;4

151 28 5
                                    

M i c h a e l

Önümdeki kahveyi yudumlarken neden gerizekalı gibi odama geri döndüğümü sorguluyordum.

Dışarıda kalabilirdim, tekrar özgür olabilirdim, oğlumu arayabilirdim, Luke'u arayabilirdim.

Polis arabasını hastanenin önünde görünce ilk işim tabanları yağlayıp koğuşuma koşmak olmuştu. Buranın bir hapishaneden güzel olduğu kesindi, işleri daha da berbat etmek istemiyordum.

Kapım çalındı, açmak istemedim. Fakat defalarca çalınmaya devam edilince ayağa kalktım. "Kapıyı aç, orada olduğunu biliyorum..." diye mırıldandı arkadaki kişi.

"Tate?" dedim kapıyı açıp dövmeli adamı gördükten sonra. "Ne oldu?"

"Kiviyi aldılar dostum." Tate üzgün görünüyordu, dudağını ısırıp ayaklarına baktı. "Buradaki tek arkadaşımdı. Onu götürdüler, hapse girecek."

"Hey, bekle..." Elimi saçlarımdan geçirdim. "Demek istediğin, Calum... O tutuklandı mı? Onun için mi gelmişler."

"Evet dostum." Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. "Kaçmak istedi, odama geldi. Ona yardım edemedim."

"Tamam, tamam." Dudağımı ısırıp askılıkta ceketimi aradım. "Nerede olduklarını biliyor musun?"

Tate başını salladı. "Adam, onu yakalamanın telaşından açtığım deliği unutup gitti."

"Güzel." diye mırıldanıp odamın anahtarını cebime attım.

Odasına gittik, delikten geçtik ve telleri tırmandık. Tate'in sakladığı parayla bir taksiye binip polis merkezine gittik.

Merdivenleri tırmanırken içimde farklı bir duygu vardı. Luke beni o işe sokmuş olsa da polis olamadığım için gerçekten kötü hissediyordum sanırım. Akademiden atıldığımda oldukça üzülmüştüm.

Otomatik kapıyı geçtikten sonra üzerimizi aradılar ve bizi danışma gibi bir yere yönlendirdiler.  "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" dedi memur bize dönerek.

"Bir arkadaşımız burada, şu an sorguda olması gerekiyor." diye lafa daldım ve kollarımı danışma masasına dayadım.

"İsmini söylerseniz işimi kolaylaştırırsınız." dedi adam ve klavyeye yöneldi.

"Calum Hood." dedi Tate.

"C-A-L-U--" İsmini hecelemeye başlamıştım ki masanın arkasından geçen biri bana engel oldu.

Elinde kahve vardı, bir kadının yanından geçerden gülümseyerek selam verdi ve elini saçlarından geçirdiğinde bir tutamı alnına düştü. Yürümeye devam ederken uzun kirpikleri mavi irisleri üzerine kapandı.

Zaman, çok yavaş akıyor gibi geliyordu. O asansöre ilerlerken ağzım bir karış açılmış bir şekilde onu izliyordum. Koyu mavi üniforması üzerine oturuyor ve vücut hatlarını ortaya çıkarıyordu. Belinde bir silah ve kelepçeler asılıydı. Asansörü beklerken cebinden çıkardığı telefonuyla  oynuyordu.

Kısa bir süreliğine benim olduğum tarafa döndü ama Tate'in arkasına geçerek beni görmesini engelledim. Mavi gözleri görüş açıma daha çok girerken asansör geldi ve bindi.

Bu, Luke'tan başkası değildi.

gravity + clemmings (-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin