Güneş büyük camlardan odaya nüfuz etmeye başladığı zaman, genç adam yüzüne akın eden ışıktan rahatsız olup kıpırdandı. Kafasını diğer tarafa çevirip rahat uykusuna devam etme isteğine yüzüne değen yumuşak tutamlar engel oldu. Uykulu gözlerini yorgunlukla açıp üzerinde sere serpe yatan karısına baktı. Onun saçlarıydı rahatsız eden yumuşak tutamlar. Ellerini yavaşça onlara doğru götürüp okşamaya başladı. Genç kadın bütün gece deliksiz bir uyku çekerken, Ateş içinde yükselen arzuyu bastırmaya çalışıp, sabah ezanına kadar uyanık kalmıştı. Gözlerini bir an olsun karısından ayırmak istememişti. Sanki ayırsa kaybolacakmış gibi.
Üzerinde deliksiz, rahat bir uyku çeken karısını uyandırmak istemiyordu. Lakin aradaki kumaşları hiçe sayan vücut sıcaklığı ve kıvrımları ona hiç yardımcı olmuyordu. Ama o kadar yorgundu ki kıpırdasa ve uyansa Ateş kendini çok kötü hissederdi. O yüzden kımıldamamıştı. Zaten genç kızın ağırlığı da rahatsız etmiyordu onu.
Kafasını sağ taraftaki komodine çevirip saate baktı. Yemeğe inmek için çok erkendi. Aslında günlerdir yaşadığı hareketli saatlerden sonra yorgunluğunu atmak için bütün gün yataktan çıkmamayı istiyordu, kucağındaki tanrıça ile birlikte. Onun hafif nefesini hissederek akşama kadar çok güzel bir uyku çekebilirdi.
Sonra aklına bugün görüşmeye gidecekleri doktor randevusu geldi. Mehmet gelmemişti henüz ama çok güvendiği hocası erken bir muayene yapacaktı. Ortağı oldukları hastahanenin alanında parmak ile gösterilen doktorları mevcuttu. Bunlardan biri de yakın arkadaşı Mehmet' ti. Lena' yı gönül rahatlığı ile onlara emanet edebilirdi. Genç kızın haksız yere tekerlekli sandalyeye mahkum edilmesi onu feci rahatsız ediyordu. İmkanı varsa kurtulması için elinden gelen ne varsa yapacaktı. Özellikle onu bu duruma getiren müdür ile ayrı bir görüşme yapmayı düşünüyordu.
Bir süre kendi karışık düşüncelerine dalmışken üzerinde kıpırdanmaya başlayan karısı dikkatini çekti. Genç kızın da başı güneşin vurduğu pencereye bakıyordu ve görünüşe bakılırsa yoğun ışık onu da rahatsız etmişti.
Genç adam gözlerini muzurlukla kapatıp onun vereceği tepkiyi beklemeye başladı. Onun da kendisi gibi garip hissedeceğini düşünüyordu. Hissettiği kıpırtılarla, göğsünü sanki uykudaymış gibi indirip kaldırmaya başladı.
Lena gözlerini açıp yavaşça etrafı izlemeye başladı. Aylardır kaldığı köydeki küf kokan oda değildi burası. Aksine yüzüne bu kış ayında vuran güneş, geniş, ferah odayı daha iyi izlemesine yardımcı oluyordu. Burası o karanlık oda değildi. Yüksek tavan ve odayı dolduran güneş ona nefes aldığını hissettiriyordu.
İçindeki şaşkınlığı bıraktığı anda başını çevirip, boydan boya üzerinde yattığı genç adama baktı.
Kocasına...
İlk başta rahatsız oldu. Fazlasıyla garip gelmişti ona bu durum. İçinden zamanla alışacağını geçirdi. Bu düşüncelerden kurtulması gerekiyordu. Kocasıydı o. Gerilmiş kaslarını rahatlatıp kafasını tekrar sıcak göğüse gömdü. Sert kaslarla kaplı göğsünde bütün gece çok rahat bir şekilde uyumuştu. Hiç rahatsız olmamıştı. Yavaşça tişörtten belli olan kaslarda ellerini gezdirmeye başladı. O bütün gece kendisini öpüp, okşamıştı. Genç kızın da ufak dokunuşlarla onu tanımasında hiçbir sakınca görmüyordu Lena.
Kafasını tekrar kaldırdı, elleriyle destek çıkınca rahatça kocasını görebiliyordu artık. Uyku ile bile yumuşamayan sert yüz hatlarında gezdirdi ellerini rahatça. Alnına dökülen saçlarına, mavilerini gizleyen uzun kirpiklere, bir erkeğe göre çok düzgün olan burnuna bakıp, ellerini gezdirdi. Sanki dokunuşları ile hafızasına kazıyacakmış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Mutluluk
Romance"Sana bir sözüm var. Ama bu kızı yanımda çok tutmam. Er ya da geç boşanacağım." 15.11.16