6.Sezon 6.Bölüm

7 1 0
                                    

Hava karardığında Anga Beyaz şatonun önündeki birliğiyle duruyordu. "Kardeşim kapıları aç!" Diye bağırdı. Bu sırada yol boyunca atın ardında sürüklenmiş olan Chio, acı içinde ayağa kalkarken olanları izliyordu. Wilson ise, yol boyunca yürümüştü. Onun kalkmasına yardım etmek için hareket ettiğinde, arkadan bir mızrak ile dürtüldü. Öfkeyle mızrağı dürten kişiye baktı. Kel bir beyazdı. "Sen kimsin?" Kel adam, "Kadim kabilede her renkten adamlara yer var." Dedi. Wilson biraz düşündü. Kadim Kabile her taraftan adam toplayıp savaşa öyle girecekti. Chio, savaşı gördüğünü söylemişti. Aklından geçirdi, ya savaşı Kadim Kabile kazanıyorsa? Bu düşünce kafasını epey yorarken Anga Beyaz tekrar bağırdı. "Sana diyorum kapıları aç!" Titrek adam, Anga Beyaz'ın yanına yaklaştı. "Efendim, liderimiz ile böyle konuşmamanız hepimiz için iyi olur." Anga Beyaz, titrek adamı eliyle kenara ittirdi. "Senin ve senin gibi acizler için korkutucu olabilir, ama o ne kadar güçlüyse bende o kadar güçlüyüm!" Anga Beyaz bunları der demez kapılar açıldı. Bir kaç hayvan kükremesi duyulduktan sonra, yankılı ve ürkütücü bir ses duyuldu. "Savaş zamanı güçlerimizi bölmek mi istiyorsun kardeşim?" Anga Beyaz gülümseyerek, titrek adamı tekrar ittirdi. Ardından yürümeye devam etti. Birliği de onunla beraber, şatonun dar girişinden yavaş yavaş ilerledi. Şatonun kızıl topraktan taşlarının arasından yükselen alevler dikkat çekiyordu. Hiçbir şey olmamasına rağmen, kayalardan ateş çıkıyordu. Chio şaşkın bir şekilde bakarken, Anga Beyaz onu doğru eğildi. "Bunlar, Kadim liderlerin güçlerinden sadece biri Chio. Sende kadim bir lider olacaksın." Wilson'un arka taraftan attığı kahkaha duyuldu. Anga Beyaz, eliyle işaret ettiğinde, Wilson'u onun yanına götürdüler. "Söylesene Wilson, neden kadere inanmazsın?" Wilson yine kahkaha attıktan sonra konuştu. "Çünkü bir aptal değilim. Çünkü yaşanan kötü olayları, kadere bağlayıp kendimi teselli edecek kadar salak değilim." Anga Beyaz, donuk bakışlarla ona bakıyordu. Wilson, devam etme ihtiyacı hissetti. "Çünkü kader, sadece kötü şeyler olduğunda sizin aklınıza geliyor. Benim ise iyi ya da kötü yaşanan her olay insanın kendi seçimi. Evet beni doğru duydunuz koyun sürüsü. Kader diye bir şey yok!" Arka tarafta dil bilen insanların içinde bir uğultu yükselirken, Anga Beyaz elindeki asayı yere iki kere vurdu. Sessizliği sağladıktan sonra, "İşte Beyaz Adamın sorunu bu Wilson. Sizin için kader, ya da tanrı diye bir şey yok. Sizin her şeyiniz para ve güç!" Wilson duraksamadan cevap verdi. "Demek siz aptalların bir tanrısı da var!" Bu lafının üzerine arkadan yediği sert bir tokatla afallayan Wilson, kendisine vuran kim diye geriye baktı. Uzun boylu, kalıplı bir zenci ona öfkeyle bakıyordu. Wilson ellerindeki ipe baktıktan sonra, zenciye baktı. "Seninle bu ipler olmadan görüşeceğiz" Zenci, bozuk İngilizcesi ile konuştu. "Sen inanca hakaret etmek, biz senin güçlü bir savaşçı olduğunu bilmek, ama sen ne kadar güçlüysen, bir o kadarda aptal olmak." Wilson yine güldü. "O zaman seni tanrın elimden kurtarsın!" Zenci bir yumruk geçirdi. Wilson yerden kalktığında gülerek, "Şuan seni yok etmeme engel olan şey ne biliyor musun?" Zenci anlamsızca bakarken, Wilson tekrar konuştu. "Seni koruyan tanrı değil. Seni koruyan, arkanızda bulunan yüzlerce ödlek sürüsü!" Zenci tekrar vurmak için harekete geçtiğinde, Anga Beyaz bağırdı. "Yeter! Bağlı bir adama vurmak, bizim tercihimiz asla değil!" Zenci başıyla onaylayıp, birkaç adım geriye çekildi. Wilson ateşlere bakıp, gülümsedi. Aklına sinsi bir plan gelmişti. "Hey! Şimdi bu ateşlerin üzerine su döksek, kadim saçmalıkların onu tekrar yakar mı?" 

Efsanevi Savaş 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin