"Bana bağırıyor musun Oh Sehun ? Yoksa kamerayı kapatıp seninle biraz eğlenmeli miyim ?""Ona dokunmayı aklının ucundan bile geçirme."
***
Komiserle aynı anda kapıya döndüğümüzde şoktan olsa gerek ağzım bir metre kadar açılmıştı. Ve evet o an bütün sineklere ev sahipliği yapabilirdi.
Takım elbisesi, siyah çerçeveli gözlükleri, küçük deri çantası ve cübbesi ile gerçek bir avukat gibi gözüküyordu.
Henüz şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım ki Jongdae gözlerini gözlerimle buluşturup bana uyarıcı bir bakış attı. Sanırım tam da şu an da avukatımmış gibi davranmam gerekiyordu ama ben daha çok azrail görmüş gibiydim.
"Az önce müvekkilimi açıkça tehdit ettiğinizi düşünecek olursak sayın komiser, sanırım birazdan sizinle eğlenecek olan ben olacağım." Jongdae'nin sözlerinin hemen arkasından kapıyı kapatması ve komiserin üzerine doğru yürümesi sadece bir saniyede gerçekleşmişti ve meymenetsiz komiser de benim gibi şokta olduğundan olsa gerek hiç tepki veremeden birkaç adım gerilemişti.
Jongdae önümde duran kameranın hafıza kartını çıkardığında komiser de her ihtimale karşı elini silahına atmıştı ve bundan güç almış olmalı ki "Buraya böyle elini kolunu sallaya sallaya giremezsin. Ayrıca sen kim oluyorsun ?" diye çıkıştı.
Jongdae ise çıldırtıcı bir sakinlikle sıraladı cümlelerini. "Yeterince açık değil mi ? Oh Sehun'un avukatıyım." komiser cevap vermeyince devam etti. "Eh madem sorgu odasındayız ben de üzerimdeki cübbenin hakkını vereyim öyle değil mi ? Sayın komiser müvekkilimi buraya hangi gerekçeyle çağırdığınız ? Ayrıca bu kadar saat onu burada tutmanızın nedeni nedir ?"
"Dava-" cevap vereceği sırada Jongdae sözünü hemen kesip sorularına devam etti.
"Bu karar savcı tarafından onaylandı mı ? Gerekli belgeleri görmek istiyorum. Ah bir saniye. Yoksa siz sadece basit bir komiser olmanıza rağmen kafanıza göre Sehun'u buraya çağırabileceğinizi mi düşünüyorsunuz ? Bir de tehdit etmiştiniz değil mi ? Siciliniz kabarıyor komiser cevap vermeyecek misiniz ?"
"Ben-" Jongdae yine sözünü kestiğinde komiser kızarma safhasını atlayıp morarmaya başlamıştı.
"Pekâlâ. Müvekkilimi alıp gidiyorum ve bu yanlışınızı da tecrübesizliğinize veriyorum. Bir daha tekrarlanmasın çünkü sizi temin ediyorum ikincide bu kadar sakin olmam. Ah bir de cübbe yerine başka bir şeyle gelirim." Jongdae elini komiserin silahının üzerindeki elinin üzerine koyarak söyleyip açıkça tehdit ettiğinde oturduğum yerden kalkmayı akıl edebilmiştim.
Eşyalarımı alıp aşırı derecede hızlı bir şekilde emniyetten çıktığımızda hala olayın şokunu atlatabilmiş değildim.
Jongdae ise kendinden emin tavrını içeride bırakmış olmalı ki çıktığımızdan beri gerginlikten saçlarını yolmak üzereydi.
"Daha hızlı yürüyemez misin Sehun tanrı aşkına ?!"
Sesi karanlık sokakta yankılandığında kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Aramızda yaklaşık iki adım vardı ki aniden arkasını dönüp beni çekiştirmeye başlamasıyla o da kapanmıştı. Artık bir tepki vermem gerekiyordu ancak uzun süre sorgu odasında oturduğum için konsantre olabildiğim tek şey düşmemekti. Aniden durduğunda hızımı alamayıp ona sertçe çarpmıştım ancak gram önemsemeyip elini telefonuna attı. Hızla bir numara çevirip telefonu kulağına dayadığında yutkunup tüm dikkatimi konuşmaya verdim.
"Arka sokaktayız. Acele edin." sadece iki cümle ve ardından telefon kapanmıştı.
"Neler oluyor ?" sonunda sesimi yakalayıp sorduğumda Jongdae bana dönmeden cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DeadLock ~ Sekai
FanfictionOh Sehun'un iki eli de kanlıydı. Biri doktor olduğu için, öteki katil olduğu için. Peki ya Kim Jongin, iki elini birden tutacak mıydı?