Sevgilim mi var?
Bir insan söylediği şeye nasıl olur da karşısındakinden daha çok şaşırabilir?
Ali önce durakladı, soru soracak gibi oldu, vazgeçti. Sonra bana baktı ve anladım ki söylediklerim umrunda bile olmadı. Sadece bağırdığım için hafif irkilmişti, kendine gelmesi fazla zaman almadı. Güldü, ayağa kalkıp tepemde dikildi. Saçlarımı karıştırdı.
"Tamam minik oğlan. Bağırma, anladım. Allah mesut etsin."
Bana göz kırptı, yanımdan uzaklaştı. Arkasından baktığımda yolunu kesen mini etekli kızla sohbete başlamıştı bile. Önüme döndüm.
O kadar kötü hissediyordum ki kendimi.
Nefret ettiğim 'erkek olarak yaşama' şekline daha da fazla yaklaşıyordum gün geçtikçe. Benim binbir zorlukla, bir yalanı devam ettirebilmek uğruna ağzımdan çıkardığım o kelimeler Ali'nin umrunda bile olmamıştı.
Kimsenin umrunda değilim.
Buna rağmen yalanlar söylemek, sanki tüm dünya peşimdeymiş gibi adımlarıma dikkat etmek zorundayım. Çünkü ortaya çıkarsa herkes birbirine söyler. Herkes için basit bir dedikodu olan bu sır benim hayatım.
Farketmeden ve umursamadan mahvedecekleri şey benim hayatım.
Taa 15 yıl önce zaten mahvolmuş olan hayatım.
-
Asık, ağlamaya hazır surat ifademle sınıfa girdim, yerime oturdum. Hoca da hemen benim ardımdan, Eren'in beni sorguya çekmesine fırsat bırakmadan içeri girdi. Derste Eren sormaya, konuşmaya çalıştı ama dersi dinliyormuş gibi yaparak paçayı kurtardım.
Bana yıllar gibi gelen 45 dakikanın sonunda zil çaldı. Eren bana baktı. "Bak benim müdüre bir dilekçe vermem lazım. 5 dakikada döneceğim. Sakın bir yere kaybolma."
Başımı salladım.
Eren sınıftan çıkar çıkmaz da fırsat bu fırsat diyip çantamı sırtıma attım, sınıftan kaçtım.
Beni bulamasın diye de eve giderken bambaşka yollara saptım.
Kayboldum.
Ağladım, tanımadığım yollara çıktıkça daha çok ağladım.
Sonunda eve varabildim. Vardığımda annem endişeyle kapıda beni bekliyordu. Yoldayken defalarca aramıştı ama açmamıştım. Kapıya varınca omuzlarımdan tutup yüzüme baktı. Gözlerimin etrafında rüzgardan kurumuş gözyaşlarım vardı ama bilmeyen biri ağladığımı anlamazdı. Annem hemen feryadı bastı.
"Oğlum neredesin sen! Nasıl ban..."
Cümlesine bitirmesine fırsat vermeden, 'oğlum' kelimesini duyar duymaz haykırarak ağlamaya başladım. Annem şaşkındı.
Evet hep isyan ederdim oğlum demesine ama böylesine büyük bir tepkiyi ilk kez veriyordum.
Beni apar topar içeri aldı, tabureye oturttu. O ayakkabılarımı çıkarırken ben hala ağlıyordum.
Sonunda kolumdan tuttu, salona götürdü. Karşılıklı oturduk. Suratıma endişeyle baktı, masadan aldığı mendili bana uzattı.
"Yankı n'oluyor çocuğum?"
Cümledeki iki hitap şekli de canımı daha çok acıttı. Anneme yalvaran gözlerle baktım.
"Anne bana bir kere kızım der misin?"
Annem ciddileşti. "Yankı bunları defalarca konuştuk. Yapma lütfen."
Gözyaşları içinde, sözlerime hıçkırıklarım karışarak konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 Prens
ChickLitYankı, hayatını erkek olarak yaşamak zorunda olan bir kızdır. Son istediği şey dikkat çekmekken okulun belalısı Ali ona düşman olur. ... ve ikisinin hayatı da sonsuza dek değişir.