Meleğin İzleri || 3

346 24 5
                                    

-3-

"İstemek başarmanın yarısı olsaydı, kedi ciğerci dükkânı açardı."

| Melek |

*

-Geçmiş-

Adımlarını karıştırdı, sendelerken toparlandı, kapının arkasında durduğunu fark eden yaşlı adama ve yanındaki çocuğa baktı. Geri zekâlı olması değil de, bunu bir başkasının ağzından duymak... Bilmiyordu, onun yerinde başka biri olsa nasıl karşılardı hiçbir fikri yoktu fakat Melek hiçbir tepki veremedi. Gözlerinden süzülen ılık damlaları bile hissetmekte gecikti. Yanından geçip giden genç çocuğa baktı. Neydi adı? Hah, Barış. O da en az kendisi kadar şaşkındı, ne yapacağını, nasıl tepki vereceğini bilmiyor gibiydi. Geldiğinden beri kendisini sevmemişti bu çocuk, sevmesini de beklemiyordu zaten. Kim evine gelen bir yabancıya anında ısınabilirdi ki? O an fazla duramadı orada, bahçeye çıktı.

Çimlerin üzerine oturdu. Düşünüyordu da... Bugüne kadar hiç gerçekten mutlu olduğu bir an yoktu şu hayatta. Küçük yaşta hem annesiz hem de babasız kalmıştı ve mutluluğa dair en ufak bir fikri bile yoktu. Kulağına dolan keman sesi hüznün aynasıydı onun için. Öyle içli ve kederli çalıyordu ki... Sahi, kim çalıyordu bu kemanı? Yan villadan geliyor olmalıydı. Dudaklarını birbirine bastırdı, ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu. Başarabilirdi, normal insanlar gibi olabilirdi fakat şuan bunun için bir sebebi yoktu. Savaşmak, hayatta kalmak, birilerine bir şeyleri ispat etmek için yeterince sebebi yoktu. Başarıya ulaşmak için isteği de yoktu üstelik. Sanki yaşananlara rağmen hayata dönemezmiş, olanları unutamazmış gibi geliyordu.

Sonra kulağında bir fısıltı inledi, "Vazgeçemezsin!" dedi. İç sesiydi bu, tanıyordu onun sesini. Kendini güçsüz hissettiği anlarda Melek'i azarlamaktı yegâne görevi. Yetmiyordu onun varlığı, sadece o ses için hayatta kalamazdı. Kıran kırana bir savaş gibiydi bu hayat ve güçsüz olanın ayakta kalmasına müsaade etmiyordu, silip atıyordu tarihten. Kendisini seçen bu adama istemsiz bir biçimde şefkat beslemeye başlamıştı bile. Daha nasıl biri olduğunu bile bilmezken tuhaf değil miydi? Sırf onun kendisine olan inancını boşa çıkarmamak için hayatta kalıp savaşmalıydı. O an anladı ki hayat bir kaostu ve ayak uydurabilen herkes bu kaosun bir parçası olarak yaşam mücadelesi veriyordu. Başaramayanlar da sonsuz bir girdapta yok olup gidiyordu.

-Günümüz-

Kolay değildi. Hiç kolay olmamıştı her şeye rağmen hayata tutunmak. Ama şaşırmadı, onun için hiçbir zaman kolay değildi ki hayatta kalmak. Alışmıştı ona biçilmiş kaderi yaşamaya ve zamanla direnç bile kazanmıştı bu zorluklara. Hayat hep bir virüs gibi kendini yenilemiş, direnç kazandığı her şeye bin katıp karşısına yeni, köklü dertler getirmişti. Pes etmemiş, hepsinin köklerini sökmüştü. Çünkü tek başına değildi artık, mücadele etmek için bir sebebi de vardı üstelik. Sadece kendi için yaşamıyordu. Onu ve duygularını önemseyen birileri halâ vardı hayatta. Kolay pes etmeye de niyeti yoktu artık.

Herkes yanlış bilmişti bugüne kadar, istemek başarmanın yarısı falan değildi. Belki çeyreği olabilirdi ama asla yarısı değildi. İstemek başarmanın yarısı olsaydı, kedi ciğerci dükkânı açardı. Hayır, isyan değildi bu Melek'e göre. Hayat kolay değildi, kabul ama her başardığında muazzam ödüller sunuyordu karşısına. Genç kız bunları hep nimetten saydı. Adnan babası onun için bir nimetti. Barış... Barış onun için neydi bilmiyordu. Belki de geç kazandığı bir ağabeydi. Rana Annesiyse bambaşka bir dünyaydı, o şefkat kelimesinin vücut bulmuş haliydi. Adım atarken elinden tutanlar olmasaydı hiçbir şeyi başaramazdı ki o. Bu yapmacık dünyada tüm samimiyetiyle kendisine gülümseyen bir ailesi vardı. Onlarla birlikte var olmuştu işte. Bu dünyaya bir Melek mi fazla gelecekti?

Meleğin İzleri | İz Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin