kime çektiğim belli

1.7K 93 16
                                    

"Merhaba ben Hades. Evime hoşgeldiniz Derin, Nehir ve kızım Doğa..." Şok oldum. Yani tamam babamdan (!) yardım isteyen bendim ama Nehir veya Derin'in de babası olabilirdi yani.
Benim gibi diğer kızlar da şok olmuştu. Bizim konuşamayacak kadar şoke olduğumuzu anlayan Hades "yangından kılpayı kurtuldunuz. Burada biraz dinlenin, yarın sizi alması için bir satir gönderirler." dedi. Nehir hemen atladı "bizi nereye götürecekler?" doğrusu bu sorunun cevabını ben de merak etmiyor değildim ama o sırada furyanın ellerinden kurtulup etrafa bakın-makla meşguldüm. Nehir konuşunca merak edip kafamı o yöne doğru çevirdim. Hades'se cevap verirken o kadar sakindi ki Derin'in okuduğu kitaplardaki kadar kötü bir tanrı olmadığını düşündüm. "Camp half-blood'a, diğer melezlerin yanına" "dıııt 404 not found error! Nasıl yani, melez miyim ben şimdi?" eyvah, sesli düşündüm dimi? Tabi ki sesli düşündüm. Şimdi bizi haşlıycak eminim! " evet, siz melezsiniz" aha, haşlamadı... Gerçi o kadar kötü birine  benzemiyor ama... bi dakka! SİZ melezsiniz dedi, sen demedi. Hadi beni biliyoz da Nehir ve Derin de mi melez?
Ben soramadan Derin sordu "ne yani, tamam Doğa'yı biliyoruz ama biz de mi meleziz?"
"evet siz de melezsiniz... Bu kadar sohbet yeter, beni takip edin."
kızlar Hades'e doğru birkaç adım attılar ama ben onlara katılmadım. Kafama bir soru takılmıştı.
"neden bize yardım ediyorsun?"

"burada tutsak olduğunuzu mu düşünüyorsun?"

"gibi"

"kızımı tutsak etmem ben!"

"persephone'i tutsak ettin ama!"

"Zeus'un fikriydi o!"
adam haklı hani.Neyse birkaç saniye sonra sakinleşti ve "sadece takip et tamam mı? Size odanıza kadar eşlik edicem hepsi bu..." dedi. İstemeye istemeye de olsa kızlara doğru gittim. Kızların yanına gittiğimde Derin beni Nehir'in de arkasına sürükledi ve koridorda ilerlerken bana"kafayı mı yedin sen?! Hades o, ya bişey yapsaydı sana!" diye çıkıştı ama ben pek dikkate almadım. Çünkü o sırada bulunduğumuz koridorun ürkütücü güzelliğine hayran hayran bakıyor-dum. Derin konuşurken elimde olmadan yüksek sesle "harika" dedim. Derin sinirle "beni dinliyomusun sen?" dedi. Hades'se gülüyordu. Yok, bildiğin kahkaha atıyordu. Benim dik dik baktığımı görünce " Özür dilerim, uzun zamandır bu kadar gülmemiş-tim." dedi. Ama gülüşü bile beni daha da geriyordu. Sanki bizi percy'ye yaptığı gibi hava almayan bir odada ölüme terk edecekmiş gibi duruyor-du. Ama bize bunu yapmaz, değil mi? Kızıyım ben onun... Hem ona kötü bişey de yapmadım...
   Ben bunları düşünürken o harika koridorları geçip siyah boyalı, üzerin-de mavi desenler olan bir kapıya geldik. "Burası sizin odanız. Beraber kalmak istersiniz diye düşünmüştüm ama eğer istemezseniz..."
hemen atladım "yok ! Saol böyle iyi." sonuçta kızlarla beraber kalmak benim için de, kızlar için de daha güvenliydi. Bunu fark etmiş olan Derin " teşekkürler ama biz beraber kalsak daha rahat olur." dedi. Hades ise sadece " tamam. Nasıl isterseniz öyle olsun. Burada bulunduğunuz sürece istediğiniz herşeyi yapabilir-siniz. Tek bir kuralım var; Persephone'nun odasına girmeyin. Üzerinde kırmızı nar desenleri olan oda. Bu kurala uyduğunuz sürece istediğinizi yapın. İyi geceler kızlar..." dedi ve gitti. O gidince biz de bir süre kapıya baktık. Önce açmak için tereddüt ettik ama sabaha kadar orda dikelicek degiliz ya! Ben de kızları beklemeden içeri daldım.
Gerçekten güzel bir odaydı.
Odada 3 tane pencere vardı. Her pencerenin dibinde bir yatak, her yatağın üzerinde de yatağın çarşafına uygun birer pijama vardı.
Birinci pencere çok güzel bir bahçeye bakıyordu ( Persephone' un bahçesi ) Pencerenin önündeki yatak çarşafı  kırmızı-siyah çiçek desenli gri renk-liydi. 2. Pencere ruhların alevler içinde yanarken canavarların onları kırık camlar üzerinde kovaladığı büyük bir alana bakıyordu. Pencere-nin önündeki Yatak çarşafı üzerinde beyaz kurukafalar olan siyah renkli bir çarşaftı. Üçüncü pencere ise siyah bir nehre bakıyordu ( Styks nehri)  3. Pencerenin önündeki yatak çarşafı ise puantiyeli siyah-beyaz desenindeydi.
Ben manzaraları incelerken Derin neşeli bir biçimde " kim önce kaparsa onundur!" dedi ve 1. Yatağa koştu. Nehir 3. Yatağı, ben de 2.'yi kaptım. Aslında Styks'e geçmek istiyodum ama bu da iyi. En azından persephone bahçesi bana kalmadi. Aslında Nehir de Derin de oraya geçmek istiyordu ama ben istemedim. Nedenini bilmiyorum ama karanlık şeyler beni hep cezbetmiştir. Sanırım bu Hades kızı olmamla ilgili. Neyse konudan dağıldım yine.
Yatakların üstündeki pijamaları giydik ve odanın ortasındaki kilime oturduk.
Söze Nehir girdi. "kızlar sizce Hades'e güvenebilir miyiz?" tam olarak güvenmesem de kızları rahatlamam gerektiğini düşündüm
Doğa- "güvenebiliriz bence... Çünkü bizi yangından kurtardı. Hem bişey yapcak olsa şimdiye yapardı."
Derin- "Ama yine de tedbiri elden bırakmamalıyız."
Doğa-" doğru, Hades bu sağı solu belli olmaz... Amaaaan bırakalım şimdi bu konuyu."
Nehir- "tamam o zaman...iyi geceler."
Derin-"iyi geceler"
Doğa- "İyi geceleeeeer."
Yataklara yattık ve üzerimize yorganları çektik.
       
    Ama ben uyuyamadım.

Olanlardan sonra uyumam mümkün değildi. Ben de biraz dolanıyım dedim. Yorganı üzerimden attım, ses çıkarmamaya özen göstererek üstümü değiştirdim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Ortam çok karanlıktı ama ben karanlığa alıştığım için görebiliyordum.
2 oda gezdikten sonra nereye gitsem diye bakındım.
   O sırada yan odadan bir japon sesi geldi. Bu sesi nerde olsam tanırdım. Yan odada birileri Attack on titan izliyordu. (ne reklamı reklam felan yok burda taam mı?) hemen yan odaya doğru gittim ve anahtar deli-ğinden odaya baktım.  
     Hades koltuğa oturmuş, laptopuyla attack on titan izliyordu.
Hemen kapıyı tıklattım (muko kelime-ler + ben) ve anahtar deliğinden bakmaya devam ettim. Hades sinirle kapıya baktı ve "NE VAR!" diye gürledi. Kapı bir anda açıldı. Allahtan tam zamanında kapı deliğinden çekilmiştim.
  Hades beni karşısında görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Laptopunu hemen kapattı.
 
"Sen daha uyumadın mı? Tuvaleti falan mı arıyosun?"

"Şey...ben uyuyamadım da, bi etrafa bakınıyım dedim. Bu odadan bi ses duydum ve ben bu sesi nerde duysam tanırım. Attack on titan mı izliyordun?"

"Attack on titan mı?"

"Hı-hı shingeki no kojin olarak da bilinir..."

"Evet, shingeki no kojin izliyordum. Kanlı bir animeymiş."

"Şey...ben bu animeyi çok severim de, ben de izleyebilirmiyim?"

"Tamam, gel izle."

Sevinçle yanına geçtim ve sabaha kadar anime izledik. Artık onun kötü olduğuna dair bir şüphem kalmamıştı. -Şimdi siz bi animeyle hemen ikna oldun mu yani? Diyceksiniz ama anime o kadar basit bir konu değil, anime benim için bir hayat tarzı. Neyse konuya geri dönüyoruuuuz-
Sabah olunca da kızların yanına gittik.

Sinirden köpürmüşlerdi.

Derin-" nerdesin sen? Meraktan öldük!"

Doğa -"cehennemin dibindeki tek sarayın bir odasında babamla Attack on titan izliyordum."

  Sonra bir bana bir babama bakmaya başladılar.

Doğa- "Niye bu kadar şaşırdınız ?"

Hades-" çünkü ben kimseyle kolay kolay anime izlemem."

Derin- "izlemezdiniz..."

Hades- "NEYSE, ben buraya sadece Doğa'yı bırakmak için gelmedim. Dün akşam Hermes geldi. Satirler daha erken gelmek zorunda kalacaklarmış.
O yüzden yeraltı gezisi yapamayaca-ğız. Giyinin ve 5 dk içinde koridorun sonundaki ağaç tablosunun yanına gelin. Ben de bu sırada satirleri ağırlıyayım."

Doğa- "ben de çantamı toplayayım." (cüzdan tel. şarj aleti falan )

Sonra Hades çıktı. Ben çantamı alırken kızlar da nerdeyse ışık hızında giyindiler. Derin "hadi gidelim" dedi ve kapıyı çekip çıktık. Koridorun sonunda iki adet satir, bir adet manyak manyak sırıtan Hades ve Hades'in elinde de iki fırlatma bıçağı, yay ve oklar, bir de kılıç vardı.
Kılıç çok güzeldi. Simsiyah olduğu halde beyaz pırıltılar saçıyordu. Ama en çok dikkatimi çeken ok ve yay oldu. Oklar ve yay o kadar koyu bir gece mavisiydi ki siyah gibi duruyordu. fırlatma bıçaklarıysa o kadar koyu bir kırmızıydı ki siyah gibi duruyordu

"Baba bunlar ne?"

"Senin silahların. Senin okçulukta iyi olduğunu biliyorum o yüzden ok ve yay. Ayrıca yakın dövüş için fırlatma bıçağı ve kılıç."

"Arkadaşlarım?"

"Onlarınki ebeveynleri tarafından kampa bırakıldı. Kulübelere gidince alırlar. Ben kendi elimle veriyim dedim. Hazır burdayken yani..."

"Tamam ama iki tane yeter."
Kılıcı ve okla yayı aldım. Bizi iyi ağırladığı için teşekkür edip kampa doğru yola çıktık."

Hades Kızı (Kampın Kara Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin