;11

155 30 8
                                    

L u k e

Gözlerim karanlığa alışmıştı. Avizeyi incelemekten bir hal olmuştum ama uyuyamıyordum. Dudağımı dişlerken parmaklarımı çıtlattım.

Doğruldum ve saçlarımı kaşıdım. İç çekerken aklımda sayısız kurt geziyordu. Şimdi nerede? Kimle? Ne yapıyor? Ne düşünüyor?

Benden nefret mi ediyor?

Soluma döndüğümde pencerenin açık olduğunu ve perdenin ay ışığında usulca salındığını gördüm. Daha önce üşümememe rağmen psikolojik olarak vücudumu bir ürperti alırken yataktan inmek için bacaklarımı sarkıttım fakat belime sarılan bir çift kol beni durdurdu.

"Uyu artık." dedi Naomi'nin buğulu sesi. Ellerini karnımda kenetledi ve kendini bana yaklaştırdı. "O her kimse üzerinde hiç iyi etki bırakmıyor. Saatlerdir gözünü kırpmadın." diye ekledi.

"Sadece uykum yok." diye saçma sapan bir yalan söyledim. Ellerini tutup usulca kendimden uzaklaştırdıktan sonra vakit kaybetmeden ayağa kalkıp üzerime bir tişört geçirdim.

"Nereye?" dedi. Doğrulup oturmuştu ve gözlerini ovuşturuyordu. Komidindeki saate uzandım ve güneşim doğmasına neredeyse dakikalar kaldığını gördüm. Mavileşmeye başlayan gökyüzü de bu tahminimi doğruluyordu.

"Bilmiyorum." dedim. Işığı yakma zahmetinde bulunmadan eşofmanımı aramaya başlamıştım.

"Luke?" Benim yerime kalkıp ışığı o açtığında ona döndüm. Bordo geceliği üzerinde kırışmıştı. "Neler oluyor? Konusunu açmak istemiyorum ama geçenin bir vakti böyle çıkıp gitmene de izin vermem."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve yutkundum. "Bence ayrılmalıyız, ne dersin?" dedim bir saniye bile düşünmeden.

"Ne?" Gözlerime anlamsız bir şekilde bakarken omuz silktim. Buna karşılık yanıma gelip yanaklarımı tuttu ve yüzüme dikkatlice bakmaya başladı. "Sen bir şeyler falan mı kullandın?"

"Ayık ve ciddiyim." dedim bir nefes vererek. "Sana dürüst olmamı istiyorsan, bunun Michael ile bir alakası var."

"Öylece aklına geldi diye aptal bir fikre katılacak değilim Luke, uykusuzsun, doğru düzgün düşünemiyorsun." Yüzümü bıraktı ve kolumu sıvazladı. "Hadi uyuyalım."

"Hayır--"

"Beni delirtme!" Elini alnına götürdü ve ovuşturdu. "Bana aşık olduğunu söyledin, senin için Amerika'ya kadar geldim. Bunun hiç mi anlamı yok?"

"Yaptığın her şey için minnettarım." dedim falan aklıma bunu destekleyecek başka hiçbir şey gelmiyordu.

"Saçmalık."

"Çin'e dönmen için gerekli her şeyi yapacağım. Ben sana göre değilim."

"Kestirip atamazsın."

"Başkasına aidim."

Başımı yere eğdim ve dolan gözlerimi ondan saklamaya çalıştım. "Ciddi olamazsın..." diye mırıldandı. "Ben seni seviyorum. Çok seviyorum Luke."

"Ben de seni sevdim, yemin ederim."

"İğrenç pisliğin tekisin." Dişlerini sıkıyordu ve gözyaşları çoktan yanaklarından süzülmeye başlamıştı.

"Yarın her şeyi ayarlayacağım." Eşofmanımı giydim ve ceketimi elime aldım. Derin bir nefes alırken yanına gittim ve yüzüne düşen saçları kulağının arkasına atmaya çalıştım fakat eliyle kolumu itti. "Özür dilerim Naomi."

"Siktir git." dedi.

Ceketimi giydim ve başka hiçbir şey söylemeden merdivenleri inip evden çıktım ve derin bir nefes aldım.

Bunun beni rahatlatmaması gerekiyordu ama tam da öyle olmuştu.

gravity + clemmings (-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin