İki - Benim Adım Ali

12.2K 875 424
                                    

Ders 8.30'da başlıyor ama ben hep 7.30'da okulda olurum.

Evdeki cehennemden kaçmak için. O evde geçen her dakika azap bana.

O yüzden benim çocuklar da erkenden okulda olur. Arkadaşım olarak kalmak istiyorlarsa yani.

Serkan gülerek bana yaklaştı, "Geliyor yine seninki erkenden."

Gülecekken arkasından gelen Halil hocayı gördüm. Her zamanki yavaş adımlarıyla yanıma yaklaştı, suratındaysa her zamanki memnuniyetsiz ifadesi vardı.

"Kapat şu gömleğinin düğmelerini. Kravatını da asma öyle boynuna, bağla güzelce. Okul burası kıraathane değil. Üşümüyor musun sen hem?"

Dalga geçer gibi güldüm, iki parmağımı alnıma götürerek selam verdim. "Size de günaydın hocam."

Halil 'Bu çocuk adam olmaz' tavrıyla kafasını iki yana sallaya sallaya yanımdan uzaklaşırken Serkan önümdeki banka çöktü.

"Lan oğlum şu okula 10'da bile gelebilecek genişlikte insanlarken neden 7.30'da burada oluyoruz bir anlatsana bana?"

Çünkü evde ailem var.

Benim adım Ali. Ailemden nefret ediyorum.

Yeni sardığım sigarayı cebimden çıkarıp içmek için dünyaları verirdim ama gözü benim üzerimde olan 2 tane hoca vardı. Müdür bir daha sigara içerken yakalanırsam okuldan atacağını katı bir biçimde belirtmişti.

Okuldan atılmak demek kaçıncı sınıfta olduğumu bile bilmeyen ailemin okula çağrılması demekti.

Bu da beni cebimdeki sigarayı ağzıma götürmekten alıkoymaya yeter.

Barış kolumu hafifçe dürttü, "Gelene bak."

Uzun saçlarını savurarak önümden geçen İrem'di.

Uzun bacaklar, esmer ten ve dolgun dudaklar asla karşı koyamayacağım 3 şey olduğundan İrem yeni takıntım.

Hemen oturduğum yerden kalkıp peşine takıldım, kolundan tutup tenha bir yere çektim. Duvara yasladım. Gülerek bana baktı.

"Bir şey mi istiyorsun?"

Parmağımla bir tutam saçını tuttum, dudağımın üstüne yerleştirdim. İrem'e yaklaştım, dudaklarımı öne doğru uzattım ki saçlar düşmesin. Sonra saçını bırakıp gülmeye başladım. "Benim ne istediğim çok açık."

Suratı asıldı, eliyle omzumdan itti. "Şöyle şeyler yapma lütfen."

Elimi yanağına koydum, dudaklarımı iyice suratına yaklaştırdım. "Nasıl şeyler?"

Bu sefer daha kuvvetli itti, geri çekildim. Ciddi lan bu. "Ben flört ediyoruz sanıyordum. Hayrola, hakikaten rahatsız gibisin benden?"

Benden çekindiği belliydi. Ama söylemek istediği bir şey de var gibiydi.

Sertçe geri çekildim, saçlarımı karıştırdım. Kaşlarım sinirle, istemsizce çatılmıştı. Ben ve reddedilmek. Asla bir araya gelemeyecek iki kelime. "Söyle ne söylemek istiyorsan."

Yere bakarak konuşmaya başladı. "Benim hoşlandığım başka biri var."

Gömleğinin yakasından yakalayıp havada sallandırdığım kız kılıklı oğlan mavi gözlerini dikmiş, korkuyla bana bakıyordu.

Bedeni ondan daha iri ama suratı aynı ona benzeyen, çilli bir sarı oğlan araya girdi. "N'apıyorsun sen?"

2 PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin