..."Varis olduğunu biliyorum."
...
Bir süre durup düşündüm. Artık inkar etmenin bir manası yoktu. Tek merak ettiğim nasıl öğrendiğiydi.
"Demek öğrendin. Tamam o halde sana her şeyi anlatacağım. Sen de bana nereden öğrendiğini anlatırsın."
Sadece kafasını salladı ve elimden anahtarı alıp beni dışarı çıkardı. Kapıyı kilitledikten sonra yan odanın kapısını cebinden çıkardığı başka bir anahtarla açtı.
"Anahtarı Cho'ya ulaştırıp geleceğim. Burada bekle ve dışarı çıkma. Oda konusunda da..ben hallederim." dedikten sonra gitti.
Yavaşça odaya girip kapıyı arkamdan kapattım. Ellerimle duvarda bir süre lamba aradım ve birkaç tabloyu sarstıktan sonra sonunda ışığı açabildim. Burası Kai'nin odası olmalıydı. Duvarlar bordo renkliydi ve tavansa yerdeki parkeler gibi tamamen siyah. Ortada büyük bir yatak vardı ve geri kalan eşyalar babamın odasındakilerden farksızdı. Yatağa oturup Kai'yi bekledim.
Yaklaşık 15 dakika sonra geldi ama saçmalamayın tabii ki saymadım.
Elinde birkaç şişe vardı. Oturduğum yatağa bırakmaktansa pencerenin önündeki yuvarlak masaya bırakmayı seçti.
Işıkları biraz kısıp masanın yanındaki küçük taburelerden birine oturdu. Karşısına oturduktan sonra şişeleri açışını izledim.
"Bana bir şeyler anlatman için sarhoş olman gerekiyordu değil mi ? O halde içelim. Kendimizden geçecek kadar içelim ve bana her şeyi anlat."
Açtığı şişelerden birini alıp içmeye başladım. Kokusundan tanımıştım hemen. 1964.
"Ucuza kaçmamışsın aferin." dedikten sonra güldüm.
"Evet. O içtiğin baya pahalı ve buna değecek bir şeyler anlatsan iyi edersin Oh Sehun."
Şişeyi kafama dikip bitirdikten sonra gözlerimi gözlerine diktim. Yeni yeni başlamıştı içmeye. Ağırdan alıyordu. Ama benim sarhoş olmak için bir çok nedenim vardı. Mesela karşımdaki afetin kırmızı saçları.
Böyle şeyler düşünmem kafamın iyi olmaya başladığının sinyallerini veriyordu. Bu yüzden daha fazla beklemeden anlatmaya başladım.
"Odanın sahibi babam. Yani evet varislerden biriyim. Üniversite sınavına girene kadar hayatım burada geçti. Annem ben küçükken ölmüştü. Onu hayal meyal hatırlıyorum. Babam büyüttü beni. Diğer çocuklar babalarıyla birlikte yüzmeyi, ata binmeyi, bisiklet sürmeyi, uçurtma uçurmayı öğrenirken benim babam bana silah tutmayı öğretti. Kendimi nasıl koruyacağımı, karşımdakini nasıl yerle bir edeceğimi, aynı anda birden fazla kişiyi nasıl dövebileceğimi, nasıl konsantre olacağımı..."
Elimdeki şişeden büyük bir yudum daha aldığımda soğuk içki boğazımı yakmıştı. Kai'nin hala üzerimde olan bakışlarına çevirdim gözlerimi. Bir süre birbirimizi izledik. Sonra o içmeye devam etti bense anlatmaya.
"Daha 16-17 yaşlarında yaşım kadar insan öldürmüştüm. Sonra büyüdüm. Babamın karanlık işlerini devam ettirmek istemedim. Ben insanlara yardım etmek istedim. Ama babamın yanında durarak yaptığım tek şey insanlara zarar vermek oldu. Bu yüzden tıp okudum. Belki de vicdanımı rahatlatmak için bilemiyorum."
Bitirdiğim şişeyi kenara bırakırken Kai elime başka bir tanesini tutuşturdu.
"Babam kayıtlardan sildi beni. Onun oğlu olarak gözükmüyorum. Sırf meslek hayatımda karşıma çıkmasın diye. Bir daha da görüşmedik kolay kolay. Sonra öldü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DeadLock ~ Sekai
FanfictionOh Sehun'un iki eli de kanlıydı. Biri doktor olduğu için, öteki katil olduğu için. Peki ya Kim Jongin, iki elini birden tutacak mıydı?