"Çıkarmayacağım dedim, zorlama beni!"
O kadar korkuyordum ki pantolonumu çeke çeke çıkarmasından, aklım başımdayken asla cesaret edemeyeceğim kadar bağırdım. Ali bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Manyak mısın lan sen? İyilik yapmaya çalışıyoruz hıyar."
Elim ayağıma dolandı, ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ama artık eli pantolonumda değildi en azından.
Benim bir şey söylememe fırsat kalmadan burnunu çekip koluyla spor salonunu gösterdi.
"Soldaki ilk kapıdan gir, depo gibi bir yer orası. Ben birkaç parça eşya saklıyorum orada, git üstüne olan bir şey varsa giyin gel. Pembe pembe gezip asabımı bozma."
Başım önde, boyalarımı etrafa fazla akıtmamaya çalışarak spor salonunun yolunu tuttum. Bahsettiği kapıyı biliyordum ama hiç girmemiştim. Hakikaten depo sanıyordum orayı, en fazla sınıftan birkaç çocuk pinpon masasını çıkarmak için girip çıkmıştı oraya. İçeri girince karşılaşacağımı asla düşünmediğim bir manzarayla karşılaştım. İçerisi temizdi, etrafta minik mumlar, lambalar vardı. Hiçbiri yanmıyordu tabi ama ona rağmen çok güzel görünüyorlardı.
Ali tanıdıkça daha gizemli hale gelen biri, buna eminim artık.
Ama beni daha fazla tanımazsa memnun olurum.
Bana sırrını verdiği için üzgünüm. Karşısında güvenilir olduğunu düşünerek derdini döktüğü kişinin cinsiyetinden bile haberi olmadığını bilse ruhunda bir yara daha açılırdı muhtemelen.
Artık sadece kendim için değil onun için de istiyorum hakkımdaki gerçeği öğrenmemesini.
Bunları düşünerek depoyu kurcaladım, Ali'nin bahsettiği eşyaları buldum. Onun basketbol şortlarından birini 'eşofman altı' olarak giydim. Baya baya ayak bileklerime geliyorlardı çünkü. Belindeki ipi, belimde 3 tur atabilecek kadar fazla sıktım.
Bu maskaralıklar sanki azmış gibi şortun rengi de 'sarı'!
Haliyle spor salonundan çıkıp Ali'nin yanına gidince onun için bu tatlı komedinin ikinci yarısı başlamış oldu. 'Pembe Pantolon'dan 'Sarı Paçalı Don'a.
Gülerek beni koltuğunun altına aldı, saçlarımı karman çorman etti.
Bana her dokunuşunda tarif edemediğim bir heyecan yaşıyorum. Yakalanma korkusunu en derinden hissettiğim anlar bana dokunduğu anlar.
-
Regl olduğum zamanlar hayat her zamankinden daha çekilmez oluyor.
Bir kere evden çıkarken pedleri cebime, donuma, ya da başka bir yerime saklamak zorundayım. Asla çantamdan ped alıp tuvalete giderken görülme riskini alamam.
Her tenefüs tuvalete taşınmak zorundayım. Pantolonunun kıçında kan iziyle gezen bir erkeğe ne denir bilmiyorum. Ama her tenefüs çişe giden erkeğe prostat denir.
O da denemiyor, çünkü o erkek sadece 17 yaşında.
Elimden gelen tek şey her tenefüs garip bakışlar eşliğinde, oramdan buramdan ped düşmesin diye kıçımda kazık varmış gibi yürüyerek tuvalete gidip gelmek.
Zaten 'garip bir çocuk' olarak tanındığım için üzerimde hiçbir şey kötü durmuyor. Yakışıyor bütün saçmalıklar, kaldırıyorum. Dipteyim yani, kaybedecek bir şeyim yok.
Ben regl vaktimin yaklaştığını düşünürken sınıftan içeri Ali daldı. "Neredesin lan sen?"
Sınıfta. Ben hep sınıftayımdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 Prens
ChickLitYankı, hayatını erkek olarak yaşamak zorunda olan bir kızdır. Son istediği şey dikkat çekmekken okulun belalısı Ali ona düşman olur. ... ve ikisinin hayatı da sonsuza dek değişir.