***
"Kaburgalarımın arasına sakladığım tek varlığımı, yüreğimi söküp atan sen misin?"
***
Çıt çıkmıyordu depoda. Herkes şaşkındı ve ben bitmiş durumdaydım. Uzun süreli açlık, gerginlik hatta belki de korku ve adrenalin artık bünyeme fazla geliyordu ve karşımdaki bu yıkılmış adamın çaresiz gözleri zehirli bir ok gibi yüreğime batıyordu.
Oturduğum sandalyenin önünde diz çöktü. Kendini bir anda bırakmıştı ve dizlerinin acıdığına emindim. Gözlerinden üst üste birkaç damla yaş daha aktı ve bir tanesi dudağının kenarında asılı kaldı. Benim nefesim de aynı anda kesilmişti. Birazdan titremeye başlayacağımdan emindim çünkü bu adam karşımda sadece ağlayarak beni öldürecek gibiydi.
Bağlı ellerimin üzerine koydu ellerini. Buz gibiydi ve içimi ürpertmişti ama kımıldayamadım. Yüzünü de tuttuğu ellerimin üzerine bırakıp daha şiddetli ağladığında gözlerim hızlıca etrafı süzdü. Herkes benimle aynı durumdaydı. Chanyeol hala baygındı ama Baekhyun ve yanında duran, biraz önce tokat yediği adam bile tüm dikkatini bize vermişti. Kai kaşlarını çatmıştı. Gözleri ellerimde ağlayan adamla benim aramda mekik dokuyordu ve kimsenin ne olup bittiğini anlayamadığından emindim.
Başını ellerimin üzerinden kaldırdığında ve gözlerini gözlerime sabitlediğinde dahi ağlamaya devam etti. Titreyerek küçük bir nefes aldı ve zorla yutkunduktan sonra fısıldadı. "Bu eller mi ayırdı ruhumu bedenimden?" Anlamıyordum. Nefes alamıyordum. Kımıldayamıyordum. Kendimi bayılacak gibi hissettiğimde gözyaşlarıyla ıslattığı ellerimin üstündeki baskısı arttı. Beni kendime getiren de buydu sanırım. Artık ağlamıyordu. Ellerimi canımı yakacak kadar sıkıyordu ve zaten bileklerim de bağlı olduğu için kangren olur muyum diye düşünmeye başlamıştım.
"Sevgilimi sen mi öldürdün?" Dişlerini sıkarak sormuştu ve artık gözlerindeki o çaresiz bakışın yerini kin, nefret ve ölüm bürümüştü. "Sen yaptın değil mi? Ölüm kokuyor ellerin. Senin üzerinde tüm o kanlı bulutlar. Sen yaptın!" Sözlerini bağırarak bitirmesi ve kulağımla yanağım arasına geçirdiği sert tokatın sesi aynı anda yankılanmıştı depoda. Kafamı biraz sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Kulaklarım uğulduyordu bu yüzden etraftaki sesleri algılayamamıştım. Ancak biraz önce tokat yediğim adamın gözleri Kai'yi bulunca onun konuştuğunu anladım. "Yüzünde kan var senin. Siz dayak yemediniz ki. Jungkook'un kanı mı o? Sen de yanında mıydın sevgilim ölürken?"
Hala kulaklarım uğulduyordu ancak konuşmayı zor da olsa anlamıştım. Adamın Kai'ye doğru ilerlediğini görünce ona bulaşmaması için düşünmeden konuşuverdim.
"Yeşil gözlü adamdan mı bahsediyorsun? Evet. Ben öldürdüm onu." Tekrar bana döndü. Yanıma geldiğinde çeneme bir yumruk yedim. Ancak kendisi de doğru dürüst ayakta duramıyordu bu yüzden bir daha vurmadan önce duraklayıp konuştu. "Canavarsınız siz. Hiçbir suçu yoktu onun!""Bize silah çekmişti. Ben vurmasaydım o bizi vuracaktı." Yumruktan etkilenmemiş gibi konuştuğumda dişlerini biraz daha sıkmıştı. "Ne kadar kolay konuşuyorsunuz. Aklım almıyor. Karşında öldürdüğün adamın sevgilisi var, vicdanın nerde senin?!" Elinin tersiyle göğsüme vurduğunda gözlerim dolacak gibi oldu ama kendimi tuttum.
"Şu an burada elleri bağlı olanlar bizleriz. Sizin de çok masum olduğunuz söylenemez." Kai konuştuğunda diğer herkesin ağzının bağlandığını fark ettim. Zaten bu da Kai'nin son cümlesi olmuştu. Artık konuşabilecek durumda olan tek kişi bendim ama karşımdaki bu dağılmış adamın zehirli sözlerine söyleyebilecek tek bir kelimem dahi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DeadLock ~ Sekai
FanfictionOh Sehun'un iki eli de kanlıydı. Biri doktor olduğu için, öteki katil olduğu için. Peki ya Kim Jongin, iki elini birden tutacak mıydı?