Altay ağabeyimin yanından ayrılalı iki ay olmuştu. Her gün onu arayıp rapor veriyordum. Barlas yanımdayken daha iyiydim, bana ilaç gibiydi ve sanırım tedavim bitmek üzereydi. Gece Barlas bahçedeki hamağa yayılmış gökyüzünü izliyordu. Yanına gidip bende yayıldım.
'Ne düşünüyorsun Barlas?' dönüp bana bakıp gülümsedi, bende ona gülümsedim.
'Seninle tanışmamızın bana ne kadar iyi geldiğini düşünüyordum.'
'Hadi ordan! Nerden tanıştım bununla diyorsun değil mi?' bununla kahkaha attık. Göz göze geldiğimiz an büyük bir sessizlik oldu. O kara gözlerinde ki kuyuya kendi ipimle indim ben. Gözlerini gözlerimden kaçırmadı. Ben o gözlerdeki kuyuda ömrüm boyunca kalmak istiyordum o ipi kesmeliydim ki kurtulamayayım. Aklıma gelen fikri düşünmeden yapmalıyım ki vazgeçmeyeyim. Onu o güzel dudaklarından öptüm. İlk başta sanırım şokla karşılık vermedi ama sonra o da karşılık vermeye başladı. O da seviyordu beni! Geri çekilip yüzümü görmemesi için boynuna saklandım. O gülerken bense onu küçük küçük çimdikliyordum. 'Tek kelime dahi etme seni mahvederim!' keyifle iç çekti. Utanmam biraz geçince kıkırdamaya başladım. Kafamı kaldırınca göz göze geldik.
'Seni seviyorum Algan. Seni ilk gördüğümde farklı biri olduğunu anlamıştım ama seni sevebileceğimi düşünmemiştim. Ben bu güne kadar hiçbir kızı sevmedim seni sevdiğim manada ve bundan dolayı bizimkiler zorla nişanladılar biliyorsun bundan dolayı kaçtım seninle zaten. Seni tanıdıkça sevdim ben ama şuan önemli olan konu bu değil.'
'Ne peki?' dedim büyük bir merakla.
'Namusumu kirlettin daha ne olsun Algan!' göğsüne ufak bir yumruk attım. 'Acıdı ama!' kahkaha atmaya başladı.
'Komik değil. Ben sigaramı almaya gidiyorum. Bir şey istiyor musun?' yaramaz çocuk ifadesini takınıp düşünüyormuş gibi yaptı.
'Evet daha deminkinden alabilir miyim bir tane daha?'
'Görünüşe bakılırsa bir daha zor olacak.' Gülümseyip evden sigaramı almaya gittim. Dolaptan iki bira ve sigaraları alıp çıktım. Bahçedeki masaya oturduğumda yanıma geldi o da bir dal onun paketinden aldım bir dal da kendi paketimden aldım. İkisini aynı anda yakıp Barlas'a uzaktım birini.
'Teşekkür ederim kurtarıcım.' biradan yudum alıp gülümsedim.
'Ben teşekkür ederim beni kurtardığın için beni hayata bağladığın içinde. Ayrıca sen benim kurtarıcımsın.'
'Sen öyle san, sen olmasaydın ben şu an mutsuz bir evde yabancısı olduğum bir kadınla baş başa olmak zorunda kalacaktım. İntiharın kıyısından çekip aldın sen beni.'
'Hadi kalk yürüyüşe çıkalım.' Ayaklanıp elimi uzattım ona.
'Şimdi mi?' heyecanlanan bir çocuğa dönüşüp büyük bir istekle kafamı salladım. Kafasını sallayarak güldü ama ayağa kalkıp kolunu omzuma attı. 'Hadi istediğin olsun bakalım.' Bir yandan biralarımızı yudumlarken bir yandan da sohbet ediyorduk. Birbirimize bakıp gülüyorduk. Küçük çocuklara dönüşmüştük. Cebimden telefonumu çıkarıp video çekmeye başladım. Boş sohbetlerimizi kayda alıyordum. Zaten iki ayda o kadar çok fotoğraf ve video çekiyordum ki telefonun hafızası dolmak üzereydi.
'Eve gidince bana o özel makarnandan yapar mısın?' durup bana baktı.
'Bu saatte mi?' omuz silkip eve döndüm.
'Ne var saatte her saat yemek için mubahtır hem.' Arkadan gelip beni kucağına aldı.
'İstersinde yapmaz mıyım? Seni dünkü gibi uçurayım mı?'
'Sakın sakın! Yapma bak bu sefer düşürürsün beni!' beni dinlemeyip dönmeye başladı. Kahkahalar atarak dönüyorduk. Sonunda yere oturduk, başım öyle dönüyordu ki oturduğum yerde bile yığılacakmış gibiydim. 'Başım dönüyor olabilir ama bana makarna yapacağın hala aklımda.' Eliyle dizine vurdu.
'Tüh be unutursun sanmıştım.' İlk Barlas ayağa kalktı sonra beni kaldırdı. 'Hadi sana güzel soslu bir makarna yapalım.'
Gece kabus görürken uyandım ve odamdan çıkıp bahçeye çıktım sigaramı yakıp kapıya yaslandım. Hayatımda en çok korktuğum şey sevdiklerimi kaybetmek ve rüya dahi olsa deli korkuyorum. Ölmek korkunç değil aslında korkunç olan sevdiklerimin benden gitmesi. Bir şey olacaksa bana olsun sevdiğim insana değil. Barlas'ın odasına girip onu izledim üstünü açmış yatıyordu hava serinlemesine rağmen üstünü açmıştı, gidip üstünü örttüm.
Saate baktığımda sabahın yedisiydi. Elimde ki kitabı bırakıp mutfağa geçtim. Bize mükemmel bir kahvaltı hazırlamak için kollarımı sıvadım. Kahvaltı hazır olduktan sonra Barlas'ı uyandırmak için odasına gittim bir iki dürttüm uyanmadı, birden bileğimi kavrayıp beni yatağa düşürdü. Kahkaha atarken bana sarıldı ve yanağıma ufak bir buse kondurdu. O uykulu hatta büyülü sesiyle konuşmaya başladı.
'Her sabah seninle uyanmak istiyorum tam da bu şekilde, kollarımın arasında yani ait olduğun yerde. Bu kahkahan olsun benim hayat enerjim. Sen hep kahkahalarınla inlet evimizi. Kalp ritmin bizi birbirimize bağlasın.' Yüzümü ona dönüp onu o güzel dudaklarından öptüm.
'Hadi kalk romantik bey kahvaltı hazırladım bize.' Yataktan kalkıp onu da kaldırmaya çalıştım. 'Hadi ama kalk.' Beni tekrar yatağa düşürüp daha sıkı sarıldı.
'Dur şu an ruhum besleniyor. Biraz uzanalım şöyle.' Yüzümü tekrar ona dönüp sıkıca sarıldım bende ona, gözlerimi kapatıp kokusunu her hücremin arşivine kaydettim. Bu kokuyu unutmamalıydım, bu koku biraz deniz, biraz sigara ve çokça da güven kokuyordu. Bu aşk değildi! O herkesin basitleştirdiği aşk olamazdı bu, bu sevdaydı hatta ve hatta kara sevdaydı bu. Herkesin ağzında sakız olan bir şey değildi bu, bu öyle özel öyle nadirdi ki kişiye özeldi. Alnımdan öpüp kalktı. 'Neyse şimdilik bu kadar olsun ama benden çekeceğin var.' Beni de yataktan kaldırdı ve mutfağın yolunu tuttuk. Masaya bakıp ufak bir hayranlık ıslığı çalıp bana döndü. 'Sen uyumadın mı gece?'
'Uyudum ama sonra uyandım ve bir daha da uykum gelmedi. Biraz kitap okuduktan sonra kahvaltı hazırladım bende.' Beni sandalyeye oturtup bize çay koyup geldi. Büyük bir iştahla kahvaltımızı yapıp masayı topladık. Bulaşıkları birlikte yıkayıp salona geçtik. İkimizde işlerimizi bilgisayar üzerinden hallettikten sonra dışarıya gezmeye çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNZİVA
RomansaHer şeyi geride bırakıp kaçmak korkaklıktı evet ama kalıp ne yapacaktı ki? Eşyalarını evde bırakıp kitlediği ruhunu alıp sırra kadem bastı Algan. Hayat fark edilmeyecek kadar kısaydı lakin hayat ne kadar kısa olursa olsun sevmek gerekti birini. Hak...