M i c h a e l
Uyandığımda soğuk deri koltukta tek başıma yatıyordum ve üşüdüğümü ancak o zaman fark etmiştim. Kendime çektiğim bacaklarımı daha fazla üşümemek için yavaşça açmaya dikkat ettikten sonra doğruldum ve başımı ovuşturdum. Odaya şöyle bir bakındım; duvardaki saat saatin altı buçuğa yakın olduğunu gösteriyordu ve çoğunlukla siyah döşenmiş salon yine de boş görünüyordu.
Kalktım ve merdivenlerden çıkarken duvardaki içinde resim olmayan çerçevelere baktım. Üzerine bastığım beyaz kilimde uzun zamandır orada olan şarap lekeleri vardı ve merdivenin son basamağına kadar uzanıyordu.
Merdivenin sonunda beni bir oda karşıladı, kapısı örtülmemişti ve içeride mavi örtülü bir yatak görünüyordu. İçeri girdim ve etrafı kolaçan ettim. Klasik bir yatak odasıydı, bir banyo için göz gezdirdim ama yoktu.
Tekrar koridora çıktım ve solumdaki ilk kapıyı açtıktan sonra banyo olduğunu fark ettim. Evde kimse olmadığının farkında olmama rağmen girdikten sonra kapıyı kilitledim.
Ellerimi lavaboya dayadım ve aynaya eğilip mor göz altlarımı inceledim. Saçım dağınık ve oldukça bakımsız görünüyordu ama zaten saçıma bakmayı uzun süre önce bırakmıştım. Sol yanağımın dışında birkaç yara izi vardı fakat bunlar dışında o kadar kötü görünmüyordum.
Birkaç adım geri yürüdüm. Aynada köprücük kemiklerim ve göğsümün bir kısmı açığa çıkarken dikkatle inceledim. Boynumda muhtemelen dün olan morluklar vardı ve hemen altlarında diğer izlerim başlıyordu.
Klozetin üzerine çıktım ve bir deri parçasından ibaret olan göbeğimi tuttum ve aynada dikiş izlerimi inceledim. Günden güne kalınlaşıyormuş gibi geliyorlardı fakat işin kötüsü, onlardan artık kurtulmak istediğimi sanmıyordum.
Kapı aniden çalındığında yerimden sıçradım. Klozetten inip aynada tekrar suratıma baktığımda ağladığımın farkında bile olmadığımı gördüm. Yüzümü yıkayıp kapının kilidini açtım ve Luke hafif bir tebessümle beni karşıladı. "Kahvaltı için alışverişe çıkmıştım da, günaydın."
"Günaydın." Islak ellerimi saçıma sürdüm.
"O zaman ben bir şeyler hazırlamaya iniyorum, banyoyu da bulmuşsun zaten."
"Duş alabilir miyim?"
Luke çoktan merdivenlere yönelmişti ve arkasından seslendi. "Bir de soruyor musun?"
+
15 dakika kadar sonra duştan çıktığımda Luke televizyonun karşısındaki balkon kapısına yaslanmış telefonuyla oynuyordu. Kafasını kaldırıp beni gördüğünde gülümsedi. "Dışarıda yiyebiliriz diye düşünmüştüm."
Ben de yorgun bir gülümseme sundum. Gerçekten acıkmıştım ve iyi bir kahvaltıya hayır diyemezdim. Masaya oturup hızlıca ağzıma bir şeyler tıkıştırmaya başladım. İlk dolu dolu lokmamı yuttuktan sonra meyve suyumdan bir yudum aldım. "Sana bir şey sorabilir miyim?" dedim yeni bir lokma almaya hazırlanırken.
"Elbette." diye cevapladı. Sabah güneşi saçlarını altın renginde parlatırsın kırmızı bir tişört giydiğini fark ettim. Ona yakışıyordu.
"Beni bulduklarında eşyalarıma el konulmuş. Ama onlara ihtiyacım var. Yani en azından telefonuma."
Ekmeğinden bir ısırık alıp ciddileşti ve yüzüme bakarak konuştu. "Mental hastalık teşhisi konanların eşyaları arşivde kalıyor."
"Alamaz mısın?" dedim gözlerine bakıp yutkunarak. "Biliyorsun... Yani..." Derin bir nefes verdi ve kafasını yemeğe çevirip devam ederken ekledim. "En azından oğlumun nasıl olduğunu görmek istiyorum, onu iki yıldır görmedim." Masanın üzerinden uzanıp çenesini kaldırdıkça bana bakmasını sağladım. "En azından bunu hak etmiyor muyum?"
Bir süre boş bir şekilde baktı ve sonunda çenesini tutan elimi avuçları arasına aldı. "Tabii ki ediyorsun Michael ama arşivden çıkarmamıza izin vermiyorlar ki." Yüzüm düştüğünde devam etti. "Anneni arayabilirsin bende hala numarası var."
"Onunla konuşmak istemiyorum." dedim hemencecik.
"Böyle kestirip atma lütfen." Elimi okşadı. "Onu görmeye hakkın var. Çok özlemiş olmalısın. Bir görüşme ayarlayamayacak kadar katı olacağını sanmıyorum." dedi. Sıcak gülümsemesi ve deniz gözleri içimi ısıtıyordu.
"Peki..." dedim içimdeki küçük savaşıma yenik düşerek.
"Güzel. Yemekten sonra o zaman."
"Evet..." dedim tabağımı bitirirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gravity + clemmings (-)
Fanfiction"Nereye gittiğim fark etmez, ruhuma baskıladığını hissedebiliyorum." -Sequel to Sink or Swim- Önce ilk kitabı okumanız önerilir. For you: @muke4world © hoodwincliffings