;5

162 30 6
                                    

C a l u m

Bacaklarımı sallayarak masayı tıkırdatırken kapının açılma sesini duydum ve o tarafa döndüm. Beni tutuklayan sarışın adam, elinde bir kahve ve koltuk altına sıkıştırdığı kırmızı dosya ile geri gelmişti.

"Evet, dosyanı inceledim." Karşıma oturup sayfaları çevirdi. "Ama nedense çetenin dosyasında senin ismin varken seninkinde onlar yok." Dosyayı kapatıp kahveyi bıraktı ve masaya dayandı. "Bu nasıl oluyor Calum?"

"Demek anlaşmaya uymuşlar." diye mırıldanıp memnun olmuş bir şekilde güldüm.

"Ne anlaşması?"

"Bunu sana söylemek zorunda olduğumu sanmıyorum." Gülerek ellerimi başımın altında birleştirdim ve iç çektim. "O dosyada sadece üyeleri olduğum yazıyor. Ki artık değilim. Sen oraya böyle yaz ."

Yüzü düşerken Kaş'larını çatarak bana baktı. "Seni elimden kaçırsam bile bu dosyayı kapatmayacağımı bilmeni isterim." Kahvesinden yudumladı. "Özellikle senin peşini bırakmam, hala ilişiğin var, biliyorum. Ve bunu kanıtlamadan durmam."

"Elinden geleni ardına koyma." dedim. Sinirli bir şekilde ayağa kalktı ve ben gülerken kapı tıklandı. Bir kadın kapıyı aralayıp içeri baktı. "Luke, kefaret ödendi."

"Gördün mü?.." dedim ayağa kalkıp üzerimi düzelterek. "...Luke. Artık beni burada tutamayacaksın."

Hiçbir şey söylemedi ve elindeki dosyayı sertçe masaya bıraktı. Ben odadan çıkmadan Tate içeri girip bana sıkıca sarıldı. "Dostum, seni farelerin yiyeceği bir hücreye  çoktan atmışlardır sandım."

Gülümsedim ve sarılışına karşılık verdim. Omzunun üzerinden baktığımda Michael'ın kapının önünde durduğunu ve direk olarak yanımızdaki Luke'a baktığını gördüm.

Luke'a döndüğümde ise aynı şeyi onun da yaptığını gördüm. Kaşlarını çatmıştı ve gördüğünden emin olurcasına dikkatli bir şekilde renkli saçlı adama bakıyordu.

"Hey!" dedim dikkatlerini dağıtarak. "Burada ne sikim--"

"Gidiyoruz." dedi sadece Michael. "Kutlama faslını sonra hallederiz."

O beni çekiştirerek koridora sürüklediğinde Luke'un arkamızdan bağırdığını duydum. "Michael, bekle." Michael'a baktığımda arkasına bile bakmadan yürüdüğünü gördüm. Luke yanımdan hızla geçerek ona yetiştiğinde omzunu silkip onu kendinden uzaklaştırdı.

Tate'i omzundan yakaladım. "Sanırım yalnız konuşacaklar."

M i c h a e l

"Bence ben gideyim ve sen bunu unut." Yürümeye devam edeceğim sırada kolumdan tuttu.

"Bekle, yalvarırım." Ona döndüğümde bakışlarını yüzüme kilitledi ve elini dokunmak için uzattı. Kendimi geri çektim. "Yaşıyorsun." Gözleri buğulanmıştı ama bunların timsah gözyaşları olduğuna kendimi inandırmak için kıçımı yırtıyordum.

"Maalesef." dedim ve yüzüne bakmayı bırakıp kafamı çevirdim.

"Öldüğüne o kadar inandırmıştım ki kendimi..."

"Öyle yapmaya devam etmelisin." Kafamı kaldırdım. "Ben öldüm Luke. Artık yokum. Ne bu dünyada, ne de senin hayatında. Michael diye biri yok artık. Her şeyi unut ve devam et." Sulanan gözlerimi sildim, ağlamanın yeri değildi. "Şu bir yılda öğrendiğim bir şey varsa da buna ikimizin de çok ihtiyacı olduğu."

"Ama--" Bir şey demesini beklemeden Calumlara gelmelerini işaret ettim ve Luke'un gözlerine tekrar bakmadan merkezden çıkıp gittik.

gravity + clemmings (-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin