Zil çaldığında koridora çıkıp dolabıma ilerledim. Kitaplarımı yerleştirmek üzere kilidi açtım ve önüme bir zarf düştü. Eğilip zarfı aldım. Ne olduğunu incelerken Min Suk yanımda bitiverdi.
"Haru o elindeki şey de ne?" Dedi meraklı bir edayla.
"Bende bilmiyorum"dedim. Ve sonunda zarfı açmak aklıma geldi. İçinden ise hayatımı mahveden iki insanın romantik bir fotoğrafı çıktı. Köşede ise bugünün tarihi vardı fakat yıl bir sene öncesiydi. Yani geçen sene bugün beni aldattıklarını gözlerimle gördüğüm gündü. Aishh... bu da neydi şimdi? Bir tür kutlama mı? Aşklarını gözüme sokmaları ne kadar da saçmaydı. Sinir katsayım artarken, titreyen ellerimle kağıdı buruşturdum ve gözlerimi yumdum. Min Suk o sırada şok olmuş bir şekilde beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Hızla dolabı kapattım ve çatıya çıktım. Ağlayarak banklardan birine oturdum. Neden bana bu acıyı yaşatıyorlardı? Ben onlara ne kötülük yapmıştım da bana bu kadar yükleniyorlardı? Göz yaşlarım hıçkırıklarla uyum sağlarken elimi cebime soktum ve gizemli sesin bilekliğini çıkardım.
~Bu kadar benzememiz tesadüf müydü? Deli gibi tanımak istiyordum seni. Karşılaşacağımız gün bunu sana vermeyi dört gözle bekliyorum. Sayın Gizemli JJ~
Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim ve bilekliği cebime koyarak ayağa kalktım. Kesinlikle kızarmış olmalıydı gözlerim. Onları umursadığımı düşünmelerini istemiyordum. Fakat benim şu an tam olarak yaptığım onları umursadığıma işaretti. Biraz daha hava alarak sınıfıma indim.
Dersler bittiğinde hızlı adımlarla okuldan ayrıldım. Soğuk ve bir o kadar da ıslak kaldırımların ev sahipliği yaptığı sokakta yürüyordum. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Günüm o kadar berbattı ki beni karaoke bile kurtaramazdı. Dışarıda masaları olan ve içecek satan küçük dükkanlardan birine geldim. Deli gibi içmek istiyordum. Kafamı bir geceliğine de olsa bulanıklaştırıp karanlığa gömmek istiyordum. Her şeyi unutmak, buralardan kaçıp gitmek istiyordum.
Ailem beni pek önemsemezdi. Kendi işleriyle meşgullerdi. Açıkçası eve kaçta gitmişim ne yapmışım pekte umurlarında olmazdı. Bu yüzden rahatça içebilirdim. Masaya oturup siparişini verdim. Siparişi alan adamın garip bakışları üzerimden gitmiyordu. Herhalde bu soğukta dışarıda oturan tek müşteri ben olduğum için garipsemişti.
İçkileri sanki su içiyormuşçasına bitiriyordum. Ardı ardına 5 şişe devirdiğimi hatırlıyordum. Hesabı ödeyip ayağa kalktığımda başıma giren ani ağrıyla bedenimi taşıyamadım ve yere düştüm. Soğuk taşları çıplak bacaklarımda hissedince irkildim. Yalpalayarak ayağa kalktım ve bulanıklaşan görüş alanımda ilerlemeye başladım.
Sarhoştum hemde deli gibi, kendi kendime bağırıp konuşuyordum. Başım dönüyor midem bulanıyordu. Yolu bilmeden yürürken bir kez daha yere yığıldım fakat bu sefer ki biraz acı vericiydi. İnleyerek kalmaya yeltendim ki sert bir el beni kollarımdan tutarak havaya kaldırdı. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Göremiyordum. Bulanıklık daha da artmıştı. En sonunda kendimi yabancı birinin ellerine bıraktığımı hatırlıyordum.
••••••••••••
~JUNGKOOK~Ah deli kız ne diye kendine bunu yapmıştı ki? İş çıkışı eve giderken yolda baygın bir kız görünce haliyle yardım etmek istemiştim. Tabi o kızın dükkandaki sakar kız olacağını nerden bilebilirdim. Yerden bir hışımla kaldırdım ve o an bayıldı. Nereye götürmeliydim ki onu?
Zaten kuş gibi hafif olan bedenini kollarımın arasına aldım ve az ilerideki evimin yolunu tuttum. Belki ayılmasına yardım edersem evine gidebilirdi. Eve geldiğimde salona geçip onu nazik bir şekilde koltuğa koydum. Üzerindeki montu çıkarıp battaniye serecektim ki cebinden düşen bileklik dikkatimi çekti. Bu..bu benim bilekliğimdi. Onda ne işi vardı? Bu bilekliği asla bileğimden çıkarmazdım. Şaşkınlık ve anlamsızlıkla bilekliği yerden alıp cebime koydum. Daha sonra Haru'nun üzerini örtüp kahve yapmak için mutfağa yöneldim.
Kim bu kız? Ve benimle ne ilgisi var? Su kaynarken düşüncelere dalıp gitmiştim. Kahveyi hazırladığımda salona geçip onu uyandırmaya çalıştım. Hafif gözleri aralandığında hala sarhoştu. Zor da olsa, sert mi sert kahveyi ona içirmeyi başardım. Yavaş yavaş kendine geldiğinde yanakları bir domates kadar kızarıktı.
"Be-bbenim burda ne işim var?"dedi etrafa ve bana büyümüş gözleriyle bakarak.
"Yolda yere düştün ve sarhoştun. İyi ki gecenin bi vakti bana denk geldin. Yoksa dışarıda çok kötü şeyler yaşayabilirdin"
Kafasına eliyle baskı yaparak olanları hatırlamaya çalışıyordu sanırım.
"Evin nerede? Artık seni bırakıyım saat epey geç oldu"dedim hala büyük büyük duran gözlerine bakarak.
"Şşey arkadaşımı ararım o beni alır. Her şey için sağolun. Sizinle böyle karşılaşmayı istemezdim"dedi. Ve ayağa kalkmaya yeltendi. Fakat kalkmasıyla geri oturması bir oldu. Denge sağlayamamıştı tabiki. Refleks olarak kolunu tuttum ve kalkmasına yardımcı oldum.
Telefon konuşması yaptıktan 10 dakika sonra arkadaşı gelmişti ve onu almıştı. Sonra aklıma bilekliğim geldi. Tabi ya ona bilekliğimi soracaktım ve unuttum. Aman nasılsa geri aldım ya diye düşünerek bilekliği cebimden çıkarıp hemen koluma taktım. Ve nihayetinde bu garip geceyi yumuşak yatağımda noktaladım.
•••••••
~HARU~Olanları hala hazmedememiştim ve Min Suk beni eve bırakırken tek kelime dahi etmemişti. Ne kadar perişan halde olduğumu anlamıştı. Ben? Nasıl? Yani Jungkook nereden çıkmıştı? Ahh bu çocuk tesadüflerle kaderime ismini yazdırmış olmalıydı. Nasıl yüzüne bakacaktım tekrardan? Aigoo nasıl gündü bu böyle(?) Gecenin üçüydü ve yatakta tepinmeyi bırakıp uyumaya çalıştım. Başım hala zonkluyor, midem bulanıyordu. Aklıma aniden gizemli ses geldi. Hemen elimi ceplerime attım. Fakat yoktu. Bileklik? Tanrı aşkına neredeydi bu? Yoksa yolda mı düşürmüştüm? Sarhoşken olduysa hayatta hatırlamazdım. Bende ona ait ilk ve tek şeyi de kaybetmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karaoke-J.Jungkookie
FanfictionKadife sesli gizemli biri. Hayata kendini kapatmış bir kız. Ve iki insanın eşsiz kaderi.... Hayran Kurgu içinde #174 Hayran Kurgu içinde #63 ❤️❤️(06/10/17)