Süper Kahraman Arsel

13 8 0
                                    


 Ben:

- Arsel bak ben şu Çisem' den her şeyi beklerim. Anneme ve babama abuk subuk bir şey söyler ben  bu sefer yine kendimi tutamam ve okuldan atılırım. Sen şu Çisem' in yanına git ama yakın olma ki çakmasın. 

Arsel koşa koşa hemen gitti. 

Çisem:

-  Şimdi Mira var ya bu Mira sizden gizli...

Tam cümleyi tamamlayacak iken Arsel sözünü kesti. Arsel:

- Şey Mira çok akıllı, çok zeki ve çok iyi bir kız. Ve bunu sizden gizliyor. Çisem arkadaşımız da öyle demek istedi.

Arsel Çisem'i cimcikledi. Çisem:

- Ya ya çok iyi kızdır Çisem. Mübarek kanatsız melek diyebiliriz.

Annesi:

- Çok sağ olun çocuklar...

Annem ve babam buraya doğru geliyordu. Kapının önünde ki çam ağacının arkasına saklandım. Görmediler. Acaba Çisem öyle bir şey yapmış mıdır ki? Kızda o kadar cesaret var mı ki? Of ben şimdi çıkışa kadar bu sorunun cevabını nasıl bekleyeceğim?

Arsel:

- Çisem sen bu kızdan ne istiyorsun? Kız gitti de ailesi mi başladı? Mira uyardı anlamadın. Belki ben uyarınca anlarsın. Sevgilimden uzak dur.

Ders zili saati gelmişti. Herkes sınıflara çıkıyordu. Ben ise okula çok yakındım ama bir o kadar ise uzaktım. Eğer bu kız böyle bir şey yaptıysa var ya yok okuldan atılmaymış falan direkt düşünmeyeceğim sınıfa girip onun saçını başını da yolmayacağım direkt onu öldüreceğim.  Hava da çok soğuktu. Annem beni arıyordu:

- Kızım neredesin? Çabuk eve gel!

Ben:

- Anne biraz da hayatımı yaşamak benim de hakkım. Korkma kimseyle kavga etmeyeceğim. Ayrıca okul çıkışı Arsel' in evine gideceğim. Matematik ödevi için. Haberin olsun.

Annem:

- Bari bu sefer dikkatli gel Mira. Hatta baban alsın seni.

Ben:

- Gerek yok Arsel beni eve bırakacak. Merak etme. Çok geç gelmem. Neyse görüşürüz.

Telefonu kapatmıştım. Acaba şuan içeri de neler yaşanıyordu. Keşke sınıfa da girmenin bir yolu olsaydı. Ama yoktu. Teneffüs zili çalmıştı. Arsel koşa koşa kapının arkasında durdu. O dışarıya çıkamıyor, ben içeriye giremiyordum. Arsel:

- Tam  tahmin ettiğin gibiymiş. Ama ben son anda yetiştim. Sen merak etme. Annen ve baban hiç bir şey anlamadı.

Ben:

- Süper kahraman Arsel diyeceğim artık sana. Yoksa annem ve baban öğrenseydi beni büyük ihtimal ile okuldan alacaklardı.

Arsel:

- Ama sonuç farklı.

Ben:

- Peki okulda durumlar nasıl?

Arsel:

- Melisa sadece biraz tuhaf o kadar. Her şey aynı onun dışında. Neden tuhaf olduğunu da bilmiyorum. Aynı zaman da Berke' de tuhaf. Ama ağzından bir türlü laf alamıyorum.

Ben:

- Acaba ne olmuş olabilir ki? Matematik ödevinde aynı gruptalar. Bir sorun çıkmış olmasın?

Arsel:

- Bilmem. Sen çıkışta gelirsin. Ama kendin olarak. Şimdi git hava çok soğuk. Gözün arka da kalmasın. Beni de merak etme dediklerine uyacağım.

Ben:

- Tamam. Görüşürüz çıkışta.

Arsel:

- Görüşürüz.

Eve gelmiştim. Allah' tan annem ve babam çalışıyorlardı. Yoksa benim kafamın etini yiyeceklerdi. Ben de güzel bir şekilde hazırlanayım ki Arsel' in gönlünü yavaş yavaş fethedeyim. Bol yeni moda bir kazak, altına siyah bir cin, rahat ve şık bir spor ayakkabı, saçlar dümdüz, hafif makyaj ve bir tane de yüzük. Gayet güzel olmuştum. Arsel' de beğenir umarım. Bir an önce çıkışın olmasını bekliyordum. Hem Melisa neden böyle onu öğrenirdim hem de Arsel'i görmüş olurdum.

Çıkış saatine çok yaklaşmıştık. Ben yavaş yavaş çıkıyordum. Hayret bu sefer şansım yaver gitmişti ki hemen otobüs bulmuştum. Şom ağızlı Mira. Kolay otobüs buldun ama trafik yoğun. İşte buna benim hiç bir zaman şansımın olmayacağının kanıtı idi. Onlar çıkalı 2 dakika olmuştu. Ben ancak varmıştım. Okulun yakınlarında idim. Arsel beni görmüştü. Arabası ile birlikte yanıma geldi. Melisa ile Berke bir şeyler konuşuyorlar. Ama bizim gitmemiz gerekiyordu. Nasıl olsa akşam arar ve konuşurduk. Arsel:

- Güzel olmuşsun. Beğendim.

Ben:

- Çok teşekkür ederim.

Arsel:

- Benim gibi yakışıklı çocuğun yanın da biraz sadesin ama olduğu kadar olmadığı kader.

Gül gül eve varmıştık. Arsel' in egosu ile şakası birleşince harika oluyordu. Arsel:

- Gel ödeve başlamadan önce beraber kurabiye yapalım. Çok zevkli olur ne dersin?

Ben:

- Bu sefer sakarlığım nedeniyle beni   kovmaman şartıyla neden olmasın.

Arsel:

- Mira biliyorsun, pişmanım. Hadi gel yapalım.

İkimiz de kurabiye nasıl yapılır pek bilmiyorduk. Kurabiye yaparken klip çekiyormuş gibi hissediyorduk. Arsel burnuma un sürmüştü. Ben de onun yüzüne un atmıştım. Her yer un olmuştu ve kısa süre de dağılmıştı. Sanki bir dizinin içindeydik. Kurabiyenin pişmesini bekledik. 

Kurabiye pişmişti. Pişmişti pişmesine ama taş bile onun yanın da daha yumuşaktı. Yiyemiyorduk bir türlü. Çok eğleniyorduk ve sürekli gülüyorduk. Sonun da kurabiyeyi ısırmayı denemeyi bıraktık. Başladık ödev yapmaya. Ödevin bitmesine az kala Melisa beni aramıştı. Telefonu açmıştım. Melisa:

- Mira ben çok kötüyüm. Sana bir şey anlatmam lazım.Ama çok şaşıracaksın...

Ben:

- Ne oldu çabuk anlat.

Melisa ilk önce derin bir nefes almıştı...

Melisa ne anlatacaktı? Ne olmuştu bu kadar kötü?



Tut Ki Öldüm Nasıl Bakacaksın Gökyüzüne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin