Utanç içindeydim. Tenim de yüzüm kadar yanıyordu, bu öyle bir histi ki, üzerimde kalan o incecik kumaşların bile toz olup havaya karıştığını hissedebiliyordum. İç çamaşırlarımla karşısında dikilmiş, üzerini değiştirirken onu izliyordum. Halbuki çoktan kafamı toprağa gömüp ölmeyi beklemem gerekiyordu. Esmer teninden sıyrılıp yere düşen beyaz gömleğini elime almak için yere eğilirken daha önce yalnızca hastahanede gördüğüm sembollere takılmıştı gözlerim, anlamlarını bilmesem bile hepsi öylesine güzel görünüyordu ki, içimden yükselen dokunma isteğini zar zor bastırıyordum. Dalıp giden bakışlarımı fark etmiş olacaktı ki olduğum yöne doğru ufak bir adım atarak karşımda durdu. Utanç ile yere indirdiğim gözlerimi, saçlarımın üstüne sinen sıcak nefesi ile kapatırken parmak ucuyla yakaladığı çenemi yukarıya kaldırdı. Loş ışıkta baktığım gözleri her şeye inat ışık saçarken fısıltıyla konuştu. "Gözlerini benden kaçırma Eva." Ela gözleri arasında seyahate çıkan gözlerim dudaklarımın yerine çok şey anlatıyor olmalıydı ki, dudaklarında küçük bir tebessüm oluştu. Benden birkaç adım uzaklaşıp kemerini çözmeye başladığı an, kucağıma sıkıştırdığını gömlekle arkamı döndüm, Tanrım bu utanç yüzünden her an ölebilirdim sanırım. Duyduğum şey yere serçe çarpan küçük metal kemer tokasından geliyor olmalıydı, kumaşın koltuk yüzeyi ile çarpıp çıkardığı hışırtılı sesi duyduğum an kalp ritimlerim hızlandı. Daha öncesinde üzerimizi yalnızca banyoda değiştirdiğimiz için bunun nasıl hissettirdiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sırtımda hissettiğim varlığı daha çok gerilmeme sebep olurken gözlerimi kapadım, titreyişim tüm bedenimi sarsarken omuzlarımı yakan parmak uçlarıyla bedenimi kavradı.
"Eva," adımı seslenişi tüylerimi dikeltirken sıcak nefesi yanağımı ısıtıyordu sanki. "Benden utanıyor musun yoksa?" Bacaklarıma değen sıcak bacakları ve tenimi gıdıklayan tüyleri yüzünden gerginliğim artarken parmak uçlarının yerini kolları aldı. "Ben senin kocanım, Ufaklık. Benden çekinmene gerek yok." Cümleleri kalbimin içinde bir hayalet gibi yer edinen tüm endişelerimi öldürse de gerginliğim hep benimleydi. "D-daha önce.. kimsenin.. karşısında böylesine.." titrek nefesim, cümlemin kesil kesik çıkmasına sebep olsa da konuşmak için kendimi cesaretlendirmeye çalıştım. "Böylesine savunmasız hissetmemiştim." dedim sonunda, omuzlarımdan koca bir yük kalkmış gibiydi şimdi. Gözlerimi yeniden huzurla kapadığım esnada kalbim bana yeni bir oyun oynadı, kulaklarım onun eşsiz gülüşüyle duyma yetisini kaybetmeye başladığında bunun bilinçaltımın oyunu olup olmadığını düşünüyordum.
Fakat değildi.
