Burası?

759K 14.8K 2.9K
                                    

Selaaağm :D Uzun bi aradan sonra yine phen, pimaphen .s.s. tamam susuyorum D:D: neyse, bu bölüm kısa olmuş olabilir, yarın fizik yazılım var acıyın banaaağ. Hepinizi öptüüüm :*

"İrem. Sen mi-?"

Sıçtık.

Gelen Zach'ti. Şu an Zach'in yerinde olsam önce Çağlar'a, sonra bana girişirdim.

Düşünsenize yani, sevgili rolü yaptığı üvey kuzeninin odasında, kavgalı olduğu çocukla, rol yapan üvey kuzeni temas halinde. Valla gözünün yaşına bakmam, ikisine de girişirim.

"Ne işin var burada?" Çaglar'a ölümcül bakışlarını yollarken gözü önce bana, sonra da Çağlar'ın kolunu tuttuğum elime kaydı.

"Niye geldin buraya?" dedi buz gibi bir sesle. Bu sırada bende elimi çekmiştim tabi.

"Gel buraya İrem."

Lafını ikiletmeden yanına geçtim. Huyuna gitmek lazım şimdi, yoksa öldürebiliiir.

"Sevgili 'kuzen'ini çok seviyorsun galiba" dedi Çağlar, alayla gülerek.

Bu göteleğin ağzından kurtulamayız şimdi.

Zach'in cevabını beklerken birden Almanca konuşunca şaşırdım.

Küfür mü ediyo lan yoksa?


"Benim gizlim saklım yok Zach. Hatta konuşacaklarımızı kuzeninin de anlamasını çok isterim. Ayrıca Türkçe küfretmeyi bildiğini sanıyordum."

Bingo!

"Çık buradan. Bir daha da bu eve gelme. Yoksa gebertirim seni."

"Sanırım bir akşam için bu kadar eğlence yeter." dedi ve -her zamanki gibi- alayla gülerek odadan çıktı.

"Bu salağın senin odanda ne işi var?!" diye kükreyince süt dökmüş kedi misali konuşmaya başladım. Ki beni bilirsiniz, ben kesinlikle süt dökmüş kedi falan olamam. Olsam olsam kaka yapmış dinazor olurum herhalde.

"Buraya neden geldiğini bilmiyorum. Normalde senin yanına gelmek için yukarı çıkmıştı ama ben tekrar kavga etmeyin diye peşinden gittim. Ayrıca seni çok iyi tanıyormuş gibiydi."

"Senin odanda ne işi vardı?" çenesini sıkmıştı.

Ooaaa kırmızı alarm.

"Senin odan sanıp benim odama girdi. Bende yanına gelmesin diye kapıyı kapattım. Sonra onu odamdan ve evden şutlayacağım sırada sen geldin" dedim gözlerimi devirerek.

Bu kadar kedicilik yeter. Dinazora dönüşüm başlasın.

"Odandan şutlama tarzın kolunu tutmak mı? Beni odandan kovarken öyle yaptığını hatırlamıyorum." dedi dişlerini gıcırdatarak.

Yetişin gomşular sikecek.

"İstersen artık seni de böyle çıkartırım. Sorgulaman bitti mi? Artık benimkini başlatmak istiyorum da."

"Seninki mi? Bence bu durumda ağzını bile açmamalısın."

"Bak yarım saattir alttan alıyorum da yeter yani benim prensibim değil."

"Senin prensibin ne? Çok merak ediyorum doğrusu?!"

"Yeter be. Sanki çocuğu odama atmışım gibi davranıyorsun. Bende sinirlenmeye başlı-"

"Sinirlenmeye mi başlıyorsun?!" saçını çekti.                                                                                                      "Bak kızım patlamamak için kendimi zor tutuyorum. Sana patlarsam kötü olacak."

"Patlamamak için mi? Başlatma patlamana.."

Birden bileğimi tuttu ve sıktı.

"Sana bu odaya girdiğimde ne gördüğümü anlatayım mı? Sevgilim olan kız ve kavga ettiğim çocuk aynı oda-"

"Sevgilin mi? Hoşt be. Kendini çok kaptırdın galiba. Şu Sofia senden bıktığı anda bitecek zaten. Evde de mi rol yapıyoruz yoksa?"

"O çocukla bir daha görüşmeyeceksin anladın mı?"

"Görüşen mi var teallam. Çocuk eve geldi o da 'görüşme' oldu, helal ya."

Bana 'sus yoksa sikerim belanı' bakışını attıktan sonra odadan çıktı.

Benim için bile çok ekşınlı bir gün oldu. Uyumalıyım artıkın, diye düşünürken Katja'ya 'telefonumu yukarıda unutmuşum' dediğim aklıma geldi ve hemen aşağı indim. 

"Bende seni bekliyordum tatlım."

"Özür dilerim ama birden başım ağrımaya başladı. Uyusam iyi olacak galiba" dedim ölüyormuşum gibi efektler verirken arkadan.

"Ne oldu ki acaba? Doktora gitmek ister misin?"

"Yok teşekkür ederim. Uyusam geçer. Gute Nacht. dedim ve 'hastayım ama hala gülüyom bak' gülümsememi takınıp odama çıktım.

***

Telefonun mesaj sesiyle uyanınca kaşlarımı çattım.

Zach bugun yok anlaşılan.

Tekrar gözlerimi kapatıp Francisco'lu rüyama devam etmek üzereyken art arda gelen 2 mesaj sesiyle inledim.

Cezağğ mı buğğğğ???? Çektiğim çileğğğ miğğğ??

Telefonuma kayıtlı olmayan bir numaradan 3 mesaj gelmişti.

"Çabuk aşağı in."

Kaşlarımı çattım.

Hangi sikim ki bu bana emir veriyor lan.

"Kapının önündeyim."

"Ben Çağlar."

Çağlar'dan başka hangi salak böyle emir verirdi ki? Ha, bir de mesajların en sonuncusunda ismini yazması var tabi.

Homurdanarak yataktan kalktığımda birden kaşlarım çatıldı.

Bu salağın ne işi var ki burada?

Ses çıkarmamaya özen göstererek, ve tabi ki başaramayarak, merdivenleri indim.

Kapıyı açmamla yüzüme yediğim soğuk sayesinde apışıp kalmam bir oldu.

Selam totom, donmaya fena alıştın ha sen.

Dışarı çıkınca kapının yanında tam teçhizatlı bir Çağlar buldum. Tam teçhizat dediğim, atkı, palto, eldiven falan. 

"Ne işin var burada? Kaşınıyor musun?"

Beni şöyle bir süzdükten sonra konuşmaya başladı.

"Üşümüyor musun?"

He ben kutup ayısıyım canım hiç üşümüyorum.

"Sana ne? Ne söyleyeceksen söyle, sonra da git."

Hiçbir şey söylemeyip boynundaki atkıyı çıkarıp bana dolamasıyla gözlerim pörtledi. İstemem de diyemiyorum tabi.

"Zach'le neden kavga ettiğimizi bilmek istiyor musun?" deyince zaten pörtlemiş gözlerim yuvalarından fırlama moduna geçti.

Bütün yüzsüzlüğümü takınarak cevap verdim: "İstiyorum."

Tam 'söyleyemeceksen söyleme amk, gidiyorum ben.2 diyeceğim sırada, siksen inanmayacağım o kelimeler ağzındna döküldü.

"Sofia yüzünden."

KUZEN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin