L u k e
"Hala gelmeyi kabul ettiğine inanamıyorum." Tekrar ofladı. Kapıyı açtıktan sonra ona döndüm. "Bu kez gerçekten barıştık değil mi?"
Bana omuz silkerken kapının önündeki saksılara bakıyordu.
Çok değiştiğini kabul ediyordum. Ama asla içten içe beni sevmeyi bırakmadığını da biliyorum. Rengi solmuş ama önceki hayatında lacivert olduğunu anlayabildiğim şapkasının kenarlarından yıpranmış sarı saçlarını görebiliyordum. Bana döndü ve yeşil gözlerini üzerime diktikten sonra bembeyaz gülümsemesini bana bahşetti. "Ne bakıyorsun, girsene içeri." Küçük bir kıkırtı döküldü dudaklarından. Sertçe yutkundum ve tişörtünün yakasını kavradıktan sonra onu kendime çekip sertçe öpmeye başladım.
Ani hareketimle afallamış olsa da bana karşılık verdi ve ikimizin de içeri girmesini sağlarken belimi tuttu. İçer girer girmez çantasını yere bıraktı ve kısa bir nefes almak için geri çekildikten sonra boynuma eğildi.
Kısık sesle inlemekten başka bir şey yapamadım bir süre. Elleri tişörtümün eteğini buldu ve çıkarmak için geri çekildi, fakat çıkaramadı çünkü üzerimde ceketim vardı. "Sikeyim." dedi.
"Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum." dedim kıkırdarken, aynı zamanda ceketimi yere bıraktım. Ardından tişörtümü de çıkarırken onun da ceketini çıkardığını yarım yamalak görmüştüm. Ayakkabılarını da çıkarıp kenara attıktan sonra elleri tekrar ensemi ve belimi buldu ve beni derin bir öpüşmenin daha içine çekti.
İşte bu, iki yıldır olmak istediğim yerdi. İki yıldır ait olduğum yeri aramıştım ama ait olduğum yerim yine ter ettiğim yer olduğundan bihaberdim. Onu her gördüğümde buna tekrar tekrar pişman oluyordum. O bana şimdi her dokunduğunda, onu üzdüğüm için kendimi öldürme düşüncesi içimi dolduruyordu tekrar.
Boynumda birkaç morluk bıraktığından emin olduktan sonra elimi tuttu ve beni önümüzde duran kanepeye çekti. Onun oturmasını sağladıktan sonra tişörtünü çıkardım ve göğsünden başlayıp aşağı doğru öperek bir yol çizdim. "Lu-luke..." Yorgunca inledi ve ben karnının altındaki yara izlerini öperken kalçalarını havaya kaldırdığını hissedebiliyordum.
Pantolonunun düğmesini açtım ve dizlerine kadar indirdim. İç çamaşırından belli olan şişkinliği beni karşıladığında sırıtıyordum. Ellerini saçlarımın arasında hissettiğimde iç çamaşırını da pantolonunun hizasına çektim.
Fazla dayanamadı. Birkaç dakika sonra ismimi inleyerek boşaldığında ağzıma dolan sıvıyı yuttum ve dudaklarımın kenarlarını sildim. Ayağa kalktığımda beni belimden tuttu ve kucağına oturmamı sağladı. Kollarını bana sardı ve başını omzuma koydu.
"Sonsuza kadar böyle kalsak..." diye mırıldandı. Yüzüme bir gülümseme oturduğunda elimi saçlarına soktum ve gezdirdim. Hıçkırıkları kulağıma ulaştığında gülümsemem düştü ve geri çekilip çenesini tuttum.
"Hey, hey, ne oldu şimdi?" Elimi yanaklarında gezdirdim, oysa ağlamaya devam etti. Alnındaki saçları geri attım. "Beni suçlu hissettiriyorsun ve bu konuda haklısın da..." İç çektim. "Ne kadar özür dilesem az, ben--"
"Uyuyabilir miyiz?" dedi fısıltı sayılabilecek bir sesle. Başımı salladım ve ben kucağından kalktıktan sonra pantolonunu kaldırmasını izledim. Kanepeye uzandı, sıkışık olsa da ben de yanına yattım.
O uyudu, bense onu izledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/86156301-288-k425229.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gravity + clemmings (-)
Fanfiction"Nereye gittiğim fark etmez, ruhuma baskıladığını hissedebiliyorum." -Sequel to Sink or Swim- Önce ilk kitabı okumanız önerilir. For you: @muke4world © hoodwincliffings