce oturuyordum.
- Eee? Yeni işin nasıl, alışabildin mi? Anlatsana.Annem sorusuyla sessizliği bozmuştu ama ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Yaptığımız iş gizli olduğundan paravan bir şirkette çalıştığımızı söylüyorduk. Ama yalan söyleme konusunda çok kötüydüm. Ve daha önemlisi annem yalanlarımı anlama konusunda çok başarılıydı.
- İyi, deyip konuyu uzatmamaya çalıştım.
- Kızım,devam etmeden önce bir kaç saniye duraksadı. İçinden ne geliyorsa, neyin doğru olduğuna inanıyorsan onu yap. Kendini hiçbir şeye mecbur hissetme.Sağ kaşımı kaldırıp anneme baktım. Hala başını ovuşturuyordu ve yattığı yerden tavana bakıyordu. Neden böyle bir şey söylediğini anlamaya çalıştım. Acaba o da gece bekçilerini biliyor olabilir miydi? Belki gençliğinde o da bizden biriydi. Belli bir yaştan sonra ya akademilerde öğretmen olunuyordu ya da emekli olup normal bir meslekte devam ediliyordu. Ama olamazdı. Annem beni doğurduğunda 22 yaşındaydı. Ve yalnız yaşadığımızdan beni bırakıp bir yere gidemiyordu.
- Yani okuduğun bölümü sevmediğini biliyorum. Farklı bir mesleğe yönelmek istersen korkma.Tabi ya. Bu şirkette üniversitede okuduğum bölümle ilgili bir iş yaptığımı söylemiştim. Bölümümü sevmediğimi bildiğinden mecbur kaldığım için bu işte çalışıp üzülmemi istemiyordu. O yüzden böyle söylüyordu. Ona merak etmemesini, gerektiğinde doğru olduğuna inandığım şeyi yapmaktan çekinmeyeceğimi söyledim.
--------------------
- Ben künefenin üstüne tatlı tanımam.
- Ama hepsi aynı derecede iyi olmuyor şimdi. Yerinde yemek lazım.
- Ay evet. Mesela geçen gittiğimiz yer çok güzeldi, değil mi Murat?
- Aynen. Orası süper.
- Off ya! Şu sütlacı mutlu mutlu yiyecektim bırakmadınız yani. Şimdi canım künefe çekiyor, diye kızdı Esra.
Bizim kızlarla yemekhanede Esra'ların masasına oturmuştuk. Yine klasik geyik muhabbetlerinden biri dönüyordu. Ben de gülümseyerek onları seyrediyordum. Batu her zamanki gibi konuşmadan yemeğini yiyordu. O sırada Ada birden aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü.- Aaa Kamer! Geçen hafta sana sormayı unuttum. Niye çağırmış seni müdür?
~~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Bekçileri
Pertualangan- Hanım efendi, dediğiniz yerde ceset bulamadık. Yanlış görmüş olabilir misiniz? Bana inanmıyorlardı. Sinirlenmeye başlamıştım. İki cesedin de bulunmaması biraz garipti, kabul ediyordum ama yanlış görmediğimden de emindim. - Bakın. Gördüğümden emin...