Multimedia=RüyaTOPRAK
Bir süre daha oturup odama çıkmak için ayaklandım.
Tuğçe:
-Nereye ya?
-Odaya.
-Otursaydın.
-Çok yorgunum Tuğçe.
-O zaman akşam beraberiz.
-Tamam.Lobideki asansörü çağırıp beklemeye başladım. Toprak koşarak yanıma geldi. O da beklemeye başladı. Asansör gelince ikimiz beraber bindik. Asansörde altıya bastım. Toprak hiçbir tuşa basmayınca meraklandım:
-Sen nereye?
-Odama.
-Odan altıncı katta mı?
-Evet.Asansör durunca indim. Odama doğru yürümeye başladım. Toprak hâlâ peşimdeydi. 641 numaralı odanın önünde durup odanın kapısını açtı ve içeri girdi. Benim odam da 642'ydi. Bu kadar tesadüf de yani...
Odaya girip kapıyı kapattım. Odanın dekoru gerçekten beklediğimden daha güzeldi. Çift kişilik yatağı görür görmez kendimi yatağa attım. Ve yavaş yavaş gözlerimi kapattım.
***
Bir gümbürtü sesi ile tatlı rüyam son buldu. Biri kapıya deli gibi vuruyordu. Yataktan sürüklene sürüklene kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda Ayça ve Tuğçe telaşlı gözlerle bana bakıyorlardı.
Ayça:
-Rüya iyi misin?
-Evet Ayça.
Tuğçe:
-Kızım ödümüzü kopardın yaa!! Yemeğe inmeyince bişey oldu sandık.
-Ne yemeği ya?
-Aksam yemegi Rüya.
-Aksam yemeğini kaçırdım mı? Hayır yaa! O kadar uyudum mu?
-Tamam neyse hadi hazırlan aşağı sahilin yanında bir cafe varmış oraya ineceğiniz. Ilk gecemizi kutlayacağız. Bizim tayfa full orda.
-Tamam siz gidin ben gelirim.
Ayça:
-Aaa olmaz Rüya. Şimdi biz gidicez sende bir şort bi sweatshirt giyip gelicen.
Tuğçe:
-Ayyyynen öyle. Biz giydireceğiz seni.
-Ya kızlar saçmalamayın.Beni dinlemeyip odaya daldılar. Bende arkalarından kapıyı kapatıp yanlarına geçtim. Ikisi yatağa oturup benim valizimi de ortalarına alıp karıştırmaya başladılar. Ikisi de çok güzel olmuşlardı. Saçları, makyajları, elbiseleri... Şu an gözümde dünyanın en güzel iki kızıydı onlar.
Tuğçe:
-Hayır benim istediğim gibi birsey yok burada. Ayça şu çantayı nereye koydun?
-Al burda.
-Rüya biz senin yanında abartılı birseyler olmadığını tahmin edip sana elbise almıştık.Çantadan elbiseyi çıkarıp bana uzattı.
-Sence de bu biraz hatta baya süslü değil mi?
-Değil değil giyin hadi.Ben bir köşeye geçip giyindim. Sonra yanlarına tekrar döndüğümde çığlık attılar:
Tuğçe:
-Rüyaaa çok güzelsin.
Ayça:
-Dur Tuğçe daha saçlar var.Ikisi beni makyaj masasına oturttu. Biri saçlarımı yaparken biri makyajımı yaptı. Hazır olduğumda boy aynasının karşısına geçtim. Gerçekten bu kızlar akıllarına koyduklarını yapıyorlardı. Ve şimdi de yapmışlardı.
Tuğçe:
-Rüyaaa Victoria Secret Meleklerine benzedin.
Ayça:
-Benzemedi. Victoria Secret Meleği oldu.
-Iyi de kızlar bir cafe için fazla süslendik. Altı üstü her zaman beraber olduğumuz insanlarla her zaman olduğu gibi takılacağız.
Tuğçe:
-Iste her zamanki gibi değil bu sefer güzelim.
-Ne?
-Ya yok bişey gel.Tuğçe bir kolumu, Ayça bir kolumu tutup beni odadan çıkardılar.
Aşağı inip cafeye doğru yürümeye başladık.
-Tuğçe bırak kolumu siz benle dalga mı geçiyorunuz??!! Kapalı cafe.Ikisi de beni dinlemeyip yürümeye devam ettiler. Cafenin kapısının önünde geldiğimizde Ayça eliyle ittirir ittirmez kapı açıldı. Önden içeri ben girdim. Icerisi karanlıktı. Tuğçe arkadan ışığı açınca gördüklerim karşısında şok oldum.
Hepsi bir ağızdan bağırmaya başladı:
-Iyiki doğdun Rüyaaaa...Gözlerim doldu. Ama tabiki kimseye çaktırmadan normale döndüm. Pastanın başına geçtim. Üfleyecektim ki Toprak beni durdurdu:
-Önce dilek...Gözlerimi sımsıkı kapatıp en icten dileğimi diledim. Ve mumları üfledim.
Doğum günüm olduğu tamamen aklımdan çıkmıştı.
Hepsi birden alkışlamaya başladılar. Ve sırayla bana hediyelerini vermeye başladılar. Kızlar her zamanki gibi süslü çantalar, elbiseler falan almışlardı. Toprak bana hediye almamıştı bunu görünce biraz kırılsam da kendime gelmemi sağlamıştı. Beynim yine aynı sinyalleri vermeye başlamıştı "Toprak'tan uzak dur!"
Gecenin ortalarına doğru bizimkiler yatı sarhoş olmuştu.
Toprak yanıma geldi ve beni kolumdan tuttu.
-Bırak!
-Lütfen gel.
-Toprak bırak dedim.
-Bu gece. Sadece bu gece tamam de. Merak etme bir gecede kötü kız imajın çizilmez.Birsey demedim. Ama kendimi ona bıraktım. Beni çekiştirip sahile getirdi. Kumların üzerine oturduk. Bir süre sessizce oturduktan sonra arkasından bir paket çıkarıp bana uzattı. Paketi elinden alıp açtım. Içinde bir deniz kabuğu duruyordu. Ama normal bir deniz kabuğu değildi. Büyükçe ve pırıl pırıl bir deniz kabuğuydu. Deniz kabuğuyla ne ima etmeye çalıştığını anlamayıp sordum:
-Bu ne?
-Sen.
-Ben mi?
-Evet sen.
-Benimle ne alakası var bunun.
-Bana onun nasıl gördüğünü söyle.
-Güzel. Çok güzel.
-Peki yapısı nasıl.
-Sert.
-Tamam. Son bir soru onun üzerine bassan onu incitsen kırılır mı?
-Evet.
-Iste o sensin.Deniz kabuğunu alıp kulağıma koydu. Içinden çok hoş ve rahatlatıcı sesler geliyordu.
-Iste gördün mü? Ona yaklaştın ve onu dinledin. O da seninle konuştu. Bende istiyorum Rüya. Bende artık sana yaklaşmak istiyorum. Bende seni dinlemek istiyorum.
O konuştukça kalbim beş bin parçaya bölünüyordu. Kalbime bıçak saplanıyordu.
Ona cevap vermedim. Veremedim. Ne denir bilmiyorum. Bana kimse böyle güzel şeyler söylememişti. Belki de söylemişti ben dinlememiştim. Belki dinlenmiştim ama hiçbiri böyle bir etki yaratmamıştı bende.
Deniz kabuğunu kutusunun içine koyup kutuyu kapattım. Sessizce oturmaya devam ettim. Sonra Toprak elimi tuttu.
-Sadece bu gece birbirimizi unutsak. Kardeş olmasak. Sen beni başka biri olarak hayal et bende seni.
-Nasıl olacak o?
-Mesela ben seni sen olarak hayal edeceğim. Ama sen istersen beni sevgilin Burak olarak hayal et.
-Tamam.Yanıma iyice yaklaşıp elini belime koydu. Bende başımı onun omzuna. Öylece beraber oturduk. Denizin dalgası dışında hiçbir ses yoktu. Bu karanlık gecede sadece Toprak ve ben vardık. Sadece ikimiz.
Benim gözlerim kapanmaya başlayınca Toprak ayağa kalkıp beni kucağına aldı. Otele girip asansörü beklemeye başladık. Onun boynuna iyice sarılmıştım. O sigarayla karışık çikolata kokusunu içimde çektim.
Asansörde de beni kucağından indirmedi. Kollarımı onun boynuna her geçen dakika daha sıkı sarıyordum. Odamın kapısını açıp beni yatağa yatırdı. Onun kollarından ayrılmayı istemesem de ayrıldım.
Yanıma oturup meraklı gözlerle bana baktı ve usulca konuştu:
-Burak'ı mı hayal ettin?Cevap veremedim. Nefes dahi alamadım. Sadece yutkundum. Benden bir süre cevap bekleyen Toprak en sonunda pes edip sinirli bir şekilde ayağa kalktı. Tam odadan çıkacaktı ki cevap verdim:
-Hayır. Burak'ı hayal etmedim.Söylediklerim karşısında dondu kaldı. Arkasını dönüp bana küçük çarpık bir tebessüm yolladı ve odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Yatağımdan doğrulup deniz kabuğunu aldım ve ona sarılıp uykuya daldım.
ARKADAŞLAR OYLAR BU KADAR AZ GELIRSE YAZMAYI BIRAKACAĞIM. LÜTFEN OYLAYIN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kız
ChickLitBabası onu terk ettiğinden beri hiç gülmeyen, hayattan nefret eden ve kimseye güvenmeyen bir kız. Aşka aşık olan, etrafa mutluluk saçan bir erkek. Bu ikisi bir araya gelirse neler olur sizce? Hele bir de kardeşlerse. Öyle bir bakardı ki birdaha kim...