Uyandığımda pike yerde elim masanın üstündeydi. Ayıldıktan sonra lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Kahvemi yapıp bilgisayarımı açtım, birkaç video izleyip elime kitabımı aldım. Ben her odaya bir kitap bırakırdım ki üşenmeyip alıp okuyayım. Kitaba yoğunlaşmıştım ki bilgisayarımdan mail sesi geldi. Mailime girdiğimde kala kaldım. Fatih mail atmıştı. Ne kadar sürdü emin değilim ama bir süre maille bakıştım. Kalbim hala hızlı atıyordu ve ensem alev almıştı.
'Algan telefonun sürekli kapalı öğrendim ki yurt dışındaymışsın. Seninle konuşmayı özledim... Ne olur ulaş bana. Öyle kötüyüm ki ben seni istiyorum ne olursun dön mesajıma. Seni seviyorum...'
Gözümden izinsizce süzülen yaşı hissettiğimde çenemdeydi. Daha dün unutmaya çalışmaya başlamışken bu mesajda neydi? Hissediyordu işte nasıl olduğunu bilmiyorum ama anlıyordu. Bilgisayarımı kapatıp üstümü değiştirdim ve kendimi sokaklara attım. Boş boş yürürken bir anda dünkü kafenin önünde olduğumu fark edip aynı masaya oturdum. Bir çay söyleyip Barlas'ı beklemeye başladım. Barlas gelene kadar çayla dolup taşmıştım.
'Barlas beni kimsenin olmadığı kafamı toplayabileceğim bir yere götürür müsün?'
'Bu ne hız? İnsan bir hoş geldin der. Neyse gel gidelim.'
Barlas'ın arabasına binip ormanlık bir alana gittik. Arabadan inip hiç konuşmadan ilerlemeye başladık. Barlas durup yere çöktü, bende onun yanına çöktüm. Önümüz uçurumdu uçurumun dibinde uçsuz bucaksız bir deniz bize göz kırpıyordu. Bir süre denizi izledikten sora sırt üstü uzanıp gökyüzünü izledim. Barlas'da benim az öteme uzandı bense gözlerimi yumup düşünmeye başladım. Hiç ihtimal var mıydı? Belki bu sefer adam gibi bir ilişkimiz olurdu. Kimi kandırıyorum ya! Bizden bi bok olmazdı. Beynimi boşaltıp etrafımdaki o güzel sesleri dinlemeye başladım.
Gözlerimi açtığımda yıldızlarla gözgözeydim, oturduğumda ise deniz ay ışığı eşliğinde ayaklarımın dibindeydi. Üstümdeki battaniyeyi kaldırıp ayağa kalktım. Arkamı döndüğümde Barlas'ın bagajda bir şeylerle ilgilendiğini gördüm. Kafasını kaldırıp beni gördüğünde gülümsedi.
'Sonunda uyandın uykucu bende tam acıkmıştım. Hadi gel de bana yardım et.' Gülümseyerek yanına gidip bagajına göz attım. Bir köşe yemeklere ithaf edilmişti resmen.
'Oha ruh öküzümü buldum sanırım.' Gözlerimi kocaman açıp ona baktıktan sonra kahkaha atmaya başladım. 'Bunlar ne için?'
'Kafama estiğinde uzaklaşırım ve her yerde her zaman market bulamazsın. Bende bu yüzden tedbirimi önceden alırım. Bozulmayacak atıştırmalıklar zaten hepside. Hadi yardım ette karnımızı doyuralım.' Kıkırdayarak bagajdaki örtüyü daha demin uyduğum yere serdim. Üstümüze gelen dala feneri asınca Barlas, soframız aydınlanmıştı. Yiyecekleri sofraya yerleştirdikten sonra bizimde oturma zamanımız gelmişti. Yemekten sonra gömüleceğimiz çerezlerimiz hazırdı bile. Kahkahalarla geçen bir akşam yemeğinden sonra çöplerimiz toplayıp bagaja kaldırdık. Geri dönüp ağaca yaslanarak oturduk. Yanımızda çerezlerimiz ve sodalarımız vardı.
'Sigarasadım ve aklıma tüküreyim ki tüm sigaramı bitirdim!' Barlas cebindeki paketini çıkarıp bana uzattı. Daha hiç açılmamış paketi açıp bir dal aldım. 'Siftahı benden, demek ki çabuk bitecek talihsizliğin böylesi.' Ben gülünce oda güldü.
'Aman be Algan bırak talihsizliğim sigaradan yana olsun. Ya hayattan yana talihsiz olursam.' Gözlerindeki samimiyette eridim. Diyecek bir haltım yoktu. Oda yaktı bir dal ve birlikte tütmeye başladık. 'Neden sigara içiyoruz biz?'
'Çok basit bir soru bu! Bak şimdi!' Ona dönüp kalbine dokundum. 'İşte burada yangın var tam ortasında bu öyle büyük bir yangın ki dumanı içimizden çıkmıyor çıkamıyor ve bundan dolayı içimizde kalan duman kalbimizi zehirliyor. Bizde sigara içerek bir nevi itfaiyecilik oynuyoruz. Kalbimiz zehirleneceğine akciğerimiz zehirlensin diyoruz.' Sigaradan derin bir nefes çekip yavaş yavaş dışarı üflüyorum. 'Daha doğrusu kalbimizdeki zehirlenmesin diye yoksa...' kendi kalbimi gösteriyorum. 'Bu kalbin pek bir önemi yok!'
'Vay be Algan bunca zamandır buna böyle güzel cevap veren olmamıştı. Hatta cevap bile veremeyenler çoktu.'
'Barlas, Fatih mesaj attı.' Ne yapacağını bilmeyen küçük çocuklar gibi ona sığındım. Oda beni kollarının arasına aldı. Uzun bir süre öyle oturdu. Beni ne teselli etti nede bana soru sordu. 'Ne yazacağımı bilemedim. Yani ne bileyim ben artık onu gerçekten istemiyorum. O beni ben olduğum için sevmiyor ki! Beni kısıtlayıp beni değiştirmeye çalışıyor. Bir gece beni arayıp sayıp sövdü biliyor musun? İnsan sevdiği insana nasıl kıyıp aşağılar ki! Siktir falan da değil söylediği bildiğin kaşar dedi bana ya kaşar! Beni herkesten daha iyi tanıyan oyken bunu bana onun söylemesi çok koydu Barlas. Ve o kimseye söyleyemezken beni sevdiğini beni saklarken ben nasıl ona inanayım. Tamam, herkes bilsin istemiyorum içimizde yaşayalım okey ama arkadaş demiş ya arada konuşuyoruz deyince koyuyor.'
'Algan siktir et! Valla bak değmez ben seni şu kısacık zaman diliminde bile tanımışken o hıyarağası seni çözememiş ya da çözmeye çabalamamış.' O hıyarağası deyince aldı beni bir gülme hatta dozu abartıp kahkaha atmaya başladım. Bana garip garip bakarken konuşmaya çalıştım.
'Hıyarağası lafı benim lafımdır da ondan güldüm. Kusura bakma sinirlerim bozuk. ' sodamdan büyük bir yudum alıp konuşmaya başladım. 'Bu gün ona dair anılarımdan bahsetmemi istemiştin. Az da olsa anlatayım. Ben onunla küçük ama şirin bir evde oturmak isterdim. Az odalı bize yetecek kadar balkonunda keyif kahvelerimiz içebileceğimiz hoş bir evimiz olsun isterdim. O evde yaşlanmamızı isterdim. Her tatil günümüzde yeni yerlere gitmemizi isterdim. Birlikte yüzmek isterdim. Birlikte güneşlenirken limonatalarımızı içmeyi isterdim. Koltukta uyuyakalmak isterdim. Birlikte eğlenmeye gitmek isterdim. Ben tiyatroda oynarken beni izlemesini isterdim hatta oyunun sonunda beni ve arkadaşlarımı ayakta alkışlasın isterdim. Birlikte kitap alışverişine gitmek isterdim. Bana yemek yapmasını isterdim. Birlikte içmeye gitmeyi isterdim. Birlikte zil zurna sarhoş olup sokakta dans etmek isterdim. Benim sigaram bitince bana sigara almasını isterdim. Benim sigaramı yakmasını isterdim. Hasta olduğumda bana beceremese bile çorba yapsın isterdim. Bana küfretmesin isterdim. Uykumuz kaçınca gece gece dolaşmaya çıkmak isterdim. Uyuyacakken bana masal anlatsın isterdim. Beni destekleyip hevesim kırıldığında beni motive etsin isterdim. Ben kitap okurken bana kahve yapsın isterdim. Yazılarımı ilk onun okumasını isterdim. Evlendikten kısa bir süre sonra o evde küçük küçük çocuklar saklambaç oynasın isterdim. Ben onların bu koşuşturmalarına kızarken Fatih'in gelip 'Çocuklarıma karışma.' Deyip göz kırpmasını isterdim. İşten gelirken beni de işten almasını isterdim. Çocukları da babaannesinden almamızı isterdim. Benim izin günlerimde beni arayıp gelirken bir şeyin lazım olup olmadığını sormasını isterdim. Gece çocukları uyuttuktan sonra dondurmamızı yerken sohbet etmek isterdim. Yaşlandığımızda torunlarımıza anlatabileceğimiz tonla anımız olsun istedim. Ne bileyim gece ben üstümü açtığımda örtmesini isterdim. Bana sarılarak uyumasını isterdim. Böyle işte bunları isterdim ama olmayacak şeyler artık. Hadi kalk gidelim gözlerin kan çanağı. Arabayı ben kullanırım az kestirirsin sende.'
Eşyalarımızı toplayıp arabaya bindik. O yan koltukta uyurken bende bir sigara yaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNZİVA
RomansaHer şeyi geride bırakıp kaçmak korkaklıktı evet ama kalıp ne yapacaktı ki? Eşyalarını evde bırakıp kitlediği ruhunu alıp sırra kadem bastı Algan. Hayat fark edilmeyecek kadar kısaydı lakin hayat ne kadar kısa olursa olsun sevmek gerekti birini. Hak...