Kısım 2 Bölüm 12 "Ambar"

198 40 2
                                    

Medya: Çiftlik Ambarı

Astsubay
- Burası değil mi gençler?

- Evet , çok teşekürler.

Astsubay
- İhtiyacınız olduğunda bir telsiz uzaktayım. Allah'a ısmarladık.

Asker aracı bizi çiftliğin önünde indirdi. Çantamı kurcalayıp sürgülü demir kapının yanındaki küçük kapıya anahtarı sokup içeri girdik.

Diğerleri ile uzun bahçenin ardında iki katlı evin verandasına geldik.

- Kapıyı tıklatsak mı? Saat 2:23.

Eymen
- Tıklat birşey olmaz en fazla uyanırlar.

Eymen'in verdiği onay ile kapıyı sertçe tıklattım.

- Sence birisi duyar mı?

Menderes
- Bence duymayacak gibi şimdiye kadar açarlardı.

- Ee ne yapcaz?

An itibariyle dışarıda kalmıştık. Evin penceresinden giremezdik zaten başka bir yolu da yok

Menderes
- Ambarda kalalım o zaman başka çaremiz de yok.

- Tamam hadi gidelim daha fazla üşümeden.

Dışarıda kardan iz dahi kalmamış yağmur hepsini eritmiş bugün hava diğer günlere göre daha sıcaktı. Ambara girdik. Burda inekler ve koyunlar için samanlar , hırdavatlar kullanılmayan malzemeler hepsi buradaydı.

- Sizce ailelerimiz yaşıyor mudur?

Menderes iç çekerek konuşmaya başladı:
-Bilmiyorum babam belki ama annemden umudum yok. Umarım iyidirler. Ya seninkiler.

- Benim de pek umudum yok , sende gördün ilk kaldığımız kamp yürüyen ölüler tarafından telef edildi. Hangi sivil onlara karşı çıkabilir ki?

- Aslında bir kaç tanesi sorun olmuyor ama bir sürü düşünürsek bunu ancak astsubayın tugayı halledebilir.

Gizem ile bayağı muabbet ettik. Karnımız acıksa , susasak bile sorun olmadı. İyiki çantamızda su ve atıştırmalık vardı.

- Su ister misiniz? Çikolata ve kraker de verebilirim.

Eymen
- Bir su bir çikolata ve varsa mısırlı kraker.

- Bir bakayim... Evet buldum. Al.

Eymen
- Teşekkürler.

Menderes ve ben de karnımı doyurdum.

- İyi geceler , ben uyuyacağım.

- Tatlı rüyalar.

...

Bizimkiler etrafımızda çember oluşturmuş bize bakıyorlardı.

- Ne oluyor sabah sabah ya!

Kaan
- Neden bakmayalım , gece eve gelmediniz ve ambarda uyuyorsunuz. Garip değil mi?

Menderes
- Akıllım biz gece geldik zaten kapıyı açamadığımız için de burda kaldık.

Nida
- Neler yaptınız dışarıda işe yarar birşey varmı?

Eymen
- Neler oldu bir bilsen... Bayağı ileride bir A101 bulduk içine girdik. Orasını sömürdük. Ama...

Nazar
- Ama ne oğlum , çatlatma bizi meraktan?

- Biz bir şeyler yerken markete askerler girdi. Hemde iyi insanlar ve Türk ordusu bizi gece buraya onlar bıraktı. Yaklaşık bin iki yüz kişi filanmışlar.

Sudenur
- Nee , yani ordu var mı hala?

Eymen
- Evet bize çok acı haberler de verdiler.

Özge
- Acı haberler ne peki?

- Dünyada sadece dört şehir ayaktaymış. Washington , Brüksel , Moskova ve Ankara. Dünyadaki çoğu ülke çökmüş işte dört tanesi kalmış. Her yerde antivirüs bulmaya çalışıyormuşlar. Onlar da Türkiye'de kalan üç tugaydan biriymiş.

Kaan
- Vaayy be!

- Millet , benim hala uykum var. Uyuyacağım.

...

- Hayırrrrr!

Kaan
- Ne oluyor! Anıl iyi mısın?

- Ne?

- Uyurken "hayır" diye bağırdın da!

- Hıı öyle desene , kabus gördüm sanırım.

- Anlatsana.

- Olmaz adı üstünde kâbus , kötü rüya anlatılmazmış. Bir zamanlar annem derdi.

- Peki

Kolumda takılı fazla lüks olmayan saat 23.43 ü gösteriyordu.

- Ee tabanca ile hedef atışları nasıl gidiyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- Ee tabanca ile hedef atışları nasıl gidiyor. Hani Kavuncu köyünde iki zombiyi beş kurşunla almıştın ya! Hehehe.

- He he tabi öyledir. Zaten bir daha kullanamayacağımı sende biliyorsun.

Kaan'ın dediği bu sözler çok olmasa da içimi yakmaya yetmişti. Sonuçta bir kolu artık yok.

- Seni kırdıysam üzgünüm dostum. Aşağılamak istemedim.

- Takma boşver. Önümüzde daha önemli işler var.


SALGIN-I ZOMBİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin