Biri omzumu ritmik dokunuşlarla dürtüyordu. Gözlerimi hafifçe araladığım da karşımda Jungkook'u gördüm. Ah tabi ya uyuyakalmıştım.
"Haru uyan hadi otele geldik"
"Oh~Tamam" dedim.
Yeni uyandığımda aşırı sersem oluyordum. O kadar yol boyunca aralıksız uyumuş muydum yani? Kendime gelmem biraz zaman alacaktı. Üzerimdeki sıcak battaniyeyi kaldırıp etrafı süzmeye başladım. Jungkook arabadan inmiş bagajları otel görevlisine veriyordu. Hala sersemlik üzerimde arabadan indim.
Bu sırada valizler çoktan içeri taşınıyordu. Arabayı kitleyip yanıma gelen Jungkook'a baktım. Neden sırıtıyordu böyle?
"Hey Jungkook neden gülüyorsun? Yüzümde bir şey mi var?"dedim elimle yüzümü yoklayarak.
"Sersemlikten salyanı silmeyi unutmuşsun saf kız" dedi ve üzerinde ki kazağının kollarını ileri doğru çekip ağzımın kenarına hafifçe sürttü.
Ah utancımdan kafamı kaldıramıyordum. Kızardığımı hissediyorum. Kafam eğik asansöre bindim.
"Yah! Haru kaldır kafanı. Salya filan yok şaka yaptım. Yalnızca utanınca çok tatlı oluyorsun."
"Ha? Aish Jungkook.. çok kötüsün" dedim yumruğumla ona vuracak gibi yaparken.
Kahkaha atmaya başladı.
Ah çocuk sen gülme gerçekten. Saatlerce gülüşünü izleyebilirim. Ağzının kıvrılışını, gülünce yok olan o dudaklarını. Onun hemen altındaki benini ve her bir hücresini hafızama kazıyabilirim.
Açılan asansör kapısıyla, ne ara ayarladığını bilmediğim odamıza doğru ilerliyorduk. Bir saniye odamıza?
"Jungkook? Benim odam nerede?"
"Bir tane oda aldım belki tek kalmaktan korkasın diye. Merak etme yataklar tek kişilik."
Kafamı salladım ve odaya girdik. Aynı odada kalacaktık. Çok heyecanlanmıştım. Daha bugüne kadar Min Sung ile bile aynı odada kalmamıştım. Bu iki gün geçmek bilmeyecekti anlaşılan.
Eşyalarımızı yerleştirip yemek yedikten sonra yola koyulduk. Ailesini bulmaya gidiyorduk. Verilen adres çokta uzak değildi. Kapının önüne geldiğimizde Jungkook garip hareketler sergiliyordu. Çok heyecanlıydı. Kısa bir süre elini tuttum. Yaptığım harekete dönüp baktıktan sonra o da elimi sıktı. Kapı açılınca ellerimizi istemsizce ayırdık.
***********
"Nasıl olamaz ya? Aynı tarihte aynı yerde kaçırılmışsınız. Nasıl çocuğun boynunda doğum lekesi vardı. Bu nasıl bir iş ya?""Tamam Haru sakin ol yapacak bir şey yok."
"Haklısın yapacak bir şey yok"
Arabayı otelin garajına park ettikten sonra odamıza çıktık. Üzülmüştüm açıkcası. Belki de ne umutlarla gelmişti buraya. Kendisi nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyor anlamış değildim doğrusu.
Yatağımın üzerine oturdum. Jungkook'ta beni taklit ederek aynısını yaptı."Biraz Polyannacılık yapalım ve iyi tarafından bakalım. Bak ne güzel her şeyden uzağız. Bunu küçük çaplı bir tatil gibi düşünebiliriz."
"Aynen teşekkür ederim Jungkook beni de çağırdığın için."
"Peki gece gece kumsala inmeye ne dersin? Biraz çılgınlıktan zarar gelmez sanırım."
"Olur sıkı giyinelim yinede hava soğuk."
Deli çocuk ya. Her zaman nasıl bu kadar mükemmel olmayı başarıyor anlamış değilim. Montlarımızı giyinerek kumsala indik. Ayakkabılarımı çıkarıp ayaklarımı suya sokmak istiyordum. Az da olsa coğrafya bilgime göre kışın su sıcak oluyordu. Bunu az sonra deneyecektim.
"İçecek birşeyler mi alsam? İster misin?"
"Olur burda bekliyorum."
Jungkook gitmişken fırsat bu fırsat diyip ayakkabılarımı çıkardım. Denize doğru yürürken nazik adımlarla tenimi suyla birleştirdim. Sıcak denmese de ılıktı. Bu his gerçekten iyiydi. Bir süre sonra çıkacaktım ki aniden gelen dalga ayakkabılarımın bir tanesi suya sürükledi. Şaşkınlıkla küçük bir çığlık attım.
Tanrı aşkına bir şey de düzgünce olup bitemiyor mu? Onu almam icin çok ileri gitmem gerekiyordu.
"Aish ayakkabım!"diye söylenirken arkamdan biri koşarak suya girdi ve ayakkabımı çıkardı. Beline kadar ıslanmıştı hemde bu soğukta. Fakat bu kişi Jungkook değildi. Tanımadığım genç çocuk yanıma gelip ayakkabıyı bana uzattı.
"Suya güvenmemelisiniz. Az kalsın ayakkabınızın birini kaybediyordunuz"dedi sırıtarak. Ben o an ki şaşkınlıkla eğilerek teşekkür ettim.
"Üzeriniz ıslandı bunu yapmanıza gerek yoktu açıkcası."
"Siz öyle ayakkabım diye bağırınca yardım etmek istedim."
"Tekrardan teşekkür ederim."
Çocuk aslında yakışıklıydı. Yaşı nerden baksan benden büyük gibiydi. Kumsala oturduğumda hala kafamda dikiliyordu.
"Tekseniz sıcak birşeyler ısmarlamak isterim hem bu soğukta kumasala inmek büyük cesaret"
"Aslında tek de-"
"Haru? Bu adam kim?"diye sert bir ses duydum.
Jungkook ellerindeki içeceklerle yanımda bitivermişti. Yüz hatları gergindi. Bir bana birde genç çocuğa bakıyordu.
"Denize ayaklarımı sokmak istemiştim. Ama ayakkabımı dalga götürdü. O da bana yardım etti. Kim olduğunu bilmiyorum."
"Anladım teşekkür ederiz. Şimdi gidebilirsiniz."
Biraz fazla sert olmadı mı be kookie? Çocuk sadece yardım etti.
"Anlaşıldı. Görüşmek üzere Haru. Başka zaman ısmarlarım o halde. İyi geceler"
Ahh daha adını bile bilmiyordum. Neyin ısmarlaması?
"Ne ısmarlayacak o sana?"
"Hiç yani hava soğuk ya. Sıcak bir şeyler içmek istedi. O an sen geldin. O yüzden öyle demiştir."
"Tüh ya gelmeseydim keşke de içseydiniz. Neyse hava baya soğuk ben yatmaya çıkıyorum"dedi ve olduğu yerden doğruldu.
"Öyle demek istemedim. Şey-"
Ben konuşana kadar Jungkook hızlı adımlarla otele girmişti bile. Birkaç adım arkasında ona yetişmeye çalışıyordum. Ah neden böyle yapıyor ki alt tarafı yardım etti çocuk.
Odaya girdiğimizde banyoya geçtim. Pijamalarımı giyinip yatağıma yattım. Jungkook ise çoktan uyumuştu. Bir de trip yiyordum. Ne güzel(!). Zorla da olsa uyumaya çalıştım. Yarın mutlaka onunla konuşmalıydım.
Selam! Nasılsınız Cingular. Bu pazartesi sınav haftam başlıyor ve hemen bölüm atıyım dedim. Vote and yorum yapmayı unutmayın. Ha bu arada herkes alarmları hazırladı mı? Bu gece 3'te çocuklarımız billboarda çıkıyor. Sanırsam Show tv canlı yayın verecekmiş. Her gün vote sınırını geçerek siteye error verdiren ben asla kaçırmayacağımㅋㅋㅋㅋ. Koca yürekli ARMYLER sizleri seviyorum. Sizlerde lütfen hikayemi sevin.
Saranghae yorobun ㅋㅋㅋ
💝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karaoke-J.Jungkookie
FanfictionKadife sesli gizemli biri. Hayata kendini kapatmış bir kız. Ve iki insanın eşsiz kaderi.... Hayran Kurgu içinde #174 Hayran Kurgu içinde #63 ❤️❤️(06/10/17)