3

6.6K 626 82
                                    


Evet arkadaşlar bölümler kısa kısa geliyor olabilir fakat ilerleyen zamanlarda uzayacağına emin olabilirsiniz. Vote ve yorum yapmayı unutmayın. :)

Çekinerek telefonumu pürüzsüz ellerinden aldım.

"T-teşekkür ederim"dedim.

"Her yerin sırılsıklam üşümüyor musun?" Dedi üzerindeki paltoyu çıkarırken.

"Yok gerek yok" desemde sıcaklık hissi çoktan omuzlarıma dağılmıştı.

"Şey ben gitsem iyi olacak. Tekrardan teşekkür ederim."dedim. Telefonumu gösterirken. Ayağa kalkmaya yeltenmiştim fakat bileğimden tuttu.

"Adını öğrenebilir miyim?"

"Haru. Lee Haru ."

"Memnun oldum Haru. Tekrardan görüşmek üzere."

~~~~

Hayatımda geçirdiğim en tuhaf günün kafamda analizini yaparken aynı zamanda kapımın arkasında asılı duran paltoya bakıyordum. Olanları hazmetmeye çalışıyordum. Gerçekten olabilir miydi? Min Sung dan sonra birini sevmeye hazır mıydım? Bilemiyordum. Fakat yanaklarım onun yanında kızarıveriyordu. Kalbimin atışı hızlanıyordu. Bunlar hiç iyiye işaret değildi. Düşüncelerimden sıyrılıp kendimi yatağa attım.

*****
"Sana inanamıyorum Haru. Bu bir tesadüf değil senin kaderin."dedi Min Suk şaşkınlıkla.

Öğle yemeğindeydik ve çatıda konuşuyorduk. Her şeyi eksiksiz anlatmıştım.

"Evet kaderim fakat ben kendimi insanlara karşı kapatalı çok oldu. Kimseye güvenmeyeceğimi biliyorsun Min Suk. Açıkçası buna hazır olduğumu sanmıyorum"

"Haklısın zamanla her şey belli olur biraz sabret. Hem o iki sürtüğe gösterirsin gününü."

Kıkırdadık.

Okul çıkışı paltosunu götürücektim. İçimde deli gibi heyecan vardı.
                            ******
Ramencinin camdan kapısını aralayıp içeri girdim. Gözlerim etrafta onu arıyordu. Biraz daha bakındım fakat yoktu. Garsonların olduğu yere doğru ilerledim.

"Şey Jungkook bugün çalışmıyor mu? Ona vermem gereken bir şey var da." dedim karşımdaki orta yaşlı adama.

"Onun şu an molası var. Büyük ihtimal çıkmıştır. Siz bana verin ben kendisine iletirim."

Şansızlığım yine modundaydı anlaşılan. Her neyse diyip paltoyu adama verdim ve hızlı adımlarla çıktım.

Hayal kırıklığı yaşıyor gibiydim. Oysa ki kafamda, paltoyu ona vermeyi planlamıştım. Ramenciden ayrıldıktan sonra karaokeye gitmeye karar verdim. Bayadır gitmiyordum ve içimi özlem kaplamıştı. Her zamanki karaoke odasının ayarları yapıldıktan sonra içeriye girdim ve şarkı seçmek için ekranı açtım.

Birden yan odadan ağlama sesi geldiğini duydum. Deli gibi ağlıyordu biri. Biraz kötü hissetmiştim açıkçası. Bir insanın bu denli içten ağlaması çok üzücü bir şeydi. Ağlamayı kesip şarkı söylemeye başladığında bu kişinin gizemli ses olduğunu fark ettim. Şaşkınlığımı dindirip seçtiğim müziği söylemeye başladım. Ama aklım hep yan taraftaydı. Neden ağlıyordu? Hayatında kötü şeyler mi yaşıyordu? Yüzünü görebilecek miydim? Aklımdaki sorular beynimi kemirirken kendimi müziğe kaptırdım. Sıra bendeydi, içimdekileri ritme akıtma zamanıydı. Hayal kırıklıklarımı,üzüntülerimi, kursağımda kalan mutluluklarımı bırakma zamanıydı...

Sürenin dolduğunu farketmemiştim. Ta ki görevlinin gelip müziği kesene kadar. Eşyalarımı toparlayıp karaoke odasından çıktığımda yan odaya baktım hemen. Benden önce çıkmıştı yine. İçerisi boştu fakat yerde parıldayan bir şey dikkatimi çekmişti. Zincir tarzında bileklikti bu. Sanırım ona aitti. Bir anda içeri dalıp bilekliği aldım ve cebime koydum. Bana garip garip bakan görevliye çaktırmadan, gülümsedim ve karaoke binasını terk ettim.

Yolda ilerlerken bilekliği inceleme fırsatım olmuştu. Bir detay aradım fakat "JJ" harflerinden başka detay yoktu. Tekrardan bilekliği cebime koyup keskin rüzgarın içime işlemesiyle adımlarımı hızlandırdım.

Karaoke-J.JungkookieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin