Üzerimdeki mütevazi elbiseyle otobüsten inip eteğimi aşağıya doğru biraz çekiştirdim. Şık olmak için üzerime giydiğim ceket beni soğuktan korumuyor titrememe neden oluyordu. Telefonumu çıkartıp navigasyonu açtım. Adres çok uzakta olamazdı, yine de hangi sokaktan gitmem gerektiğini bilmiyordum.
'Cebesoy Caddesi istikametine doğru ilerleyin'
Ayağımdaki topuklu ayakkabılar bacaklarım soğuktan titrediği için yürümemi engelliyordu. Karın boşluğumdaki korku gittikçe büyüyordu. Bu işi almalıydım başka yolu yoktu. Artık ev için almam gereken yeni eşyalar, ödemem gereken kendime ait kira vardı.
Neler konuşmam gerektiğini dün gece yatmadan önce ayarlamıştım, daha önceden gönderdiğim CV de onlarda bulunuyordu. Elimdeki portföyle o kadar ağırdı ki içinde neredeyse dört yıllık üniversite hayatımda yaptığım tüm çalışmaları ve gittiğim konferansları barındırıyordu.
Somon rengi elbisemin üzerinde Rokoko dönemine ait desenler vardı. Ayakkabı olarak ceketimle uyumlu olması için siyah rengi tercih etmiştim. Güzel ve etkileyici göründüğümü düşünüyordum. Saçlarımı ensemin üzerinde topuz yapmıştım. Belki yaşımdan biraz daha olgun duruyordum ama bu işi önemsediğim belli olsun istiyordum.
Karşımda başvurduğum derginin tabelasını görünce kalbim hızla atmaya başladı. Derin bir nefes alıp adımlarımı hızlandırdım. İçeriye girdiğimde beni dergi ofisinin ikinci katta olduğunu yazan bir tabela karşıladı. Asansörün düğmesine basıp beklemeye başladım.
Kata geldiğimde göz altlarımı son kez silip koridora çıktım. Sağdaki kapının üzerindeki logoyu görünce oraya doğru ilerledim ve zile bastım. Az önce titrerken şimdi sıcak basmaya başlamıştı. Ellerim terden yapış yapış olmuştu. Kapının açılmasıyla benden birkaç santim kısa esmer bir kadın beni gülen yüzüyle karşıladı.
"Hoş geldiniz, kime bakmıştınız?"
"Ben Hazal Çağlayan, iş görüşmesi için gelmiştim."
"Biz de seni bekliyorduk."
Eliyle içeriyi işaret edince tereddütle girdim. Karşıda kapısı kapalı bir oda vardı. Sağ tarafımda mutfak onun yanında geniş bir çalışma alanı bulunuyordu. Sol taraftaki odaların da kapıları kapalı olduğu için o tarafa arkamı dönüp açık odaları incelemeye başladım.
"Sen toplantı odasına geç ben Orhan Beye haber vereyim."
Hızla gidip karşıdaki odanın kapısını çaldı. Arkada gözükmemek için çalışma odası olarak tahmin ettiğim toplantı odasına ilerledim. Uzun dikdörtgen bir masa etrafında üç laptop ve deri kaplı sandalyeler vardı. Deri eşyalardan nefret ederdim. Rahatsız sandalyelerden birisine oturup beklemeye başladım.
Yerler siyah mermerlerle kaplıydı. Masanın üzeri camdı, altta kübist bir çalışma bulunuyordu. Duvarlarda derginin eski baskıları olduğunu tahmin ettiğim afişler asılıydı. Her köşede devasa bitkiler vardı. Burası toplantı odasından çok insana evi gibi hissettiriyordu, tabi şu deri sandalyeleri saymazsak.
Bana kapıyı açan esmer kadını kapıda görünce etrafı incelemeyi bırakıp kızaran yüzümde ona gülümsedim. Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
"Orhan Bey birazdan gelecek içecek bir şeyler ister misin?"
"Bir bardak su alabilirim."
Gittiğinde gözlerimi devirip masanın üzerinde duran portfolyomu açıp tekrar göz gezdirmeye başladım. İçine saçma sapan çalışmaları da doldurmuştum. Orhan Bey olduğunu tahmin ettiğim adamı kapıda görünce ayağa kalkıp eteğimi çekiştirdim belki de bu elbiseyi giymemeliydim. Odanın kapısının açılma sesini duymayacak kadar dalmış olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitli Hayaller (Lgbti)
Teen FictionHazal, üniversiteyi bitirmiş ailesiyle lüks bir hayat yaşamaktadır. İstediği her şeye sahip olsa da özgürlüğü elinde değildir. Her şeyi bir kenara atıp kendisine yeni bir sayfa açabilecek midir? Tek istediği alıştığı düzenin yerine kendi hayallerin...