Omuzlarımı kavrayan parmak uçları, bedenimi kendi etrafımda çevirecek şekilde döndüğünde onun sıcak göğsü ile baş başaydım. Parmaklarımın arasına sıkıştırdığım gömleğini ansızın serbest bıraktığımda kumaşı yakalayarak usulca ayaklarımızın ucuna düşmesini sağladı. Gözlerim, yaşadığım tüm utanca rağmen gözlerine dokunurken titrek bir nefes döküldü dudaklarımdan. Gözlerine bakarken içim gidiyordu adeta, o gerçek olamayacak kadar güzelken, ben karşısında değersiz bir taştan ibarettim sanki. İşaret parmağını bükerek çenemin altına yerleştirdiğinde ona yetişebilmek için parmaklarımın ucunda yükselmek zorunda kalmıştım, dudakları oldukça davetkar, üşüdüğümü unutturarak kadar sıcak ve benliğimi kaybettirecek kadar büyüleyiciydi. Ancak parmaklarım bile ona yetişmek için yeterli değildi, belki de bu sebepten bedenimi oldukça kolay bir şekilde havaya kaldırarak tıpkı Suri'yi kucakladığı gibi kucaklamıştı beni. Düşmemek için boynuna tutunduğum an, sıcak avuç içleri bacaklarımın üzerine dolanarak onları belinde birleştirmemi sağlarken hızlanan nefeslerimi alabileceği kadar yakınına sokulmuştum, zayıflıklarımı sergiliyor olmam hoşuna gidiyor olmalıydı fakat bilmediği şey, benim bile böylesine zayıflıklarımın olduğunu bilmiyor oluşumdu.
Kalbim, tenimi yırtıp onun teninin üzerinde atmaya başladığında bunu fark etmiş gibi kucakladığı bedenim ile yatağa doğru yürüdü ve köşesine oturarak bedenimi dizlerinin üzerine aldı. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan bakmak istiyordum fakat bu öyle kolay değildi, hele ki şu an içinde bulunduğum pozisyon buna hiçbir şekilde imkan vermezdi. Kalbim, öylesine hızlı atıyordu ki her an vücudumdan çıkacakmış gibi hissederek rahatsızlık veriyordu dahası, onun bunu duyuyor olması beni endişelendiriyordu. Utancım yeteri kadar yüzüme yayılmışken kalbimin kendini ele verişini kaldıramazdım sanırım. "Bana bak." Yarı gülümseyerek fısıldadığı an, parmak uçlarımı omuzlarına bastırmıştım. Kendimi ölesiye ele veriyor oluşum, başımı yere gömme konusundaki düşüncemi arttırırken muzip dudakları çenemin üstüne konarak ona ve içinde bulunduğumuz bu duruma biraz daha ayak uydurmamı sağlamıştı. Gözlerimi usul usul kapayarak o tüy kadar hafif öpücüğü içinde boğulurken benden uzaklaştığını fark edemeyecek kadar kendimden geçmiştim, dudakları bir türlü dizginlenemeyen kalbimin üzerinde, göğsümün açıkta kalan dokusuna değdiği an tüm vücudum elektrik akımına tutulmuş gibi titremişti. Gözlerimi ani bir şok dalgasıyla açarak geriye doğru düştüğümü fark ettiğim an, belimi yakalayan elleri sayesinde son anda kurtulmuş ve güçlükle bedenine tutunmuştum. Yüzümdeki kızarıklık, utanç içinde ıstırap çeken kalbim ve kesilen soluklarım onun eşsiz gülüşünü bastırmaya yetmemişti dahası, kavradığı belimi kendine doğru çekiştirerek yatağa düşmemize sebep olmuştu. O hala gülerken yatağın öteki ucuna sinip ellerimi yüzüme kapatmamak ve hıçkırarak ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum. Yüzümün aldığı şekli beğenmemiş olacak, hala bir eliyle kavradığı belimi kendine çekiştirirken soludu. "Eva," yüzünden silinmeyen gülümsemesi, belimi yakan saçlarımı çekiştirerek yatağa yayışını görmezden gelmeye çalışırken yeniden fısıldadı. "Sen bile kendini tanımıyorsun, bebeğim." Hızlı hızlı kırpıştırdığım gözlerimi görmemesi için kaparken parmak uçlarıyla sırtımdaki çizgiyi takip edişi, tüylerimi bir kez daha dikeltmişti. Tepkilerine karşın verdiğim reaksiyonlar hoşuna gidiyor olmalıydı ki, burnunun ucuyla boynuma dokunarak koca bir nefesi ciğerlerine doldurdu. "Eva," aniden doğrularak bedenimi kaldırdığında yaşadığım şaşkınlık ile gözlerine bakmaktan alıkoyamadım kendimi. Bir kez daha kendimi kucağında bulduğuma bu sefer durum farklıydı. Boynumdaki bir noktaya sabitlenen gözleri yüzünden endişelenmeye başladığımı hissediyordum, bu gece bana yaptığı şeyler her neyse üzerimde bambaşka bir etki ve daha önce hissetmediğim bir korku bırakmıştı adeta. Hala tam olarak tanışmadığım bu duygu, boynumda sabitlenen gözlerinin yerini alan dudaklarıyla şeytani bir uyanışa dönüştüğünde bir kez daha titredim. Bu sefer omuzlarına sarılmak zor olmamıştı fakat anlam veremiyordum. Beynimin içinde uyanan bu yeni hissin tarifi yoktu.
Küçük tırnak uçlarım, teninde acımasız yollar bırakırken sıcak parmak uçları soğuk sırtımda dolanarak tatlı bir karıncalanmaya sebep olduğunda kendimi bırakmaya başladığım andaydık, eğer böyle devam edecek olursak, ona dur diyememekten korkuyordum. Kalbim, tatmaya henüz başladığım bu yeni şeyi isterken beynim reddediyordu. Ölesiye korkuyordum olabilecek şeylerden. Halbuki ne kadar da doğaldı, bir kadının kendisini sevdiği erkeğe teslim etmesi. Ve o an ipleri kopardık. Parmak uçları, sütyenimin kancalarını yakalayıp tek bir hareketle onlardan kurtulduğunda göğüslerimi taşıyan ağırlık ortadan kalkmıştı, kendimi geriye çekmek isteği ile uzaklaştığım an, boynuma konan dudakları isteksiz bir tutumla bedenimi terk ettiler. Gözlerine bakıyordum, sadece gözlerine bakıyordum. Parmak uçlarıyla tuttuğu şeyi görmek istemiyordum. Tenimde devasa bir boşluk varmış gibi geliyordu şimdi. Ellerim, iki küçük yuvarlağı kapatmak için önüme siper olurken yüzünden eksik etmediği tebessümüne uyku peyda olmuştu. Yakaladığı omuzlarımdan bıraktığı bedenim bir kez daha yatağın yumuşak dokusuyla buluşurken tatlı tatlı mırıldandı.
"Adını binlerce kez fısıldayabilirim, Eva." Uzandığı yerden usul usul gözlerimin içine bakarken yakaladığı sağ elimi sanki hiçbir şey yokmuş gibi tenimden uzaklaştırdı. Gözlerini bir an olsun ayırmadığı gözlerimin içinde ne gördüğünü merak ediyordum, uzaklaşan sol elimin yarattığı boşluk utancım ile birleşip aynı anda hem üşümeme hem de yanmama sebep olurken ağırlığını vermeden üzerime uzanmıştı. "Sadece seni keşfetmek istiyorum." Parmak ucu, boynumdan başlayarak sırasıyla köprücük kemiğimi hemen ardından göğsümün üstünü okşarken refleksle bacaklarımı birbirlerine bastırışım dikkatinden kaçmamış olacaktı ki, aralandığı bacaklarımın arasına girerek tenlerimizin arasındaki dokunuşu arttırdı. Kalbim artık son nefesini vermek üzere olan bir insanın çığlıklarını atarken uykulu gözleri kapanarak başı göğsümün üzerine yerleştiğinde dudakları bu geceyi kapatmak adına son kez hareketlendi.
"O gün geldiğinde, sana sahip olduğum o anı asla unutmak istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık | zm
Fanfiction"'Koca' kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor musun?" Sessizce düşündü, alt dudağını dişledikten sonra bakışlarını gözlerime çevirdi. "En azından kocaman olmadığını biliyorum." Hayran Kurgu içinde #10