Bu bölüm sizi dinlendirici bir enstrümantal karşılasın istedim. Bölümü okurken açabilirsiniz, oldukça dinlendirici. Fennesz & Ryuichi Sakamoto'dan dünyada en çok sevdiğim bebeğin adıyla aynı adı taşıyan bir şarkı: Haru.
İyi eğlenceler, sizi seviyorum.
—
Önümde uyuyan surata doğru eğildim.
Sanki fırçayla ayrılmış gibi muntazam kirpikler, şekilli bir burun, hafif aralık pamuk şeker gibi gözüken dudaklar...
İçimdeki dudaklarına dokunma arzusunu bastıramayarak işaret parmağımı yavaşça alt dudağına götürdüm, parmağımla hafifçe bastırdım. Gerçekten de yumuşaktı. Burnunu çekti, sinek kovalar gibi elimi kovaladı. Uyanmamıştı.
Alnını, burnunu ve elmacık kemiklerini sarmış olan benlere, çillere baktım.
O kadar yakışıyordu ki hepsi de. Öfkelenince suratında şu ankinin iki katı çil oluyordu sanki.
Aslında şu an panikten çıldırıyor olmam gerekliydi. Saat gece 1'di ve annem muhtemelen evde deliye dönmüştü.
Belki polisi bile aramıştı. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Garip bir şekilde Ali'nin buradaki varlığından güç alıyordum.
Odaklanmış vaziyette Ali'nin suratını incelerken Ali birden hiç uyumamış gibi gözlerini açtı. O kadar panik oldum ki oturduğum sandalyeyi geri itmeye çalışırken yere düştüm. Ali önce sersemledi, durumu anlayınca da kahkahayla gülmeye başladı. Yanağını kaşıyıp kirli sakalını karıştırırken bana baktı.
"Gel uzan buraya. Saat 1 olmuş. Hala sandalye tepesindesin."
Nasıl yani yanına mı yatacağım? Bu düşünceyle birden kızardım, yalpalayarak yerden kalkmaya çalışırken 'hayır' der gibi başımı iki yana salladım. Ali önce kaşlarını çatarak, boş bir ifadeyle anlamaya çalıştı sonra gözlerini kapatıp yavaşça gülümsedi.
"Ben kalkacağım, sen yatacaksın. Buraya iki kişi sıkışmayacağız tabii ki."
Birlikte yatacağımızı düşündüğüm için ve daha da kötüsü Ali bunu farkettiği için iki katı utandım ve haliyle daha da çok kızardım. Sanki öyle düşünmemişim gibi yapmaktan başka çarem yoktu. O yüzden "Ondan değil, yatmak istemiyorum sadece" diyerek tekrar teklifini reddettim. Ali, o anki rahat tavırlı esneyişiyle tezat oluşturan bir sertlikle konuştu.
"Ne 'hayır'? Ona hayır buna hayır. Bir boka da he de."
Başparmağıyla koltuğu gösterdi. "Geç yat şuraya. Laf dinle."
Ali'yi daha fazla sinirlendirmemek için kanepeye geçtim, ayakkabılarımı çıkarıp uzandım. Ali sandalyeyi çekti, bacaklarını açarak oturdu. Bana döndü, gülümsedi.
"Uyu hadi."
Ali tepemde otururken uyuyamam sanmıştım ama uzun zamandır uyumadığım kadar deliksiz bir uykuya daldım.
—
Gözlerimi açtığımda önce sandalyede kafası yana düşmüş vaziyette uyuyan Ali'yi gördüm, sonra da elinde süpürgeyle garip garip bana bakan görevli teyzeyi.
Korkuyla yerimden sıçradım.
"Saat kaç?"
Teyze şaşkınlığını üzerinden atamadan saatine baktı. "10".
Yattığım yerden zıplayarak kalktım. Bir yandan ayakkabılarımı giymeye çalışıyor bir yandan da Ali'ye sesleniyordum.
"Ali... Ali!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 Prens
Chick-LitYankı, hayatını erkek olarak yaşamak zorunda olan bir kızdır. Son istediği şey dikkat çekmekken okulun belalısı Ali ona düşman olur. ... ve ikisinin hayatı da sonsuza dek değişir.