Kalbim göğüs kafesimi terk etmiş gibi bomboş bakıyordum tavana. Hislerim alınmış mıydı yoksa yeni mi başlıyorduk bilmiyordum, parmaklarımın iki santimetre ucunda uyuyan adamı haketmek için ne yaptığımı düşünüyordum yalnızca. Biz gerçekten de?.. Parmak uçlarım umarsızca dudaklarıma dokunduğunda içimin köşelerinde bir kıvılcım hayat buldu, bu gerçekti, tüm gece gerçek olmuştu ve ben bununla baş edemiyordum. Hayat ne garipti, olmasını istediğimiz şeylerin olmayacağını düşünüyor ve en olmadık zamanda gerçekleşmesine tanık oluyorduk. Zayn de benim için gerçekleşmesi en olanaksız şeydi belki de. Ancak şimdi buradaydı, sağlam elinin parmakları uzaklaştırmaktan korktuğum elimin içine sokulmuşlar gibi sıcak ve korunaklıydı. Omzuma düşen başını kaldırıp ona sığınan ben olmak istiyordum fakat birazcık yan dönerek onu görmek istediğimde tüm bu fikrimden vazgeçtim. Ona sığınan olmak yerine, hala bana sığınmasına izin vermem gerekiyordu belki de. Öylesine korunaksız ve masum görünüyordu ki uyurken, onu tanımlamak zordu. Çünkü yer yüzündeki hiçbir kelimenin ona karşılık gelmeyeceğini artık biliyordum. Ne ona, ne de içimdeki bu tuhaf şeyin artık bir karşılığı yoktu.
Huzursuz bir yüz ifadesiyle çatılan kaşlarını, omzumdan kalkarak yeniden yastığa yerleşen başını düzeltmek yerine hala avucumda olan parmaklarını bırakmadan ona yöneldim ve boştaki elimi onun üzerine koydum. Önceden olsa, bu kadarlık bir temasa bile çekimser yaklaşan kız çocuğuna ne olduğunu bilmek isterdim, gerçekten, o çocuğa ne olmuştu? Sadece bir öpücük beni bu denli değiştirmeye yetmiş miydi? Ya da, yüz öpücük mü demeliyim? Emin olamıyordum, ne söylemem gerektiğini bile bilemeyecek kadar yorgundum belki de. Sadece avucumun altında hareket eden, hala nefes alıp verebilen ciğerleri için şükrediyordum, eğer o gitseydi ve ben içimdeki şeyi belli edemeseydim, hayatımın sonuna dek acılar içinde kıvranacaktım. Parmak uçlarımla bile dokunmaktan korktuğum adam, benim bir parçamı da beraberinde götürüp sonsuza dek gidecekti belki de, düşüncesi bile ölümcüldü. Bir hastalık gibi kapladığı bedenimi cehennemine sürüklerken gözlerimi sıkıca yumup bunun gerçekleşmediğini hatırlattım kendime, o hala buradaydı ve her şey iyi olacaktı. Zamanla, her şeyin üstesinden gelebilecektik, buna inanarak sığındığım göğsüne tutunan parmaklarım, pijamasının kumaşını bırakarak usul usul yanağına konmuştu. Küçük çenesini yumuşak bir hareketle kavrayıp kendi yüzüme doğru çevirmek istediğimde bunu kolaylıkla gerçekleştirmeyi başarmış olduğuma sevinerek gözlerimin önündeki güzelliğini seyrettim bir süre. Hayatım boyunca bundan daha iyisini bulabilir miydim, bilmiyorum. Şimdiye dek kazandığım en büyük ödüldü belki de ve ben bunu hak etmek için ne yaptığımı henüz bilmiyordum. Sadece, gerçekten çok sevmiştim, ve sevgi hiç olmadık zamanda meyvesini vermişti. Sevgiden daha fazlasını sunma isteği ile yaklaştım ona, aralık duran dudaklarından başka herhangi bir şeye odaklanmak zordu, uyurken tıpkı bir meleği andırıyor oluşu ise ölümcüldü küçük kalbim için. Bu yüzden küçük bir nefes vererek üzerine eğildiğim yüzüne olabildiğince yakın durarak verdiği her soluğu ciğerlerime çektim, onun nefesleriyle nefeslenmek kadar güzeli yoktu ve ben nasıl hissettirebileceğini hayal dahi edememiştim. Bu yüzden onu yavaş yavaş, içime işlemesine izin vererek soludum. Sıcak nefesi içime dolarken gözlerimi kapayarak doyumsuz duygularla arzuladığım dudaklarına verilebilecek en küçük, en hassas dokunuşu bıraktım. Öyle ki, onu öpüp öpmediğimden bile emin değildim ancak o, ben gözlerimi açtığım anda gözlerini diktiği gözlerimin içine bakıyordu. Utanç içinde, yaptığım çok kötü bir şeymiş gibi ondan uzaklaşmak istediğimde yutkunmaktan dolayı oynayan yumrusu beni olduğum yere çivilemişti sanki. Tıpkı, sağlam eliyle bileğimi kendisine sabitlenmesi gibi.
"Uyuyan güzeli öptüğünde, presin verdiği tepkiyi çok merak ediyordum." Uykulu gözleri, durmadan ıslattığı dudaklarıyla dikkatimi cezbederken doğrularak belimi yakaladı. "Ama artık biliyorum." dedi yüzümdeki ifadeyi göstererek, kendimi onun gülüşüne kaptırırken bulduğumda yapabildiğim tek şeyi yaptım, utancımı yine onunla gölgeleyecek omzuna sarıldığımda sırtımı sıvazlayarak şu kelimeleri mırıldandı.
"Prens, prensesi için çok yakında küçük bir hoşgeldin daveti verecek."
Kısa olduğu için üzgünüm ancak elimden gelen bu, lütfen desteklerinizi eksik etmeyin sizleri seviyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık | zm
Fanfiction"'Koca' kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor musun?" Sessizce düşündü, alt dudağını dişledikten sonra bakışlarını gözlerime çevirdi. "En azından kocaman olmadığını biliyorum." Hayran Kurgu içinde #10