Chapter|10

134 18 7
                                    

Arabasının önünde otururken ikimizde konuşmuyorduk.

Kendimi amaçsızca sokaklarda dolaşarak içki içen insanlar gibi hissediyordum. Londra'da maalesef bir denizimiz olmadığından, yapay gölün kenarında tek bir kıpırtı olmayan mavi suyu izliyordum. Arada bir bana dönüyor, bir şey diyecek gibi ağzını açıyor fakat çıtını çıkarmadan önüne dönüyordu. Arabanın içinden hafifçe süzen ışıklar telefonlarımıza aitti.

Ailelerimiz bizi defalarca aramıştı.

Okuluma ve "aşk" meselelerine harcadığım, çöpten ibaret olan hayatıma son vermeyi istiyordum. Sanki her şey benim için ters işliyordu ve ben dışında herkes mutluydu. Sırayla arabaya vurduğu tırnakları ile bir ritim tutturmuştu.

"Hisselerimi satacağım."

Dedim gözlerimi sudan ayırmadan. Tırnaklarının çıkardığı ses kesildi. "Ne? Bunu yapamazsın." Bana doğru döndüğünü hissettim. Ona dönmeden yanıtladım. "Bak, bunu yapmayı istemediğini biliyorum ve bunun olması için öylece duracak değilim."

Sönen telefon ışıklarından biri tekrar canlandığında konuştu. "Şu an şirketimizin 3. Yıl partisi varken -ayrıca yapmamız gereken konuşmalar- burada öylece oturabildiğimize göre sen de sadece onun dediklerinin olmasına izin verebilirsin." Sanırım kanımdaki alkol yüzünden dedikleri bir an olsun saçma duygularımın ortaya çıkmasını sağlamıştı.  "Sadece çıkıyor gibi yaparız bu kadar. Özel hayatlarımız aynı devam eder. Sadece insanlar bunu böyle bilir."

Bir şey söylemedim ama birazdan ağlayacak gibi hissediyordum.

Öyle de oldu.

Sessizce ağlarken tek kelime etmemiştim. Sadece ağlıyordum.

*
5 sene önce

Zayn elindeki gülleri kibarca bana uzattı ve gülümsedi. Yüzünü çevreleyen siyah sakalları, uzun kirpikleri, esmer teni ve ela gözleri bir anlığına da olsa kalbimin çarpmasına sebep oldu. Justin artık onunla takılmamamı istediğini söyleyerek beni yanından kovduğundan beri Zayn benimleydi ve Justin'i unutamamış olmama rağmen ondan az da olsa hoşlanıyordum. Elinden gülleri aldım ve burnuma yaklaştırdım. O ise yanıma oturmuş beni izliyordu.

"Çok güzeller, teşekkür ederim."

Dedim ve o sol kolunu omzuma atarak beni kendine yasladı. Onun benden hoşlandığını düşünüyordum ve her yan yana gelişimizde bu daha da güçleniyordu. Eli omzumda hafifçe gezinirken burnu saçlarımın arasındaydı.

Ben ise başımı göğsüne yaslamıştım.

Birden aklıma yine o geldi, onun göğsünde hiç bu şekilde duramamıştım. Birden içim kötü oldu ve kalkmak istedim fakat kendimi durdurdum. Her şey düzgün gidiyorken bunu bozamazdım.

Dövmelerin kapladığı sağ kolundaki saate baktı. "Okuldan çıkmaya ne dersin? Derse geciktik zaten." İlk okulu asışım değildi, bu yüzden kabul ettim ve kendiyle beraber beni de kaldırmasına izin verdim.

Söylediği şeylere gülerek başımı eğiyordum çünkü araya iltifatlar yerleştirerek utanmama sebep oluyordu. Çıkışa ilerlerken ayağımın yakınlarına yanan bir sigara düştü ve geldiği yöne doğru başımı çevirdim.

Oradaydı, bize bakıyordu.

Daha sonra bakışlarımız kesişti ve o iğrenç bir şekilde sırıtmaya başladı. Başımı eğdim. Zayn baktığım yöne doğru döndüğünde yüzüne bir şey çarptı ve yere düştü. Zayn olduğu yerde kalakalmışken yerde parlayan metalik pakede gözlerim takılmıştı. "Lazım olur." Dedi fırlattığı kondomu kast ederek. Yutkunduktan sonra harekete geçmeye başlayan Zayn'i tişörtünden yakaladım.

"Dur, onun bugünü mahvetmesini istemiyorum. Gidelim lütfen."

Dönüp gözlerimin içine bir süre baktı ve gözlerini sımsıkı kapatıp nefes verdi.

"Anlamıyorum, sizin ilişkiniz bitmedi mi? Neden hala bizimle uğraşıyor?"

Justin onu duydu ve alayla güldü. "Biz sadece öyleymiş gibi yaptık dostum."

Bir şey diyemezkem gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıp yüzüne baktım. Gözlerimin içine baktı ve bir şey demedi. Zayn beni çıkışa doğru sürüklerken gözlerimiz hala birleşikti ve bir kaç damlanın yüzümden kaydığını hissettim.

Sessizce ağlarken tek kelime etmemiştim. Sadece ağlıyordum.

Daha sonra okuldan çıktık.

*

Uzun bir süre daha orada oturduktan sonra arabaya binmiştik ve ben telefonumu kapatmıştım. Arabanın asfaltta çıkardığı belirsiz sesleri dinliyorduk. Ne o konuştu, ne de ben. Evimin olduğu sokağa giriş yaptığımızda yerimde doğruldum ve kenerimi çözdüm. Evimin önüne gelirken araba yavaşladı ve durduk. Telefonumu cebime koydum ve sağ elimi kapı koluna attım.

O sırada eli sol kolumu tuttu. "Miley, bekle." Önce kolumdaki eline, daha sonra yüzüme dikkatle bakan yüzüne çevirdim. Gömleğinin düğmeleri açıktı ve ceketi yoktu. "Bak bunu yapmak zorundayız, hisseleri ona satarsa şirketimizi kurtaramayız bunu biliyorsun ve hisselerini satmanı da istemiyorum." Bir süre durdu ve yüzünü dışarı çevirdi, eli hala kolumdaydı. "Sen olmadan idare edemem, tek başıma bunu yapmak benim için çok zor olur." Dedi ve elini kolumdan çekerek kapıları açtı. "Ayrıca özür dilerim." "Ne için?" Dedim inmeden hemen önce. "Yani bilirsin, Liam ile bir ilişkim vardı sanırım v-"

"Boşversene." Dedim elimi havada sallarken, çoktan gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Hala farkımda değildi ve hiçbir zaman olmayacaktı. "Ne zaman beni umursadın ki zatem, düşünüyor gibi yapmana gerek yok." Dedim arabadan inerken. "Bunu kabul etmiyorum onunla konuşacağım umrumda değil, sana iyi eğlenceler."

Dedim ve kapıyı çarparak evime adımladım.

*

It's You|JileyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin